| |||||||||||||||||||||
EN ÇOK OKUNANLARSON YORUMLANANLARHABER ARASON DAKİKA HABERLERİ....EKŞİ SÖZLÜK...CANLI TV İZLE...YAKINDA... |
Yunuslar İçin Mücadelede 2. Raund...15 Mayıs 2012, 15:04 Özer YILMAZ Yunuslar için Mücadelede 2. raund - Hükümetin birşeyler yapması gerekiyor Yunuslar için Mücadelede 2. raund - Hükümetin birşeyler yapması gerekiyor
Radolfzell/Ankara Türkiye ve hatta dünyadaki hayvan severler, internet ortamında da Türkiye’deki yunus parklarında tutsak edilen on yunus için, ortaa vadede bu işletmelerin kapatılmasını sağlamak amacıyla elele veriyorlar.
Alman Yunus ve Balina Koruma Kuruluşu ProWal, bir Facebook sayfası açarak, katılımcılarla birlikte Türk Hükümetinden ve yetkililerden Türkiye’ye deniz memelilerinin ithalinin istisnasız olarak yasaklamalasını talep ediyor. Türkiye’nin uluslararası „Bern Anlaşması“nı imzalamasının üzerinden 28 yıl geçmiş olduğu gerçeği gözönüne alındığında, adı geçen anlaşmanın yükümlülüğünü yerine getirip nihayet yunusların korunması ve ticari amaçlar için istismar edilmelerinin yasaklanmasını sağlayacak milli bir yasanın çıkarılmasının zamanı çoktan gelmiş olup, uzun yıllar da muacelliyet kesbetmiş durumdadır ve bunun yerine getirilmesi gerekmektedir.
Türk hükümetine adresli formal yazının içeriği:
„Türkiye’de Deniz Memelilerinin İthalinin Yasaklanması Talebi-Bern Konvensiyonuna Uyulması
Sayın ilgililer,
bu yazıyla sizlerden Yunus ve Balinaların Türkiye’ye ithalini istisnasız ve kesinlikle yasaklayacak bir yasa için elinizden geleni yapmanızı istiyorum.
Türkiye’de Yunusların, Beyaz Balinaların, Morsların ve Deniz Aslanlarının tutsak edildiği 10 işletme mevcuttur. Bu hayvanların çoğu, “yunuslarla yüzme ve dalış“ gibi showlarda ve bilimsel olarak yararı olmadığı tespit edilmiş olan yunus terapilerinde (DAT) kullanılarak ticari amaçlar için istismar edilmektedirler. Yunus terapileri hastalar için çeşitli rizikolar taşımaktadır. Yunusların saldırarak hastalara toslamaları nedeniyle yaralanmalar ve hatta birçok ölüm vakaları dahi görülmüştür. Türkiye Sağlık Bakanlığı yunus terapilerini bilimsel olarak incellettirmiş olup, edinilen bilimsel raporun ışığında yunus terapilerinin etkisiz ve yararsız olduğu ve çeşitli riskler taşıdığı sonucuna vararak, 2010 yılı Kasım ayında yunus terapilerine izin verilmemesini istemiştir.
İnsanlarla direk temas sırasında hayvanlara geçen bakteriler nedeniyle de hayvanlar için ölümcül bir enfeksiyon riski mevcuttur.
Tutsak olan yunuslara ne hayvan hakları ne de hayvan nevinin doğal yaşam hakkına uygun bir yaşam sunabilmek imkansızdır. Avrupa’da yaklaşık 40 yıldır tutsak ortamda yunus üretilmesine rağmen, henüz 3. kuşağı yaşayabilen yunus görülmemiştir. Hayvanların yaşam beklentileri doğal ortama göre çok az olduğundan, Avrupa’da yunus üretimi başarılamaz addedilmektedir. Türkiye’de de yunus üretiminin bu açıdan başarılı olduğu kaydına rastlanmamıştır.
