Likya Haber Gazetesi, Kalkan, Kaş Antalya Haberler
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

EN ÇOK OKUNANLAR

HABER ARA


Gelişmiş Arama

BU GÜNÜN MANŞETLERİ...

manşetler

SON DAKİKA HABERLERİ....

EKŞİ SÖZLÜK...






CANLI TV İZLE...

YAKINDA...

ÖZELLEŞTİRMELERE HAYIR!

ALEXA

Alexa Certified Traffic Ranking for www.likyahaber.net

SİTEYE GELENLER

free counters

ÇEVRİMİÇİ

GÖRDÜĞÜMÜZE DİKKAT EDERSEK...

Mehmet POLAT

23 Mayıs 2012, 21:09

Mehmet POLAT

Ülkemizde her gün birçok felakete tanık oluyoruz. Çoğu gözümüzün önünde yaşansa bile; olayların nedeni ya da sorumlularının kim olduğunu, birden ortalığı kaplayan sisler yüzünden bir türlü öğrenemiyoruz. Ve bu durumda bir musibetin bin nasihate bedel olacağı yerde, binlerce musibetten bir tane ders dahi çıkaramıyoruz. Belki en gözönündekilere dikkat edersek, sislerin arkasında kalanların içyüzünü de öğrenebiliriz.
 
14 Mayısta, Giresun’un Dereli ilçesi Kızıltaş köyünde bir HES inşaatında toprak kaydı, istinat duvarı yıkıldı ve kalıp çakan 4 işçi yaşamını yitirdi, bir işçi de ağır yaralandı. Ölenlerden Kerem ve Erdem Erdem’in akrabası Hidayet Erdem şöyle dedi: “O inşaatta hiçbir tedbir alınmıyor. Heyelan tehdidi altında çocuklar çalışıyordu. Bir hafta önce aynı yerde heyelan olmuştu. Kalıp arkasında kimse yokmuş o zaman. Şimdi de kalıbı bitirmek üzerelermiş. Çocuklara 50 kez dedim. Bu kadar tedbirsiz bir yerde çalışmayın diye. Ben de inşaatlarda çalışıyorum. Bana da teklif ettiler ama güvenli bulmadığım için çalışmadım. Yevmiyeli çalışıyorlardı. Sabah 7’de gidip akşam 10–11 gibi geliyorlardı.” 
 
Geçen hafta, Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Erzurum Aşkale’de 4 Nisan Günü HES göleti içindeki elektrik iletim hattını tamire giderken boğularak ölen 5 işçiyle ilgili bir rapor yayınladı. Haberlerden hatırlayacaksınız, işçiler deniz bisikletiyle göletin ortasındaki elektrik direğine doğru giderken devrilmiş ve buzlu suyun içinde donarak ölmüşlerdi. Yardım isteyen sesleri hala kulaklarımızdan gitmiyor. İşte EMO olayın sorumluluğunun çalışanların sırtına yakılmasından duyduğu endişeyle,  yöreye giderek bir rapor hazırladı. Önemli bölümlerini özetleyerek aktaracağım 13 Mayıs tarihli raporun aslına, EMO resmi web sitesinden ulaşılabilir. Raporda dört önemli konuya dikkat çekiliyor.
 
1- Elektrik piyasası özelleştirilirken, üretim ve dağıtım işleri birbirinden ayrılıyor ve farklı şirketler tarafından yürütülüyor. Elbette özel firmalar işlerini azami kâr için en düşük maliyetle yapıyorlar. Bu yüzden baraj göllerinin etrafından dolanarak elektrik iletim hattı çekeceklerine,  kestirmeden giderek direkleri göletin içine dikiyorlar. Bu işlerle ilgili yönetmelikler hiçe sayılıyor. Sonuçta direkler devrilebiliyor, hatlar kaçak yapıyor.
 
2- Boğularak ölenlerden biri kamu şirketinde, 4’ü ise taşeron firmada çalışıyor. Bu tür tamiratlar yasalara göre “tehlikeli işler” sınıfına giriyor ve yanlarında “A sınıfı iş güvenliği uzmanı” olması gerekiyor. Ne gerek var, şirket bir de uzmana para mı ödeyecek…
 
3- Mesai dışında kamu çalışanları işe gönderilemiyor. Ama burada gönderilmiş. Belki kamu kurumuna bunun için baskı yapılıyor. Ayrıca benzer bir elektrik direği daha birkaç gün önce göletin içinde yan yattığı ve bu tür kazaların görülebileceği belli olduğu halde, önlem alınmıyor. Acil durumlarda iletim hattının başka kaynaklardan beslenmesi planlanmıyor.
 
4 – Kamu kurumlarında personel ve araç gereç yeterli olmadığından, birçok iş ehil olmayan kişilerce ve derme çatma yürütülüyor. Dolayısıyla kaza yaşama olasılığı artıyor. Kimin hangi işi yaptığı belirsiz hale geliyor. Nitekim Erzurum İl Müdürlüğüne bağlı olarak çalışan Aşkale İlçe İşletme Şefliğinde, işçilerin boğulmasına neden olan işle ilgili hiçbir kayıt bulunmuyor. Görevi kimin verdiği ve nasıl yerine getirileceğine ilişkin bilgi yer almıyor.
 
