| |||||||||||||||
EN ÇOK OKUNANLARSON YORUMLANANLARHABER ARASON DAKİKA HABERLERİ....EKŞİ SÖZLÜK...CANLI TV İZLE...YAKINDA... |
ÖN ÖDEMELİ SU SAYACINA GEÇMEK YANLIŞ OLUR16 Mart 2012, 10:49 Gazetelerden okuyunca şaşırdım, Fethiye Belediye Meclisi Mart Ayı olağan toplantısında, ilçemizde ön ödemeli su sayacına geçilmesi görüşülmüş. MHP, AKP ve CHP’li meclis üyelerinin oy birliğiyle konu olumlu bulunarak komisyonlarda ele alınması kararlaştırılmış. Haberde, bir yurttaşın belediyeye verdiği dilekçenin konuya gerekçe oluşturduğu belirtiliyor. Aktarıldığına göre dilekçede artan ilçe nüfusu ve yöremize yerleşen yabancıların karşılaştığı sıkıntılar dile getirilerek, ön ödemeli su sayacına geçilmesinin yararları dile getiriliyormuş. Ön ödemeli sayaç ne demek? Anlaşılacağı üzere bu elektronik bir sayaç. Takılırken abonelere toplu taşım ya da telefon kartı gibi bir kart verilecek ve buna kontör yüklenecek. Daha sonra bu kart yurttaş tarafından elektronik sayaca tutularak okutulacak ve çeşmelerden su akmaya başlayacak. Yurttaşın kart aracılığıyla su sayacına yüklediği kontör bittiğinde su otomatik olarak kesilecek. Bunun üzerine hemen kontör satış yerine giden yurttaş kartını bedeli karşılığı doldurtacak ve elektronik sayacına tekrar kontör yükleyerek suyunun akmasını sağlayacak. Tabi bu işlemler sırasında kullanacağı suyun parası peşin olarak ödeyeceğinden, belediyeye borç takma ya da belli bir süre para ödemeden su kullanıp daha sonra borcu faiziyle birlikte borcunu ödeme şansı olmayacak. Benzer bir uygulamaya Ocak Ayı içinde Tokat Turhal’da geçilmiş. Belediye ilçedeki mekanik su sayaçlarını sökerek ön ödemeli elektronik sayaç takmış ve bunun abonelere maliyeti yaklaşık 300 TL olmuş. Bu bedel 36 takside bölünerek su faturalarına eklenmiş. Yazının başlığında da belirttiğim gibi bu uygulama yanlıştır. Nedeni, ön ödemeli elektronik sayaca geçilmesinin şehir sularının kâr amacıyla şirketlere devredilmesini kolaylaştırmasıdır. Bugün için “nüfus arttı, belediyenin personel masrafı fazla tuttu” gibi gerekçelerle elektronik sayaç takılır; yarın “belediye neden bu işlerle uğraşıyor, su gelirlerini ihaleye çıkarıp bir şirkete devredelim, suyun satışından şebekenin bakımına kadar her şeyden o sorumlu olsun” diyerek içme suyumuz tümüyle özelleştirilir. Dünyanın her yerinde uygulama böyle olmaktadır. Ama sözkonusu olan sudur, başka şeye benzemez. Telefon ya da ulaşım hizmetlerinden yararlanmak için kontör alacak paramız olmasa da yaşamımızı sürdürebiliriz. Oysa su kontörü alacak paramız olmadığında, su yerine süt içip kolayla elimizi yüzümüzü yıkayamayız. Peşin parayla su satmak, hakkaniyetli bir uygulama değildir. Buna rağmen dünyadaki çeşitli toplumların yöneticileri güçleri yettiğinde, fırsat bulduklarında bu uygulamaya geçmektedir. Çünkü su ticareti çok kârlı bir iştir. Evet, su ticareti dünyanın en kârlı işlerinden biridir. 