Likya Haber Gazetesi, Kalkan, Kaş Antalya Haberler
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

EN ÇOK OKUNANLAR

HABER ARA


Gelişmiş Arama

BU GÜNÜN MANŞETLERİ...

manşetler

SON DAKİKA HABERLERİ....

EKŞİ SÖZLÜK...






CANLI TV İZLE...

YAKINDA...

ÖZELLEŞTİRMELERE HAYIR!

ALEXA

Alexa Certified Traffic Ranking for www.likyahaber.net

SİTEYE GELENLER

free counters

ÇEVRİMİÇİ

İZLANDA

Mehmet POLAT

06 Ağustos 2012, 08:26

Mehmet POLAT

İzlanda’yı nereden tanırız? Birincisi, bir zamanlar tüm ülke halkını tek kanal TRT ekranlarına kilitleyen Eurovision şarkı yarışmalarından... İkincisi, futbol milli takımımızın birçok kez karşılaşıp çok sayıda galibiyet almasına rağmen ilk maçında yenilmesi, uzun aralarla ikisinde de berabere kalmasından... Öyle ki, bu başarısız sonuçların ardından “İzlanda’yı bile yenemiyoruz” sözü neredeyse bir deyim haline gelmiştir. Çünkü İzlanda küçük ve az nüfuslu bir ülkedir. Sanki ülkelerin nüfusu sahaya dökülüp maç yapıyormuş ve bu yüzden kazanmamızdan daha doğal bir sonuç olamazmış gibi, bu ülkeyle yaptığımız maçlarda beraberliği dahi başarısızlık olarak görmüşüzdür. İşte bu İzlanda’da son yıllarda önemli toplumsal değişmeler oluyor. Suriye, Libya, Arap Baharı vs. derken; büyük basın kuruluşları burada yaşananlara gözlerini kapatıyor, kulaklarını tıkıyor. Bakalım neler oluyor:
İzlanda Atlas Okyanusunun kuzeyinde, Grönland adası yakınlarında,  buzlarla kaplı ve aynı zamanda volkanik özellikleri yüzünden sıcak su kaynaklarıyla ünlü bir ada devleti. Nüfusu 320 bin kadar. Başkenti Rejkavik. Uzun yıllar Danimarka’nın, I. Dünya Savaşı sonrası İngiltere’nin ve II. Dünya Savaşı yıllarından itibaren ABD’nin kontrolünde olmuş. Başlıca geçim kaynağı balıkçılık. Sıcak su kaynaklarını elektrik üretimi ve ısınmada kullandığı için enerji açısından dışa bağımlı değil. Yakın zamana kadar çevresindeki güçlü komşuları olan İngiltere ve Hollanda’ya ait şirketler, bu ülkeye önemli miktarda sermaye yatırımları yapmış. Ancak yaşananların ardından çekilmişler ve İzlanda İzlandalılara kalmlış.
Bilindiği üzere 2008 yılında dünya büyük bir ekonomik krize girdi. Daha doğrusu kriz uzun zamandır vardı ve son yıllarda derinleşti. İşte İzlanda ekonomisi de bundan nasibini aldı. Krizin derinleştiği yıllarda ülke sağcı, liberal görüşlere sahip bir hükümet tarafından yönetiliyordu. Kendi ülkemizden de bildiğimiz üzere dünyadaki tüm liberal sağcı hükümetler ülkelerini dış ticarete açarak ve yabancı para girişini kolaylaştırarak yönetirler. Eğer ellerinde dışarı satarak döviz kazanacakları bir değer olursa, dışarıdan aldıkları malların parasını ve yabancı kredileri bununla öderler. İşte İzlanda’da da benzer bir hükümet politikası uygulanması sonucu ülke ekonomisi dışarıdan gelecek paraya bağlı bir hale geliyor. Ekonomik durgunlukla birlikte ülkeye para girişi azalınca, ülkenin büyük bankaları dışarıdan aldıkları borçları ödeyemiyorlar. İzlanda parasının değeri hızla düşmeye başlıyor, enflasyon görülüyor, ülke ekonomisi yavaşlıyor, işten çıkarmalar sonucu işsizlik başlıyor ve tabi sonuçta halk da bankalardan aldığı kredileri geri ödeyemez hale geliyor. Bu süreçte ülkenin toplam dış borcu, ülkede üretilen toplam mal ve hizmetlerin değerinin yaklaşık 9 katını geçiyor.
2006 ile 2009 yılları arasında başbakanlık yapan ve ekonominin giderek kötüleştiğini gören Geir Haarde televizyonlara çıkarak dünyaya “İzlanda’yı kurtarın” diye sesleniyor. Ardından ülkenin en büyük üç bankasını sırayla devletleştiriyor. Bunun üzerine ülkeye en çok sermaye gönderen İngiltere, bütün yatırımlarını donduruyor. Dolayısıyla pek çok hizmet aksıyor. Ülkemizde yaşadığımız örneklerden de bildiğimiz üzere IMF İzlanda ekonomisini canlandırmak için kredi açma karşılığında ücretleri aşağı çekme, faizleri yükseltme, çeşitli temel tüketim maddelerinin satış fiyatlarına zam yapma talebinde bulunuyor. Hükümetin bu talepleri kabul etmesi üzerine 2 milyar 100 milyon dolar borç veriyor. Yanı sıra çeşitli İskandinav ülkeleri “yardım” adı altında ağır koşullarla İzlanda’ya 2 milyar 500 milyon dolar kredi açıyor. İngiltere ve Hollanda önceden kalma alacaklarını taksitlendirip zamana yayarken, yüzde 5,5 gibi yüksek bir faiz almak üzere hükümetle anlaşıyorlar. Ve tüm bu borçların bitmesi için halkın 15 yıl boyunca her ay 100 Euro ödemesi gerekiyor.
