Likya Haber Gazetesi, Kalkan, Kaş Antalya Haberler
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

EN ÇOK OKUNANLAR

HABER ARA


Gelişmiş Arama

BU GÜNÜN MANŞETLERİ...

manşetler

SON DAKİKA HABERLERİ....

EKŞİ SÖZLÜK...






CANLI TV İZLE...

YAKINDA...

ÖZELLEŞTİRMELERE HAYIR!

ALEXA

Alexa Certified Traffic Ranking for www.likyahaber.net

SİTEYE GELENLER

free counters

ÇEVRİMİÇİ

BUTİK ŞEHİR EFSANESİ

Mehmet POLAT

05 Şubat 2012, 16:51

Mehmet POLAT

Haksızlığa uğradığını düşündüğümüz zamanlarda Fethiye belediye yönetiminin yanında yer almaya çalışıyoruz. İhtiyacı olduğundan değil, Fethiyeli olduğumuz için. Yanlışını gördüğümüzde de eleştiriyoruz. Elbette belediyeye haksızlık edenlerle birlik olduğumuzdan değil, yine Fethiyeli olduğumuz için.
Bir süredir belediye yönetimi bir “butik şehir Fethiye” efsanesi tutturdu gidiyor. Az çok biliyoruz da, yine de doğrusunu yazalım diye Türk Dil Kurumu sözlüğüne baktık, butiğin karşısında şu yazılıydı: Fransızca kökenli bir sözcük. Aslı “boutique” diye yazılıp “butik” diye okunuyor. “Giyim ve süs eşyası satılan dükkân” demekmiş. Şimdi belediye yönetimi ilçemizi bir dükkân gibi mi görüyor?
 
Herhalde belediye binasının altını bir süper markete kiralamakla işe başlayıp ilçenin dört bir yanını büyük mağazalarla donattıktan sonra, yönetimin ilçeyi bir dükkân gibi görecek hali kalmamıştır. Bu yüzden ilçeye “butik şehir” demekle belki “küçük, sevimli, süslü” bir şey kastediyor olmalılar.
 
Örneğin geçerken bir vitrin gözünüze ilişiyor, bakıyorsunuz ve küçük dükkândan içeri girmek istiyorsunuz. Sizi kapıya yakın karşılayan biri güler yüzle buyur ediyor ve ilgilendiğiniz parçalar hakkında kibarca bilgi veriyor. Raflar gözünüzün önünde. Çeşit bol. Her şey el altında duruyor. Hemen önünüze getirilmesi için işaret etmeniz yetiyor. Vitrinin ya da rafların altı toz içinde mi, depoda fareler mi cirit atıyor diye düşünme gereği duymuyorsunuz. Belki satılan malların bazıları sanayi ürünü değil de el emeği, göz nuruyla yapılmış. Hatta dükkân sahibince bile üretilmiş olabilirler. Bilgi alıyorsunuz. Kısacası ilişkiler sıcak ve samimi. Bir şey satın almayacaksanız bile, yalnızca bu nedenle fikrinizi değiştirebilirsiniz.
 
Oysa büyük mağazalar böyle mi? Hangi alışveriş merkezinin süslü bir vitrini var? Yüksekçe bir yerde büyük bir marka gibi mağazanın adı duruyor. “İster girin, ister girmeyin” dercesine. Otomatik açılan kapıdan elektrik süpürgesiyle çekilir gibi giriyorsunuz. Sıra sıra raflarda sayısız mal size bakıyor. Sebze, meyve gibi tazeliğini görünüşünden anlayabileceğiniz malları pazarda görseniz almazsınız. Çünkü çoğu birkaç zamandır beklediği için yorgun ve solgun görünüyor. Bunun dışında ne istersen seç, beğen, al. Fiyatlar sabit. Çalışanlar robot gibi. Müşteriler kamera kontrolü altında olduklarını bildikleri için mi nedir, neredeyse uygun adım ve birbirleriyle sessizce konuşarak yürüyorlar. Aldığınız ürünün içinde zararlı bir madde mi var, son kullanma tarihi geçmiş mi, raftaki fiyatla kasada yazılan aynı mı diye her şeyi tek tek gözden geçirmeniz gerekiyor. Ürün hakkında daha çok bilgi edinmek için, üstündeki karınca duası gibi yazıları gözünüz kesiyorsa okursunuz. Ama okumasanız da içiniz rahattır. Çünkü “bu kadar büyük mağazada kötü bir şey satılmaz, satılsa herhalde bilinir ve devlet de izin vermez” diye düşünürsünüz. Büyüklük güvenilirliğin garantisidir diye bir kural mı var? Aldığınız malı kendiniz bile kontrol etmiyorken, sizin adınıza bunu kim yapar?
 
İşte büyükle küçük arasında buna benzer farklar var. Dünyada büyük şeylerin arkasından çıkan devasa kötülüklerden sonra, giderek daha çok insan küçüğe yöneliyor. Büyüklerin biz sıradan insanlar üstünde ezici üstünlük kurma çabalarından uzak duruyoruz. Büyük mağazalar gibi büyük kentler, büyük arabalar, büyük uçaklar, büyük üretim miktarları, büyük sayıda nüfus, para vs.nin yol açtığı baş edilmez büyüklükteki sorunlarla uğraşmaktan bıktık. Biraz kafamızı dinlemek, rahat etmek, gürültüden uzaklaşmak için küçük olanı tercih ediyoruz. Fethiye böyle mi acaba? Bakalım “butik şehir” olmak için neler yapılmış.
 