20. yüzyılda petrol ne anlam taşımışsa, 21. yüzyılda da suyun anlamı aynı olacaktır. Zaten bu yüzden küçücük dereler bile üstüne hidroelektrik santral kurup elektrik üretileceği bahane edilerek şirketlere verilmektedir. Bir köyün elektrik gereksinimini dahi karşılamaya yetmeyen miktarlar için, sularımızın kullanım hakkı uzun yıllar boyu özel şirketlere devredilmektedir. Küresel ısınma tehlikesini göz önünde tutarak söylememiz gerekirse, suyun yakın gelecekte hem para kazanmanın hem de toplumları yönetmenin en önemli aracı olacağı açıktır. Daha şimdiden suyun ne kadar kârlı olduğunu anlamak için plastik şişelerdeki su fiyatlarını göz önünde tutmamız yeter. Bugün bir şişe su, aynı şişede satılan sütten daha pahalıdır. Suyla ilgili olarak dünya çapında düzenlemeler yapılmasının başlangıcı 40 yıl öncesine uzanır. İlk kez 1972 yılında Birleşmiş Milletlerin düzenlediği Stockholm Konferansıyla su sıkıntısının önemli bir çevre sorunu olduğuna işaret edilmiş ve o zamandan bu yana uluslararası düzeyde suların şirketler tarafından yönetilmesi için durmadan yeni önlemler alınmış, suların özel sektör tarafından işletilmesi ülke yönetimlerine dayatılmıştır. Bu toplantıların en önemlilerinden biri olan ve iki yılda bir düzenlenen “Dünya Su Forumu” toplantılarının beşincisi, 3 – 5 Mayıs 2011 tarihleri arası İstanbul’da yapılmıştır. Bu tür toplantıların düzenleyicileri, su ticaretiyle uğraşan büyük şirketler ve onlarla işbirliği içindeki çeşitli akademik çevrelerdir. Toplantıların ortak yanı, artan nüfusa karşı suyun kıtlaştığını öne sürerek fiyatının yükseltilmesidir. Bu amaçla suyun kamu hizmeti olarak değil, kârlı bir ticari mal olarak satılması öngörülmektedir. Toplumlara durmadan tarım, sanayi ve şehir sularının özel şirketler tarafından işletilmesinin ne kadar yararlı olacağı anlatılmaktadır. Bugüne dek Dünya Su Forumu toplantısı yapılan tüm ülkelerde, toplantıların ardından büyük bir su özelleştirilmesi kampanyası başlamıştır. Nitekim ülkemizdeki toplantıdan sonra da akarsularımızdan azami ölçüde kâr edilmesi için bulunulan girişimler hızla artmıştır. Bunlar önümüzdeki yıldan başlayarak tarım amaçlı su kullanımında sulama birliklerine getirilen yeni düzenlemeler, tarım suyu fiyatlarının arttırılması, şehirlerde kontörlü su sayacına geçişin hızlanması, akarsular üstüne HES yapımının arttırılmasıdır. Toplum yararını düşünen hiçbir yönetim, suyun bir kâr kaynağı olarak görülmesini savunamaz. Bu yüzden belediye meclisindeki muhalefet partilerinden olan üyelerin belediye yönetimiyle birlikte hareket etmesini anlayamıyorum. Belediye yönetimi uzun vadede suyla ilgili masraflardan kurtulmak istiyor olabilir. Ama muhalefetin yönetimi denetleme görevini bir yana bırakıp böyle bir karara destek vermesi anlamsızdır. Eğer Fethiye gibi bir yerde belediye su işlerini bile yönetemiyorsa ne iş yapacaktır? Zaten mahalle aralarındaki parklar, yol kıyılarındaki otoparklar dâhil, pek çok hizmet özelleştirilmiştir. Anlaşılan, şimdi sıra suya gelmiştir. Bu haber 2774 defa okunmu?tur.
|
DOST SİTELER...
ÖNEMLİ LİNKLER...
GOOGLE TERCÜME |