Likya Haber Gazetesi, Kalkan, Kaş Antalya Haberler
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

EN ÇOK OKUNANLAR

HABER ARA


Gelişmiş Arama

BU GÜNÜN MANŞETLERİ...

manşetler

SON DAKİKA HABERLERİ....

EKŞİ SÖZLÜK...






CANLI TV İZLE...

YAKINDA...

ÖZELLEŞTİRMELERE HAYIR!

ALEXA

Alexa Certified Traffic Ranking for www.likyahaber.net

SİTEYE GELENLER

free counters

ÇEVRİMİÇİ

KURBAN BAYRAMINDAN ALIŞILMIŞ GÖRÜNTÜLER

Mehmet POLAT

29 Ekim 2012, 08:21

Mehmet POLAT

Kurban bayramının yaklaştığını, günler öncesinden televizyonlarda kurban nasıl kesilir, eti nasıl pişirilir çok kırmızı et tüketmenin sağlığa ne gibi zararları olur konulu programların gösterime girmesiyle anladık. Programlar hazırlanırken en düşük maliyetle en yüksek geliri elde etmek, saat doldurmak ve rakip yayın kuruluşlarından geri kalmamak gibi yalnızca yayıncı şirketlerin çıkarlarını gözeten amaçlar güdüldüğü için; izlediklerimizden günlük hayatımızda kolayca yararlanabileceğimiz türden bilgi edinmek pek mümkün olmadı. Çünkü kâr amaçlı yayıncılık anlayışı yüzündün en ucuz ve kolay program yapmanın yolu, hangi konuda olursa olsun “uzman” adı altında birilerini televizyona çıkarıp konuşturmaktan geçiyordu. Sağ olsunlar bunlardan birinin “ak” dediğine de, diğeri mutlaka “kara” diyordu. Ve bu yayıncılık anlayışı gereği tutarlı olmak, halkı bilgilendirmek gibi konuları hiç hesaba katmayan televizyon kanallarının bir programında söylenenle diğerindeki taban tabana zıt olabiliyordu. Ayrıca program yapımcıları televizyon tartışmaları sırasında “çıngar çıksın, izleyici sayısı artsın, reklâm alalım ve para kazanalım” mantığı güttüklerinden, söz konusu uzmanları mümkün olduğunca birbirine zıt çevrelerden seçiyorlardı. Dolayısıyla başka programlarda olduğu gibi bayrama yönelik programları izlerken de, en güzel nasıl kavurma yapılacağı bilgisiyle çok et tüketmenin kalp ve damar hastalıkları tehlikesini nasıl arttıracağı bilgisi arasında sıkışıp kaldık. Uzman kişilerden biri gözlerini belerterek “etinizi böyle pişirirseniz parmaklarınızı bile yersiniz” derken, diğeri kısaca “sebze ağırlıklı beslenmezseniz yakında salanızı verirler” diye bizi uyardı durdu…
Son yıllarda toplumu ilgilendiren her konunun açıkça tartışılmasının bir örneği “kurban” konusunda da yaşandı. Birkaç yıldan bu yana yapıldığı gibi, bu yıl da kurban kesmenin zorunlu olup olmadığı tartışıldı. Bir görüşe göre bunun toplumsal bir dayanışma örneği olarak yoksulların da et yemesini sağladığı, Allaha yakınlığın ifadesi olduğu öne sürüldü. Diğer görüşe göre bunun Hac sırasında yapılmasının yeterli olduğu, başka Müslüman topluluklara göre bizim toplumumuzda yaygın olarak görülmesinin Türklere ait bir geleneğe dayandığı belirtildi. Tabi konuyu böyle anlattığımızda tartışmaların bilgilendirici ve terbiye sınırları içinde geçtiği sanılabilir. Ama sonuçta bu bir televizyon programı olduğundan, edep sınırlarının zorlandığına burada da tanık olduk. Biri diğerinin ilminden, öteki berikinin inancından şüphe duyduğunu açıkça beyan edebildi…
Bu yıl kurbanlık fiyatlarının düşük olduğu çok sık vurgulandı. Genellikle birkaç büyük kentteki hayvan satış yerlerinde şöyle bir dolaşan televizyon muhabirleri, yine her zamanki gibi alıcı ve satıcıların su tulumbası misali birbirlerinin kollarını sallayıp durmasını görüntülediler. Koçların, tosunların, danaların kaça satıldığını sordular. Fiyatların geçen yıldan daha düşük olduğunu saptadılar. Satıcıların hırsız gelmesin, hayvan kaçmasın diye kurbanlıklarla birlikte yattığını anlattılar. Ama hiçbir yerde uzak diyarlardan büyük kentlere gelen hayvanların ve satıcıların öyküsü anlatılmadı. Bir havyanın nasıl beslenip büyütüldüğü, bunun için kimlerin emek çektiği gösterilmedi. Dolayısıyla bu yıl fiyatların neden düşük olduğunu açıklayan bir programa da rastlamadık. Bu konuyla ilgili yorumum, toplumda giderek daha az insanın kurban kestiği yönünde. Hali vakti yerinde olanların önemli bir bölümü bir canlı kurban etmek yerine, bağış yapıyor. Eskiden kurban kesecek durumda olanların önemli bir bölümü de artık kurban satın alamıyor.
