| |||||||||||||||
EN ÇOK OKUNANLARSON YORUMLANANLARHABER ARASON DAKİKA HABERLERİ....EKŞİ SÖZLÜK...CANLI TV İZLE...YAKINDA... |
DEPREM02 Kasım 2011, 08:58 Bundan yıllar önce Fethiye iskelesinde, akşamları ara sıra balık avlamaya gidiyordum. Bazen, babamın da arkadaşı olan Akif Amca (Akif Arıkan) ile birlikte balık avlıyorduk. Bir akşam Akif Amca Deprem, sel, heyelan, fırtına vs. doğal afetleri tıpkı ağzı oltalı lahos balığı gibi “olağan” sayıyoruz. Bu afetler vurup gidiyor ve zararı sineye çekip yaralarımızı sararak hayata kaldığı yerden devam etmeye çalışıyoruz. Yöneticiler, bilim insanları, bizim gibi akıl hocaları da halka durmadan “birinci derece deprem kuşağı üstündeyiz, ülkemizde her yıl şu kuvvette bilmem kaç tane deprem oluyor” gibi sözler sarf ederek, deprem kuşağı üstünde oluşumuzun sanki zorunlu olarak böyle bir bedeli bulunduğu gibi bir bakış açısı yaratıyor. Oysa başka ülkeler de deprem kuşağı üstünde. Örneğin Peru’da da birkaç gün önce, merkezi güneydeki bir kıyı kentine Son depremin ardından Başbakanımız da artık ülkemizde böyle olacağını söyledi. Öncelikle gecekondu mahallelerinde ve kaçak yapıların bulunduğu yörelerde, bedeli ne olursa olsun adım atacaklarını belirtti. “Hem şehirlerimizi güzelleştireceğiz, hem de sağlam konutlarla donatacağız, bedeli ne olursa olsun oy verirmiş vermezmiş biz bunları dinlemeyeceğiz” diyerek, depreme dayanıksız yapıların yıkılacağını açıkladı. Ama kısa süre önce tanığı olduğumuz gerçekler tam tersini söylüyordu: Daha geçen yıl, referandum öncesi çıkarılan “torba yasa” içinde bir imar affı da vardı. Böylece yıllardır hükümetlerin oy kaygısıyla çıkardığı imar aflarına bir yenisi daha eklenerek yerleşim birimleri deprem, su baskını, heyelan misali afetlere karşı biraz daha dayanıksız hale getirildi. Şimdi “bedeli seçim kaybetmek bile olsa” demek ne kadar inandırıcı? Van depreminin ardından bölgeye Türk Mühendis Mimar Odaları Birliğinden yaklaşık 60 kişilik bir heyet inceleme yapmak, sorunları yerinde görmek ve yardım götürmek amacıyla gitti. Van’ı görenler bilir, benim de gitmişliğim var… Van Gölü kıyısı, deniz kıyılarındaki gibi batak, sulak, düz bir alandır. TMMOB heyeti, tarıma elverişli olan göl kıyısındaki gevşek zeminli arazilerin yapılaşmaya açılması sonucu depremin yıkıcı sonuçlarının arttığını belirtiyor. Kamu binalarının çoğu, çok katlı binalar buralara yapılmış ve yıkılmışlar… Öte yandan oda yetkilileri 1999 Marmara depremi sonrası bütün dikkatlerin İstanbul üstüne yoğunlaşmasının da yanlış olduğunu belirtiyor ve deprem tehlikesinin tüm ülke için geçerliliğin göz ardı edilmesini eleştiriyor. Öyle ya, küçük yerlerde deprem olsa en çok birkaç yüz kişi ölür ve unutulur gider. Ama böyle bir felaket İstanbul’da yaşansa, yüzbinlerce insan yaşamını yitireceği gibi, hükümetler de yıkılır gider…Bu yüzden dikkatleri İstanbul’a yoğunlaştırmak ve en azından yurttaşların kendi olanaklarıyla önlem almalarına çalışmakta fayda vardır… TMMOB, depremin üstünden üç gün sonra bölgede şunları gözlüyor: 1. Bölgede yıkılan binalar; yer seçiminden başlayarak yapı üretim süreçlerinde yeterli mühendislik, mimarlık hizmetlerinin alınmadığını ve denetlenmediğini gösteriyor 2. Yıkıma uğrayan köylerde yapıların tüm ülkede olduğu gibi hiçbir mühendislik-mimarlık hizmeti almadığı, birçoğunun taş toprak malzemeyle gelişigüzel inşa edildiği görülmüştür. Dolayısıyla yıkım büyük olmuştur. 3. Siyasal iktidarın deprem öncesinde afet riskinin azaltılması doğrultusunda gerekli adımları atmadığı tespit edilmiş, özellikle Erciş‘te afet yönetim sisteminin tümüyle iflas ettiği görülmüştür. Deprem sonrası tablo; arama kurtarma ekiplerinin ve halkın özverili çalışmasına rağmen enkaz kaldırma faaliyetleri de dahil olmak üzere tam bir kargaşa halindedir. 4. Depremin üzerinden 3 gün geçmiş olmasına rağmen evlerinde kalamayanların barınma ve ısınma sorunları ortadan kaldırılmış değildir. Henüz çok az çadır dağıtılmış, bir tane bile toplu çadır alanı kurulmamıştır. 5. Halkımızın büyük bir dayanışma örneği göstererek gönderdiği yardımlar yerine ulaştırılamamış, hatta dağıtıma dair herhangi bir organizasyon oluşturulmadığı görülmüştür. 6. Dağıtım kuyruklarının kilometrelerce uzadığı, kaymakamlık önünde yardım dağıtımının şehir efsanesine dönüştüğü, halkın ne yardım alacağını bilemeden saat başı toplanıp dağıldığı görülmüştür. 7. Finans kurumlarının mobil şubeler aracılığıyla kesintisiz çalıştırıldığı Erciş‘te enerji, kullanma suyu, kanalizasyon gibi çöken temel altyapı sistemlerinin onarılmasına dair hiçbir adım atılmamıştır. Teknik bir gözün gördüğü ve dile getirdikleri bunlar… Başka söze gerek var mı? Bu haber 2348 defa okunmu?tur.
|
DOST SİTELER...
ÖNEMLİ LİNKLER...
GOOGLE TERCÜME |