Yunus Parklarında tutulan yunuslarin büyük çoğunluğu Karadeniz, Akdeniz gibi doğal ortamlarından alınmış olan ya da Japonya gibi ülkelerde yakalanılarak ithal edilen hayvanlardır. Türkiye’deki yunus parkları tamamiyle kar amaçlı ticari müesseseler olup, bilimsel hiçbir yanları yoktur.
Türkiye, dünyaca kanlı yunus katliamlarıyla ünlü Japonya Taiji’den yunus ithal etmekte olup böylelikle bu kanlı yunus katliamlarında sorumluluk payı mevcuttur. Burada yunuslar, gösteri merkezlerine satılmak amacıyla doğal ortamlarından avlanarak tutsak edilmekte, bu av sırasında işe yaramayacak yunuslar kanlı katliamlarla öldürülmektedir. Bu sürek avını besleyen yegane güç ise, sadece güzel ve işe yarar yunusların tanesinin 150.000 USD gibi fiyatlarla yurt dışına satılabilmesidir. Öldürülen yunusların eti ise 600 USD a satılmaktadır. Bu yöntemlerle doğal yaşamdan koparılan yunuslar nedeniyle yunus nesli tehlikeye girmektedir. Yaklaşık dört yıl önce Alanya yakınlarındaki “Sealanya“ adlı yunus parkı işletmesi, adı geçen Taiji’den 10 yunus satın almıştır. Bugün bu hayvanlardan sadece üç tanesi hayattadır. Başka yunuslara talep mevcuttur.
AB ve batılı ülkelerde yunusların tutsak edildiği işletmelere karşı halk tarafından büyük bir tepki mevcuttur. Bu Türkiye’de de böyledir. Birkaç yıl öncesine kadar turistik etkinlik olarak algılanan olgu, bugün bir kara leke olarak görülmektedir. Türkiye Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği dahi, bünyesinde yunus parkları bulunduran turistik kent ve kasabaların, hayvan koruma kuruluşlarının bilgilendirme, bilinçlendirme ve boykot kampanyaları yüzünden büyük imaj kaybı ve böylelikle de gelir kaybına uğrayacaklarından söz etmektedir. Türk halkı genel olarak deniz memelilerinin tutsak edilmesine karşıdır. Adı geçen işletmelerde genellikle yabancı turistler görülmektedir.
TUI, Thomas Cook’u çatısı altında tutan Neckermann Bucher-Reisen ve Öger-Tours, Rewe Touristik, Jahn ve ITS, alltours, FTI Touristik, Schauinslandreisen ve 450 otele turist getiren Türk turistik acentesi M.T.S. Mastur gibi büyük turizm operatörleri, hayvan hakları kuruluşlarının bilgilendirmeleri ve girişimleri sonucu yunus parklarına günlük turları artık sunmamaktadırlar.
İngiltere’deki 30 yunus parkının tümü kapatılmıştır. Luxemburg ve Hırvatistan da yunusların tutsak ortamlarda tutulmasını yasaklamaktadırlar. Birçok ülkede halkn karşı çıkması, hayvan hakları kuruluşlarının bilgilendirmeleri ve Oskar ödüllü “The Cove“(Koy) filminden sonra yunus parklarının kapatılması trendi gözlemlenmektedir. Örneğin Almanya’da önceleri mevcut olan dokuz yuus parkından altısı kapatılmıştır. Bu yıl da kalan yunus parklarından birisi olan Münster kentindeki yunus parkı kapatılmaktadır. İsviçre, yunusların tutsaklığını ve ithalini yasaklayan bir yasa üzerinde çalışmaktadır.
Sayın ilgililer,
Türkiye AB’ye tam üyelik amacındadır. Bilindiği gibi de bunun için birçok şartlar mevcuttur. AB ülkelerinin tümünde yunusların avlanması, tutsak edilmesi ve ithali yasaktır.