Yine danalar kaçtı ve sahipleri ardı sıra caddeler boyu koşturdu. Büyük baş kurbanlıklar genellikle çok kişi tarafından kesildiği için, bu kovalamaca kalabalık grupların sürek avına dönüştü. Kimi danalar ele geçirildikleri yerde infaz edilir gibi kesildiler. Bazen bunları düştükleri çukurlardan çıkarmak için vinçler kullanıldı. Bazen de acemi kasaplar kurbanın kanının akıtılacağı çukurlara düştü.
Genellikle belediyelerin hazırladığı kurban kesim yerlerinde sıra kavgaları yaşandı. Saatlerce kesim sırasında bekleyen yurttaşlar dayanamayıp kendi kurbanlarını kendileri kesmeye kalkıştılar. Yüzlerce acemi kasap ya da yalnızca bayramlık kasaplar, her zamanki gibi kurban yerine kendi elini ayağını keserek yaraladı ve hastaneye gitmek zorunda kaldı. Gazeteciler hastanelerde bu durumu görüntülemeye çalışırken saldırıya uğradı. Çünkü yine son yıllarda moda olduğu üzere, hiç kimse kusurunun görünmesini istemiyordu.
Artık bayramların değişmez bir parçası olan trafik kazalarında, yine her zamanki gibi diğer günlere göre artış görüldü. Ama ilk iki günün bilânçosunun yaklaşık 30 can kaybı olması, diğer günlere oranla yaşanan bu artışın önceki bayramların gerisinde kaldığını gösteriyordu. Öyle ki, Bursa gibi yoğun trafiğin bulunduğu bir kentimizde bayram boyunca hiçbir ölümlü kaza yaşanmayışı haber oldu. Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu Başkanı Fevzi Palandöken’in açıkladığına göre, son 7 yılda toplam 46 günlük Kurban Bayramı tatillerindeki trafik kazalarında 711 yurttaşımız yaşamını yitirmişti.
Kimi kurum ve kişiler kurban kestirip hayır amacıyla yoksullara dağıttılar, bu elbette takdir edilecek bir davranıştı. Ama bazılarının bu davranışının televizyonlardan gösterilmesi, et dağıtırken bu “hayırseverlerin” kameraların içine bakarak ve biraz da “gördünüz mü, işte burada biz hayır yapıyoruz” der gibi övünerek konuşması, yakışıksızdı. Bu arada televizyon kameralarının et dağıtım sırasında utanarak ve yüzünü hafifçe gizlemeye çalışarak bekleyen yoksul yurttaşların üzerinde dolaştırılması, ayıba ayıp katıyordu. Artık hangi habercilik anlayışına sığıyorsa, muhabir elindeki mikrofonu bu yurttaşlarımızın burnuna dayayıp, duygu ve düşüncelerini öğrenmeye çalışıyordu. Ne yapsınlar, insanlar da kırık dökük sözcüklerle, hayır duası etmeye çalışıyorlardı…
Yine başta Suriye olmak üzere bayramın yaşandığı coğrafyalardaki yitirilmiş barışlarda, yani savaş alanlarında; geçici ateşkes çağrıları yapıldı. Ateşkesler sırasında bile onlarca insan öldü, yerleşim yerleri bombalandı.
Eskiden, “eski bayramlar nasıl olurdu” sorusu çok sorulurdu. Genellikle yaşlı kişiler geçmişe dalıp gitmiş halde ve gözleri bazen parlayarak, bazen yaşararak; yıllar önce yaşadıklarını anlatırlardı. Bu yıl bu tür konular pek konuşulmadı. Belki konuşulup tüketildikleri içindir, bilemiyorum.
Televizyonlarda bayramlıklarını giymiş çocuk görüntüleri vardı ama sokakta görmedim. Bayram ziyaretleri yapan pek fazla insan da görmedim. Türk Hava Kurumu’nun deri toplayan araçları bayramın son gününe kadar her yerde dolaşırdı ve sık sık anonslarını duyardım, bu yıl daha az dolaştılar. Televizyonda kurban âdetinin nasıl başladığını, İbrahim Peygambere gökten nasıl koç indirilerek oğlunu kurban etmesinin önlenişini anlatan film de gösterilmedi. Bu yıl bayramda eksik olan yalnızca bunlar değildi. Bayram, sanki biraz daha az bayram gibiydi. Etrafımızda bu kadar çok acı, umutsuzluk ve kötülük yaşanırken; bayramda eksik olan, bayramın kendisiydi…

Bu haber 2146 defa okunmu?tur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
********FARKIN NE****************23 Şubat 2014

HAVA DURUMU

Detaylı bilgi için resmin üzerine tıklayın.

ANKET

sence; KALAMAR TAVA MI MEZE Mİ?






Tüm Anketler

GOOGLE TERCÜME



Copyright © 2005-2012 www.likyahaber.net Tüm hakları acaip bir şekilde saklanmıştır. Kopye eden fena olur!... demedi demeyin... editör-özer yılmaz/elk.mühendisi-yıldız teknik üniv. POSTA ADRESİMİZ; haber@likyahaber.net
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapy: MyDesign Haber Sistemi

elektronik sigara