İşte bu sıkıntılı zamanlarda başbakan Tanrı’dan da yardım istemek için kiliseye gidiyor ve çıkışta halkın yumurta yağmuruna tuttuğu protestosuyla karşılaşıyor. Başkentin meydanında yaklaşık 30 bin gösterici toplanıyor. Bizim için küçük, ama İzlanda için büyük bir sayı. Çünkü ülke nüfusunun onda birine denk düşüyor. Halk tencereler ve tavalar çalarak, yumurta atarak 17 hafta boyunca gösterilerine devam ediyor. Liberal hükümet, ülkenin belli başlı üç bankasını bu sırada devletleştirmek zorunda kalıyor. Ardından krizin siyasi sorumlularının araştırılması için başsavcılık makamına eski bir polis komiseri getiriliyor. Hükümetin başta IMF olmak üzere büyük devletlerle yaptığı ve parlamentoda kabul edilen dış borçlarla ilgili yasaları cumhurbaşkanının onaylamaması için, halk 60 bin imza topluyor.  Cumhurbaşkanı halkın baskısı karşısında söyleneni yapıyor ve parlamentodan geçen yasaları geri çeviriyor. Bunun üzerine referanduma gidiliyor ve yüzde 93 hayır oyuyla hükümetin talepleri reddediliyor. Sonuçta hükümet istifa ediyor, seçime gidiliyor.
Seçim sonucu sosyaldemokratlar, solcular, feminist gruplar ve çevrecilerden oluşan bir hükümet kuruluyor. Ülkede ilk defa bir kadın, Johanna Sigurdardottir başbakanlığa getiriliyor. İlk yaptığı işlerden biri, ülkenin dış borçlarını ödemekten vazgeçmek oluyor. Bu kararın olumlu etkileri kısa zamanda görülüyor. 2009 ve 2010 yıllarında yüzde 7 ve yüzde 4 küçülen ülke ekonomisi geçen yıl yüzde 3 büyüyor. Bu yılda büyümenin devam etmesi bekleniyor. Ayrıca yüzde 12,5 olan işsizlik oranı da yarı yarıya düşüyor.
Ardından sıra ülkeyi bu duruma sürükleyenlerin yargılanmasına geliyor. Eski başbakan Geir Haarde uzun süre yargılanıyor ve suçsuz bulunuyor. Bankaların hesapları ayrıntılı biçimde inceleniyor, sorumlular ortaya çıkarılıyor. İş burada da bitmiyor ve ülkenin Danimarka sömürgesi olduğu yıllardan kalma olan eski anayasanın tümüyle yürürlükten kaldırılarak, halkın katılımıyla yeni bir anayasa yapılmasına karar veriliyor.
Bunun için 18 yaşından büyük 25 kişiden oluşan bir kurucu meclis seçiliyor. Meclisin üyeleri tümüyle sıradan yurttaşlardan oluşuyor. Hazırladıkları taslak maddelerini internet üzerinden halka duyuruyorlar ve herkes tarafından tartışılmasını sağlıyorlar. İşin ilginç yanı, herkesin internette getirdiği yorumlar, yazılan maddelerin son halini almasında etkili oluyor. Kısacası İzlanda iflasın eşiğinden dönüyor, ülkeyi bu hale getirenlerden hesap soruyor ve üstelik bunu iç ya da dış baskı altında değil, tümüyle kendi halkının demokratik katılımıyla yapıyor. Yaşanan durum, sanki mutlu sonla biten bir filme benziyor. Ama İzlanda için mutlu biten bu film, dünyanın geri kalanı için de acaba aynı mı?
İzlanda’daki tüm bu köklü toplumsal değişimler yaklaşık 4 yıldan beri yaşanıyor ama kimsenin haberi olmuyor. Nüfusu bir kaç yüz bin kişiyi geçmeyen Körfez ülkelerindeki toplumsal kıpırtıları abartarak duyurmaktan geri kalmayan ya da her biri kendi çapında diktatör olan çeşitli Arap aşiretlerinin reislerini demokrasi havarisi gibi gösteren dünya medyası, nedense bu küçük ülkenin kendi halkı tarafından yapılan demokratik atılımları görmezden geliyor. Çünkü şu sıralarda başta Yunanistan olmak üzere İspanya, İtalya gibi çeşitli Avrupa ülkelerinin halkları hükümetlerinin uyguladığı politikalardan hiç hoşnut değiller. İzlanda’daki ekonomik kriz, neredeyse tüm Avrupa’da yaşanıyor. Böyle bir durumda dünya medyasının İzlanda halkının yaptıklarına yer vermesi, başta bankerler olmak üzere sanayicilerin ve hükümet yöneticilerinin hiç işine gelmez. Bu yüzden, en iyisi dikkatleri “Arap cehennemine” dönen olaylara çekmek ve İzlanda’da yaşanan demokratik değişimi görünmez kılmaktır. Ama ne zamana kadar?

Bu haber 2109 defa okunmu?tur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
********FARKIN NE****************23 Şubat 2014

HAVA DURUMU

Detaylı bilgi için resmin üzerine tıklayın.

ANKET

sence; KALAMAR TAVA MI MEZE Mİ?






Tüm Anketler

GOOGLE TERCÜME



Copyright © 2005-2012 www.likyahaber.net Tüm hakları acaip bir şekilde saklanmıştır. Kopye eden fena olur!... demedi demeyin... editör-özer yılmaz/elk.mühendisi-yıldız teknik üniv. POSTA ADRESİMİZ; haber@likyahaber.net
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapy: MyDesign Haber Sistemi

elektronik sigara