| |||||||||||||||
EN ÇOK OKUNANLARSON YORUMLANANLARHABER ARASON DAKİKA HABERLERİ....EKŞİ SÖZLÜK...CANLI TV İZLE...YAKINDA... |
KADIYI KADIYA ŞİKÂYET ETMEK GİBİ BİR ŞEY05 Eylül 2011, 14:37 Konumuz yine çoğu zaman olduğu gibi hidroelektrik santral, yani bizim deyimimizle HESler. Devlet Su İşleri, bayram öncesi HESlerin denetlenmesiyle ilgili bir yönetmelik yayınladı. Buna göre yeterlilik belgesine sahip özel şirketler, suyla ilgili her tür yapıyı denetleyecek. Uygulamaya 13 Eylül 2011 gününden itibaren başlanacak. Eskiden DSİ’nin yaptığı işi şimdi özel şirketler yapacak. DSİ Genel Müdürü Akif Özkaldı, böylece HESlerle ilgili eleştiri ve rahatsızlıkların önüne geçileceğini iddia ediyor. Bu şirketler sayesinde HESlerin yapımı sırasında çevreye zarar vermeleri en aza indirilecekmiş. Akarsular üstüne kurulan her tür yapı ve suların akışıyla ilgili tüm düzenlemeler yıllarca DSİ tarafından yapıldı. Bir kamu kurumu olarak DSİ suları toplum adına yönetti. Önce 26 Haziran 2003 tarihinde çıkarılan bir yönetmelikle suların kullanım hakkı 49 yıl gibi uzun bir süre için şirketlere devredildi, sonra su yapıları kurma işi bu şirketler tarafından yerine getirilmeye başlandı ve şimdi de yapılacak işlerin denetimi başka şirketlere veriliyor. Böylece kamu denetimi tümüyle devreden çıktığı için, bir şirketin kâr etmek amacıyla yaptığı işin doğru mu yanlış mı olduğunu denetlemek, yine kâr için çalışan başka bir şirkete ait oluyor. Yurttaş olarak bu tür projelerden hazırlık aşamasında bile haberimiz olmuyor. Ama kâğıt üstünde “halkı bilgilendirme toplantıları” yapılarak projeler hakkında her tür bilgi verilmiş gibi davranılıyor. Öte yandan, bu projeler ilerde zarar verecek biçimde yapılsa bile, biz nereden bilebiliriz ki? Şimdi tüm bunları bir şirket denetlediğinde içimizin rahat etmesi mi gerekiyor? “Denetledim, hiçbir zararı yok” dese, bunun doğru olduğunu kim bilecek? Denetçi şirketin ücretini, yatırımcı şirket ödüyor. Bu yüzden HES şirketleri bu yönetmelikten hemen şikâyet ederek şöyle demişler: “ 1 megavatın altındaki küçük bir baraj için de, 100 megavatlık bir baraj için de aynı işlem ve masraf yapılıyor. Bu maliyetleri arttırıyor, kolaylık getirilsin…” Tabi DSİ Genel Müdürü Özkaldı da “hiç olur mu öyle şey, büyük HES şirketi büyük, küçüğü de az para verecek” gibi bir yanıtla şikâyetçi şirketlerin yüreğine su serpmiş. Bu işleri yönetenler ve alınan kararların altyapısını oluşturan uzmanlar herhalde bizlerle dalga geçiyor olmalı. İnsanlar projelere yalnızca çevreye zarar verdikleri için karşı çıkmıyor. Bu yüzden, yapımları sırasında şuna buna dikkat etmek, HES projelerinin aptalca işler olduğu gerçeğini değiştirmeye yetmez. HES projeleri kökten yanlıştır. İnşa edilişleri ve çalıştırılmaları sırasında ne kadar denetim yapılırsa yapılsın, doğru bir proje haline getirilemezler Bu yönetmeliğin yayınlanışı, aslında Elektrik Mühendisleri Odasının (EMO) Doğu Karadeniz yöresine HESleri yerinde görmek ve halkın rahatsızlıklarını saptamak için