 
Bazen haberlerde, kimin elinin kimin cebinde olduğu belirsiz ülkelere çalışmaya giden ve canlarını kurtarıp zorlukla Türkiye’ye dönen işçilerin öykülerini duyarız. Uzağa gitmeye gerek yok, ülkemizin gözlerden uzak yerlerinde,  her gün kendi yurttaşlarımız köle gibi çalıştırılıyor. Traktör kasalarında dağ bayır demeden taşınıyorlar. Yazın cehennem gibi sıcak, kışın buz gibi soğuk çadırlarda ya da barakalarda yatırılıyorlar. Gün doğarken işe başlatılıyor ve gece yarılarına kadar işte tutuluyorlar. Hakları yok. Sendikaları yok. En küçük bir hak aramaya kalkıştıklarında, işten atılmaktan fazlasıyla da karşılaşabiliyorlar. Sıkıntılara katlanmak ve küçük bir hatada ölüp gitmek adeta kaderleri sayılıyor. Bütün bunlar ne için? Örneğin bu yazıya konu edindiğimiz insanlar evlerimiz aydınlansın, elektrik kesilmesin, hayat devam etsin diye mi; yoksa yalnızca birileri daha çok kâr etsin diye mi ölüyorlar?  
 
Bu hayatın iki yüzü var. Birincisi gözler önündeki, gösterişli, parlak, cicili bicili… Diğeri ölüm kadar karanlık, açlık kadar soğuk ve yalnızlık kadar ıssızdır. Birinci yüz, ikinci yüzü gizlemek için vardır. Eğer birinci yüzün perde görevi gören sahteliklerden oluştuğunu anlayabilirsek, ikinci yüzün bütün ürkütücü yanlarıyla baş edecek cesaret ve gücü bulabiliriz. Böylece cicili bicili olanın büyüsünden kurtulur,  gücümüzü hayatın acımasızlıklarını gidermeye verebiliriz. Ama önce sahte olanın sahteliğini anlamamız gerekir:
 
Geçtiğimiz günlerin en önemli olayı, herhalde bu yılın futbol rezaletinin sona ermesi ve Galatasaray’ın şampiyon olmasıydı. Sezonun son anında bile gaz bombaları, coplar, kırılan camlar, küfürler, saldırılar, anlamsız boyutlarındaki rekabet hamleleri ön plandaydı. Her birinin serveti küçük bir Afrika ülkesine denk insanların kulüp yöneticiliği yaptığı, aldıkları ücretler bir köy dolusu insanın ömür boyu hayatını garanti edebilecek futbolcuların sahada olduğu ve birbirini tanımayan ama formalarını tanıyan taraftarların birbirine girdiği kavgalar… Tabi olaylar kızıştıkça, medyanın izleyicisi artıyor ve onlar da kazançlarını katlıyorlardı. Dolayısıyla yaşananları abartarak anlattıklarını da unutmamak gerekir.
 
İşte bu kasvetli ortamda şampiyon takım Galatasaray’la ilgili bir haber dikkatimi çekti. Sezonun bitişiyle birlikte yeni futbolcu transfer etmeye girişen Galatasaray, dünyanın en zengin kulübü sayılan İngiltere’nin Manchester United takımının Güney Koreli futbolcusu Ji-Sung Park’ı transfer etmeyi düşünüyormuş.  Bu transfer gerçekleşir ya da gerçekleşmez, önemli değil. Asıl önemlisi, haberin detayları. Bilindiği üzere Koreli bazı otomotiv firmalarının Türkiye’de yatırımları var. Bunlar ülkemizdeki pazar paylarını arttırmak ve Güney Kore’ye sempati yaratmak için, söz konusu oyuncunun parasını ödeyip, Galatasaray’a hediye edebilirlermiş. Öte yandan, Galatasaray’ın da bu oyuncuyu transfer ederek Uzakdoğu ülkelerinde taraftar sayısını arttırması ve böylece forma satışıyla para kazanması mümkünmüş.
 
Buradan çıkan sonuçlar: Demek ki Manchester United Uzakdoğu’da yeterince forma sattı ve artık para kazandırmadığı için oyuncuyu elden çıkartmayı düşünüyor. İkinci sonuç, büyük takım olmanın yolu sahalardan değil, banka hesaplarından geçiyor. Dolayısıyla üçüncü sonuç, dünyanın en çok ilgi gören takım oyunu olan futbolun gerçek yıldızları artık para piyasalarında oynayan bankacılar, borsacılar ve çeşitli şirket yetkililerinden oluşuyor.
 
En bildiğimiz futboldaki durum böyle olduğuna göre, az bildiklerimizle ilgili fazla fikir yürütmesek iyi olur. Ağlara giden topun saatteki hızından daha önemlisi, artık saatte kaç lira kazandırdığıdır. Bu durumda; yapılan bir iş sırasında yiten bir canın fiyatıyla elde edilen kâr arasındaki ilişkiyi de,  varın siz hesaplayın…

Bu haber 2004 defa okunmu?tur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
********FARKIN NE****************23 Şubat 2014

HAVA DURUMU

Detaylı bilgi için resmin üzerine tıklayın.

ANKET

sence; KALAMAR TAVA MI MEZE Mİ?






Tüm Anketler

GOOGLE TERCÜME



Copyright © 2005-2012 www.likyahaber.net Tüm hakları acaip bir şekilde saklanmıştır. Kopye eden fena olur!... demedi demeyin... editör-özer yılmaz/elk.mühendisi-yıldız teknik üniv. POSTA ADRESİMİZ; haber@likyahaber.net
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapy: MyDesign Haber Sistemi

elektronik sigara