| |||||||||||||||
EN ÇOK OKUNANLARSON YORUMLANANLARHABER ARASON DAKİKA HABERLERİ....EKŞİ SÖZLÜK...CANLI TV İZLE...YAKINDA... |
PATLAYAN BARAJ KAPAĞI MI?28 Şubat 2012, 15:21 Adana Kozan’da 24 Şubat Cuma öğlen saatlerinde bir HES (hidroelektrik santral) inşaatının tribünlerine su taşıyan tünel kapağı patladı ve çok sayıda işçi suya kapılarak yaşamını yitirdi. Haber ilk verildiğinde 2 kişinin kaybolduğu söylenmişti. Kısa sürede sayı önce 3, ardından 5, 10, 12’ye kadar çıktı. Bir ara 20 kişinin kaybolduğu bile söylendi. Kayıp yakınları açıklamalarında tünel kapaklarında uzun süredir çatlaklar olduğunun işçiler tarafından bilindiğini ve kazadan korktuklarını söylediler. Olayın ardından Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu bir açıklama yaparak “denetim şart, bu yapıların denetlenmesi için yönetmelik çıkardık ama Danıştay tarafından iptal edildi, nedenini bilemiyoruz” dedi. “Patladı” denilen tünel kapağı HESlerin kalp kapakçığı sayılır.Ne kadar kuvvete maruz kalacağı önceden hesaplanır ve ona göre inşa edilir. Önemi nedeniyle hesap hatası yapılması, eksik malzeme kullanılması olanaksızdır. Eğer burada bir “kaza” oluyorsa, bu gerçekte bir kaza değil ama daha önemli nedenlerin yol açtığı bir olaydır.Öte yandan ölüm tehlikesinin her an hazır olduğu ağır koşullarda çalışırken kaybolanların sayısının durmadan değişip durması da rastlantı değildir.Bu ne bir haberci hatasına, ne de şirket yetkililerinin heyecanına bağlanmamalıdır. Akla ilk gelmesi gereken, orada kayıt dışı çalışan olup olmadığıdır.Ve yine Sayın Eroğlu’nun topudenetim yönetmeliğini iptal eden Danıştay’a atması da anlamsızdır. Sonuçta Danıştay bir yönetmeliği iptal etmiştir, denetimden halen sorumlu olan resmi kurumlara “işinizi yapmayın” dememiştir. Elbette bu kurumların başında, Bakanlık bünyesindeki DSİ gelmektedir. Sorunun temelinde toplumsal yaşamımızın son 30 yılda hızla plansız hale getirilerek üretim ve tüketim arasındaki dengenin bozulması yatıyor. Hep söyleyip duruyoruz, bu duruma merkezden planlanması kolay olan kamu hizmetlerinden vazgeçilmesi sonucu ulaştık.Bu politikalar sonucu sağlık, eğitim, haberleşmenin yanı sıra enerji üretim faaliyetleri de özelleştirildi. Eskiden 5 yıllık plan kapsamında olan ve DSİ tarafından yapılan HESler de böylece artık özel şirketler tarafından kurulmaya başlandı. Kamu hizmetlerinin kâr amaçlı şirketlere devredilmesi, toplum yararı gözetilerek yapılması gereken birçok işin aksamasına neden oldu. Özel sermaye kârını arttırmak için bir yandan toplumu tüketime özendirirken, öte yandan kârsız bulduğu alanlara yatırım yapmadı. Kamu kurumları birer birer kapandıkça, giderek ürettiğinden fazlasını tüketen ve keseden yiyen bir toplum haline geldik. Bunun en önemli sonuçlarından biri de enerji yetersizliği oldu. Bu yüzden her ağzını açan yönetici “ nükleer santral, termik santral, HES yapmalıyız” der hale geldi. Açığın hızla kapatılması için yatırım yapacak şirketlere destekler arttırıldı, kendilerine yeni ve yüksek kâr fırsatları yaratıldı. Sonuçta Trabzonspor bile gelir sağlamak için HES yapmaya girişti. Yaklaşık iki yıldır HESlerle ilgileniyoruz. Başta TMMOB olmak üzere konuyu teknik olarak iyi bilenler; yapılan projelerin, hazırlanan raporların, verilen mühendislik hizmetlerinin yetersizliğini sürekli vurguluyor. Basit bir yatırım gibi dağ başlarına, akarsular üstüne devasa yapılar dikiliyor. Toplumda her mühendisin işini bilerek yaptığı sanılıyor ama öyle olmadığı yaşanan kazalardan görülüyor. 