Geçenlerde havanın güneşli oluşunu fırsat bilerek debboya çıktım. 1960’lı yıllarda Günlükbaşı’nda küçük bir mahallenin dışında Ovacık köprüsünden Kemer’e ve Kargı’ya doğru her yer bomboştu. Şimdi ova tümüyle dolmuş durumda. Yapılar genellikle üç katlı ve mahalleler yamaçlara doğru tırmanışa geçmiş. On yıl sonra, adının içinde “tepe” sözcüğü geçen birçok mahallemiz olacak. Sonuç ne? Daha önce de yazdım, sonuç kışın artmış halde ama yazın da görülen yoğun hava kirliliği. Soba dumanı ve egzoz gazı yüzünden. Bunun bedelini Fethiyeliler olarak solunum sorunları ve buna bağlı sağlıksız gelişmelerle ödüyoruz. Tartışılacak bir yanı yok, bu kadar dar bir alana bu kadar çok insan yerleşirse, sonu budur.
 
Fethiye Akdeniz kıyısındaki kentler arasında yüzü kuzeye bakan tek yer. Bu yüzden kışın güneş çabuk iniyor ve kent merkezinde hava akımı az oluyor. Tüm bunlar hava kirliliğini arttırıcı etkenler. Ayrıca gündüz nüfusu Köprübaşı ile Kordon arasına sıkıştığından, merkezde trafik yoğunluğu yaşanıyor. Bankalar, çeşitli hükümet binaları, alışveriş merkezleri, okullar, mağazalar hep dar bir alana sıkışmış durumda. Bunu düzeltecek olan Fethiye belediyesiydi. İmar izinleri verirken bu durumu göz önünde tutacaktı. Tutmadı ve şimdi dekoratif önlemlerle ilçeyi “butik şehir” yapma adı altında sorunları çözmeye uğraşıyor.
 
Bir yandan yolları trafiğe kapatırken, Uğur Mumcu Parkı gibi bir yeri araba park edilebilecek hale getiriyor. Uğur Mumcu’nun katledilmesinden sonra ilk yapılan parklar arasındaki bu yeşil alan yıllardır daraltıla daraltıla neredeyse çift şeritli bir yolun orta refüjü kadar kaldı. Buraya havuz yapmak çok mu gerekli? Üstelik deniz bir taş atımı uzaklıktayken. Ayrıca yeşil alan niyetine çim ekilmesini de anlamıyorum. Burası İskandinav ülkesi mi? Yazın çimleri yaşatmak için saatlerce sulamak gerekiyor. Ve sağa sola neden durmadan ithal ağaç dikiliyor? Yıllar önce ilçenin çeşitli yerlerine dikilen turunçların nesi var? İklime uygun ve ucuz ağaçlar dururken, bunca yoksulluk içinde ithal ağaç dikmek günah değil mi?
 
Bunlar “butik şehir” olmaya yetmediğinden,  kaldırımlarımız da yenileniyor. Sakatlar kolay çıkabilsin diye sökülüp, kıyıları yola bitiştiriliyor. Ama bu değişiklik insanların kolay yürümesinden çok, arabaların kaldırımlara kolay park etmesine yarıyor. Çünkü Muğla makasından başlayarak İkinci Karagözlere kadar yollar boyu araba park edecek yer bulmak mümkün olmuyor. Toplu taşıma yetersiz. Yüz bine dayanan nüfusun önemli bir bölümü günde en az bir kez kent merkezine uğrasa ve bu sırada beş bin araba park edilmiş olsa,  yol kıyaları Çin Seddi gibi arabalarla doluyor.
 
Özetle belediye yönetiminin “butik şehir” efsanesi, yapılacak birçok iş dururken iş yapıyor gibi görünmenin adıdır. Şehir plansız biçimde büyüdüğünden, görüntüyü kurtarmaya çalışılmaktadır. Liman dolmuş durumda. Kentin okul bahçeleri bile parkeyle örülmüş ve kent merkezinde toprak görünmez halde. Yeşil alan kalmamış. Deniz kıyıları ya da insanların beş dakika oturup rahat nefes alabileceği yerler eğer resmi dairelerin işgali altında değilse,  çay bahçesi, kafe vs. olarak birilerine kiralanmış. Fethiye gibi yerde yazın denize girmek, kışın parka oturmak hayal olmuş. Sanki buzlar ve karlar altındaki bir yayla kasabasında yaşar gibi,  dört duvar arasında oturmaya mahkûm edilmişiz. Yazının başında aktardık; butik, adı üstünde süs ve giyim eşyası satılan dükkân demek. Bu sıfatın şehre verilmesi, bir şeyler satıp para kazanacak olanlar ve harcayacak parası olup buraya gelenler dışındakileri ilgilendirmez. Oysa buradan başka yerde yaşama şansı olmayan binlerce insanın ne satacak, ne alacak bir şeyi var.

Bu haber 2741 defa okunmu?tur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
********FARKIN NE****************23 Şubat 2014

HAVA DURUMU

Detaylı bilgi için resmin üzerine tıklayın.

ANKET

sence; KALAMAR TAVA MI MEZE Mİ?






Tüm Anketler

GOOGLE TERCÜME



Copyright © 2005-2012 www.likyahaber.net Tüm hakları acaip bir şekilde saklanmıştır. Kopye eden fena olur!... demedi demeyin... editör-özer yılmaz/elk.mühendisi-yıldız teknik üniv. POSTA ADRESİMİZ; haber@likyahaber.net
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapy: MyDesign Haber Sistemi

elektronik sigara