yaptığı geziyle ilgili raporun açıklanmasıyla çakıştı. EMO raporunda özetle bu projelerin ülke ve bölge çapında hiçbir plana bağlı olmadan, gelişigüzel yapıldığı anlatılıyor. Öncelikle proje aşamasında belirtilen elektrik üretilemiyor. Sular, zemin, ortamla ilgili pek çok bilgi yanlış. Çünkü projeler aceleyle, yangından mal kaçırır gibi oluşturulmuş ve kâğıt üstündeki öngörülerin geçerli olup olmadığı denetlenmemiş. Zaten şu an 2 bin 200 dolayındaki HES projelerinin tümü yapılsa bile, elektrik üretimine katkısı yüzde 10’dan az olacak. Kaldı ki bu projelerin tümü yıllar sonra gerçekleştirilebilecek ve o zaman da HESlerin elektrik üretimindeki yeri yüzde 5’ten bile az olacak. Burada amaç elektrik üretmekten çok, suların kullanım hakkının 49 yıllığına şirketlere verilmesi olarak görünüyor. EMO raporunda, bir yere HES yapılırken oradaki elektrik iletim hatlarının durumunun hesaba katılmadığı belirtiliyor. Yani bir yerde elektrik üretiliyor ama ulusal elektrik şebekesine nakledilemiyor. Komik bir durum. Öte yandan nakledilemeyen bu elektrik, yörede de tüketilemiyor. Çünkü yöredeki tüketim artışı, üretim artışını karşılayabilecek kadar yüksek değil. Elektrik üretiminde kullanılan tribünler genellikle ucuz olduğu için Çin malı. Bu yüzden sık sık arızalanarak sorun yaratmaları kaçınılmaz oluyor. HESlerin hem inşası, hem de çalıştırılması sırasında maliyeti düşürdüğü için taşeron kullanılıyor. Taşeronların yasal denetimi zor oluyor. Genellikle kayıt dışı işçi çalıştırıyorlar. Hiçbir güvencesi olmayan işçilerin bazen 12 ya da 24 saatlik vardiyalar halinde çalışması sonucu, yorgunluk yüzünden sorunlar yaşanıyor. EMO buna benzer uzun bir sorunlar listesi hazırlamış. Şimdi hangi denetçi şirket bu sorunların giderilmesini sağlayabilir ki? Birkaç ağaç kurtarılsın, dere yatağına yüzde 10 su bırakılsın gibi zaten HES şirketlerinin kendi kendine yaptığı işleri denetlemekten başka ne yapabilirler? 2011 başından bu yana çıkarılan kararnamelerle, tarihi eserlerin olduğu alanlarda bile HESler ve enerji sektörünün geri kalanıyla ilgili çalışmalar yapılabiliyor. Milli park, doğal ya da tarihi sit alanı gibi yerlerin belirlenmesi artık bağımsız kuruluşlar tarafından değil, bakanlığın denetimindeki kurullara devredilmiş durumda. Yani denetlenecek pek bir şey de kalmadı denebilir. Denetimin belirleyici yanı, denetlenenlerden bağımsız yapılmasıdır. Çünkü denetim, toplum adınadır. Bu yüzden iş/inanç/kültür/bölge vs. farklılıkların hepsine eşit mesafedeki kişi ve kurumlarca yerine getirilir. Devlet kurumları, bu niteliktedir. Şimdi bunların yerini özel şirketlerin alması, kadıyı kadıya şikâyet etmeye benzer bir durum yaratıyor. Hiçbir şirket, diğer şirketi kamu yararı gözeterek ve inanılır bir tarafsızlık içinde denetleyemez. Denetçi şirket uygulaması HESlerin zararlarını azaltmak için değil, örtbas etmek için başlatılmıştır. Bu yüzden hayırlı bir tarafı yoktur. Bu haber 2670 defa okunmu?tur.
|
DOST SİTELER...
ÖNEMLİ LİNKLER...
GOOGLE TERCÜME |