2007 yılından bu yana yalnızca HES inşaatlarında ölenlerin sayısı yaklaşık 80 kişi. Bunlar resmi kayıtlara geçen kayıplar. Kayıt dışı çalışanlarla ilgili bir şey bilmiyoruz. HES şantiyeleri ağır koşullarda çalışılan yerler. HES yapma izni alan şirketler inşaatı genellikle bir taşerona veriyor. Taşeron şirketlerin kâr payı düşük olduğundan, işçileri ağır koşullarda ve kayıt dışı çalıştırıyorlar. Yasaya göre buralarda 8 saatten fazla çalışılmaması gerektiği halde, genellikle tek yada çift vardiya ve bazen 15 saatlere varan süreler boyu çalışılıyor. Yaşamını yitiren eğer kayıt dışı çalışan bir işçiyse, sanki orada ziyaret için bulunuyormuş gibi gösteriliyor. Yakınlarına kan parası verilerek durum örtbas ediliyor. Son olayda suya kapılan işçi sayısının durmadan değişip durma nedeni belki bununla ilgili olabilir. Sayın Bakanın denetim yönetmeliğiyle ilgili olarak Danıştay’ın iptal kararını eleştirmesine gelince: Geleneksel olarak HES ve benzeri inşaat faaliyetlerini DSİ denetliyordu. DSİ Genel Müdürlüğü tarafından 13 Mayıs 2011 tarihinde çıkarılan “Su Yapıları Denetim Yönetmeliğine” göre bu iş özel denetim firmalarına devredilmek istendi. Buna göre denetim yapacak kişi ya da kuruluşlar, denetim masraflarını proje sahibi firmadan tahsil edeceklerdi. TMMOB yönetmelikle ilgili olarak, Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle yürütmesinin durdurulması için Danıştay’da dava açtı. Dava 31 Ekim 2011 tarihinde TMMOB lehine sonuçlanarak, Danıştay 13. Dairesi yürütmeyi durdurma ve yönetmeliğin dayandırıldığı 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanununun geçici 14. Maddesinin f bendinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması kararı verdi. İşte Sayın Bakan bu karar yüzünden denetim eksikliği yaşandığını söylüyor. Bir şirket kâr amacıyla yatırım yapıyor ve biz onun eksiklerini saptayarak düzeltmesi için yazacağımız raporun ücretini yine o şirketten alıyoruz. Böyle denetim olur mu? Nitekim olmuyor. Kömür ocaklarında bu durumun benzer bir örneği yaşanıyor. Yıllardır ölümlü kömür madeni kazalarının en çok görüldüğü yerlerin başında gelen ülkemizde, maden denetçileri ücretlerini kömür şirketlerinden alıyor. TMMOB denetimin kamu kurumlarınca yapılması gerektiğini her fırsatta dile getiriyor ama henüz sonuç alabilmiş değil. Başka bir durum; Yunanistan’a uluslararası bankalar kredi veriyor, ülke ekonomisi krize giriyor ve herkes bunun için Yunan halkı ile hükümetleri suçluyor. Bu sırada çok az kişi Yunan ekonomisi için olumlu raporlar yazan uluslararası denetçi şirketleri suçluyor. Çünkü bu şirketler, batık bankalarla aynı kulvarda koşuyorlar. Eğer şimdi bu şirketler suçlanırsa, bankalarla birlikte çalıştıkları, dolayısıyla krizden birlikte sorumlu oldukları ortaya çıkar… Futbol hakemlerini sahadaki takımlar, hâkim ve savcıları yargılanan kişiler ücretlendirse nasıl olur? Çıkarılan denetim yönetmeliği işte böyle bir şeydi. Ve Danıştay 13. Dairesi yalnızca bu yönetmeliği iptal etti. Bu yapılara verilen izinlerin önde gelen sorumlusu olan Orman ve Su İşleri Bakanlığına “sakın buralarda denetim yapmayın “ demedi. HESleri eleştirenleri ya da ülkemizin güzide köşelerini yok eden altın madeni şirketlerine karşı çıkanları yabancı şirketlerin ve Türkiye’nin gelişmesinden rahatsız olan ülkelerin desteklediği kimseler gibi gösteren bir bakanımız var. Bu yüzden son tünel kapağı patlaması olayını da kendisiyle ilgili görmeyişini ama sorumluluğu Danıştay 13. Dairesine yüklemesini normal karşılıyoruz. Yaşamını yitirenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı dileğiyle… Bu haber 2400 defa okunmu?tur.
|
DOST SİTELER...
ÖNEMLİ LİNKLER...
GOOGLE TERCÜME |