| |||||||||||||||
EN ÇOK OKUNANLARSON YORUMLANANLARHABER ARASON DAKİKA HABERLERİ....EKŞİ SÖZLÜK...CANLI TV İZLE...YAKINDA... |
ELEKTRİĞE YİNE ZAM02 Nisan 2012, 08:04 Biliyorsunuz 4 Nisan Çarşamba günü 12 Eylül 1980 darbesini yapanlardan hayatta kalan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya mahkemeye çıkacaklar. Darbenin acı çektirdiği ve katlettiği sayısız insanın bizzat kendileri ya da yakınları davaya müdahil olmaya hazırlanıyorlar. Ben de kendimce, böyle bir durumun elektrik zammıyla şu tarz bir ilişkisini kurmaya çalışıyorum: Yıllarca yasaklandığı için, 12 Eylül döneminde neler yaşandığından bahsedilemedi ve toplum genelinde bu dönem bilinemedi. Ama artık biliniyor, “12 Eylül” denilince akla ilk gelen şey işkence oluyor. Yanı sıra, “işkence” denildiğinde de bunun en yaygın türünün vücuda elektrik vermek olduğunu herkes öğrenmiş bulunuyor. Şimdi durmadan elektriğe zam yapıldığını gördükçe, ister istemez aklımıza bu zammın sorumlularının elektrikten nefret edip etmedikleri düşüncesi geliyor. Olabilir, belki onlar da elektrik işkencesine maruz kalmıştır ve bu hisle iki de bir elektriğe zam yaparak, daha az kullanılmasını istiyorlardır… Ya da, elektriğe durmadan yapılan bu zamlar, işkencenin yeni bir türüdür. Şaka bir yana, daha yılın ilk üç ayında elektriğe yapılan toplam zam oranı yüzde 13’e yaklaştı. Oysa 2012 yılında Merkez Bankası yüzde 6,5 enflasyon beklediğini açıklamıştı. Olabilecek fiyat artışının şimdiden iki katı elektrik zammı yapılması, yılsonuna kadarki 9 ayda daha çok elektrik zamları göreceğimizi akla getirtiyor. Son zamla evlerde kullandığımız elektriğe yüzde 9,2 zam yapılmış. Sanayideki biraz daha düşük. Ticarethanelerde ise yüzde 4,3 olmuş. Biz evlerde kullandığımız elektrikten para mı kazanıyoruz ki bu kadar çok zam yapılıyor? Gerekçesi, petrol ve doğal gaz fiyatlarına yapılan zam. Malum, ülkedeki elektriğin yarısı doğal gaz santrallerinde üretiliyor. Enerji Bakanı Taner Yıldız, son zamla ilgili açıklama yaparken bu oranın 2023 yılına kadar yüzde 30’a düşürülmesinin planlandığını söylüyor. Bunun nasıl gerçekleşeceğini merak ediyorsanız, açıklayalım: Elbette ülkenin dört bir yanına 4 tane nükleer santral yaparak ve her derenin üstüne onlarca hidroelektrik santral kurarak önlenecek. Ama iş burada kalmayacak, “temiz enerji” vs diyerek uygun görülen tarla, mera, ova, ormanlara; güneş enerjisi ve rüzgâr enerjisi santralleri kurulacak. Bu tesislerin birilerine para kazandırmak uğruna ne gibi tahribatlar yaratacağı da ayrı bir konu. Bütün bunlar sanki eroin bağımlılığından kurtulup kokaine alışmaya benziyor. Ya da “kırk katır mı, kırk satır mı” felsefesine göre karar almak gibi bir durum… Nükleer santralin ne olduğunu anlamak için Japonya depremi sonrası Fukuşima’ya bakmak yeterli. Japonlar artık nükleer lafını bile duymak istemiyor. Sinop’a nükleer santral yapılması için görüşmeler yapan Japon şirketi, kendi ülkesindeki nükleer politikalarındaki değişiklik üzerine bu görüşmelerden çekildi. Zararı çok büyük olduğu için yalnızca Japonya’da değil, Türkiye’de bile nükleer santral yapmak istemiyorlar. Ama biz hala ısrarla “nükleer” diye yeri göğü inletiyoruz. Bakanımız “Japonlar olmazsa başkası var” diyor. Ama halk da yeri göğü inletiyor. Mersin Akkuyu nükleer santraliyle ilgili olarak 30 Mart günü şirketin halkı bilgilendirmek için düzenlediği resmi çevresel etki değerlendirme toplantısı, protestolar nedeniyle yapılamadı. Öte yandan her derenin üstüne yapılacak sayısız HES yüzünden, yaylalarımız ve ovalarımız bataklıklarla kaplanıyor. Baraj gölü dediğin sivrisinek ve mikrop yuvası bataklıktan başka bir şey değildir. Bu tür HESler için yapılan barajların kullanma süresi en fazla 40–50 yıl kadardır, sonra çamurla dolar. İşte, örneği Yayla Patlangıç ve Yayla Ceylan’da var. Buralar göl manzarasına mı kavuştu, yoksa bataklık manzarasına mı? Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) daha önceki elektrik zamları ve elektrik faturalarının düzenlenmesiyle ilgili olarak yaptığı açıklamalardaki gibi, son zam kararıyla ilgili olarak da kayıp ve kaçak bedellerinin elektrik satış fiyatına katılış biçimine dikkat çekiyor: Yaptığı son basın açıklamasında EMO şöyle diyor: “Konut kullanıcılarından kilovat saat (kWh) başına kesilen kayıp ve kaçak bedeli ise yüzde 9.93 zamlandırılarak, 2,7 kuruş olmuştur. Özelleştirme ile kayıp ve kaçak oranları düşeceği iddia edilirken; EPDK‘nın yeni 5 yıllık tarife döneminde hedef kayıp ve kaçak oranlarını yükseltmesiyle, kayıp ve kaçağı indiremediklerinde bırakın cezalandırılmayı tersine ödüllendirilen şirketlere haksız kazançlarını artırma imkânı sağlanmıştır. Bu noktada sorulması gereken soru; kayıp ve kaçak bedellerinde artış mı olmuştur da tüketicilerden tahsil edilen bedel arttırılmaktadır? Kayıp ve kaçak bedeli 1 önceki yılın verileri üzerinden tahsil ediliyorsa 3 ay içinde bir önceki yıl verilerinde değişiklik mi olmuştur? Bırakın 1 önceki yılı henüz 2010 yılı verileri dahi kamuoyu ile paylaşılmamışken, kayıp ve kaçak bedelinin neye göre tarifelere yansıtıldığını anlamak mümkün değildir. Kayıp ve kaçak kalemi bugün şirketlerin soygun aracına dönüşmüş; EPDK ve AKP İktidarı bu soyguna yasal zemin hazırlamışlardır.” Evet, çok mantıklı olarak soruluyor işte: Eğer doğalgazın uluslararası satış fiyatı arttı diye elektriğe zam yapılıyorsa, bu önümüzdeki dönemin elektrik satışlarını etkiler. Geçmişe yönelik kayıp ve kaçak fiyatlarını etkilemez. Dolayısıyla toplanamayan elektrik paralarını yurttaşların yeni fiyatlar üzerinden ödemesi saçmadır. Üstelik bu oran da henüz açıklanmamıştır. Şubat ayında artan elektrik talebini karşılamak için serbest piyasada elektriğin 1 kilovat saatinin satış fiyatı, 25 kuruşlardan 2 TL’ye kadar çıktı. Çünkü üretilen elektrik, talebi karşılamaya yetmedi. Bu yüzden sık sık elektrik kesintileri yaşadık. (Buna işin uzmanları “kesintinin dolaştırılması” diyor. Elektrik tasarrufu için aynı anda bütün ülkede kesinti yapılmıyor, bunun yerine örneğin bir saat burada, bir saat öbür tarafta kesilerek günlerce kesinti ülke genelinde dolaştırılıyor. Böylece üretim yetmediği için, toplam elektrik tüketimi azaltılmış oluyor. Tabi bundan en çok etkilenenler konutlar ve küçük üreticiler oluyor.) Elektriği bu kadar yüksek fiyatla satıp anormal karlar sağlayanlardan, fazladan bir vergi alındı mı? Ya da elektrik üretim alanında çeşitli yatırımları olduğu halde yeterli elektrik sağlayamayanlarla ilgili herhangi bir ceza uygulandı mı? Hiç böyle şeyler duymadık. Ama üretilen elektriği kullanmaktan başka suçu olmayanlara, zam yapılarak adeta ceza kesildi! Yazmaya devam edeceğiz: Memleketin dört bir yanını duble yollarla donatıp su gibi petrol harcanmasına yol açanların, toplumu tasarrufa yönlendirmek ve geleceğine hep birlikte sahip çıkma bilinci kazandırmak yerine “her koyun kendi bacağından asılır” misali bencil ve çıkarcı bir hayat felsefesi savunanların, “dünyada petrole zam yapılıyor, o yüzden biz de elektriğe zam yapıyoruz” gibi gerekçeleri inandırıcı değildir. Bu haber 2150 defa okunmu?tur.
|
DOST SİTELER...
ÖNEMLİ LİNKLER...
GOOGLE TERCÜME |