Türkiye’de yönetimin elinde yunus parklarını orta vadede kapatmaya yetecek hukuki zemin mevcuttur. Ülkeniz 2 Mayıs 1984 tarihinde Avrupa Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi olan 1979 Uluslararası „Bern Konvansiyonunu“ imzalayarak bu konuda yükümlülük üstlenmiştir. Bern Konvansiyonu şartlarına göre yunusların tutsak edilmesi ve ticari amaçlarla kullanılması yasaktır. Adı geçen konvansiyonu imzalayan her bir ülke, bu hayvanların doğal yaşam haklarını korumak ve kollamak için milli bir yasa çıkarmakla yükümlüdür. 1979 tarihli Avrupa Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Korunması Anlaşması Madde III paragraf 6 da şu yükümlülükler getirilmiştir:
Anlaşmayı imzalayan her bir ülke, Ek II de listelenen yaban hayvanlarının korunmasını sağlamak için gerekli yasal ve yönetimsel önlemleri almakla yükümlüdür. EK II de yunuslar özellikle belirtilmiştir.
Sayın Yetkililer: Derhal girişimlerde bulununuz!
Bern Konvansiyonu yükümlülüğüne istinaden, istisnasız olarak Türkiye’de yunuslarn ithalini, tusak olarak tutulmalarını ve ticari amaçlar için kullanılmalarını yasaklayan milli bir yasanın çıkarılmasını gerçekleştiriniz.“
ProWal Başkanı Andreas Morlok: Türk hükümeti yunus ve balinaların korunması ve bu konudaki yükümlülüğünü ciddiye alsaydı, derhal harekete geçebilirdi. Bu konuda „Bern Konvansiyonu“nun imzalandığı tarihten beri elinde yasal zemin ve yaptırım gücü mevcuttur. Hükümetin deniz memelilerinin korunmana yönelik milli bir yasa oluşturmasının ve bunun yürürlüğe koymasının zamanı çoktan gelmiş ve geçmektedir. Bu konuda nihayet 1984 yılından beri Avrupa Konseyine karşı yükümlü durumdadır. Fevkalade zeki ve duygusal olan bu hayvanların tutsak edilerek ölene kadar ticari amaçlar için istismar edilmelerini birkaç yunus parkı sahibi ve yunus simsarı dışında kimse anlayışla karşılamamaktadır!"
Facebook-Etkinliği:
---------------------------
Fight for the dolphins is going to the next round – government has to act
Radolfzell/Ankara – 5/8/2012 - animal welfarist in Turkey and even worldwide also form an alliance in the Internet to cause the medium-term end for the ten Turkish dolphinaria.
The German dolphin and whale protection organisation ProWal has started a page on Facebook in which the participants ask the Turkish government and authorities to decide an import ban for sea mammals into Turkey without any exception. Also the Turkish government have to decide a national law protection of these animals through suitable legal means, because it is 28 years ago when they signed the agreement of the „Bern convention.
In a standard letter to the Turkish government they say:
“Import prohibition of marine mammals into Turkey - following the agreement “Bern-Convention”
Honored Ladies and Gentlemen,
I, hereby, implore you to pass a law for the immediate prohibition of importing whales and dolphins into Turkey without exception.
Turkey is home to 10 facilities that harbor dolphins, Beluga-whales, walrus and sea lions in captivity. These animals are mainly used for commercial shows, like swimming and diving with dolphins or the Dolphin Assisted Therapy (DAT) which is not deemed successful and has no scientific foundation. Furthermore, the DAT can be harmful for patients. Attacks by dolphins ramming people have been recorded and even several cases were fatal.
The Turkish Ministry of Health established by scientific advice that the DAT is useless and ineffective and has pronounced the recommendation not to approve such dolphin therapies in November 2010.
For the animals on the other hand there is grave danger of infection through direct contact with people by the transmission of bacteria.
Dolphins in captivity cannot be kept in an environment that is natural to their species.
Although dolphins have been bred in Europe in captivity for about 40 years there are no dolphins in existence in the third generation. Breeding dolphins has, therefore, been regarded as a failure since there is no sustainability. There are no breeding successes documented in Turkey.
The dolphins existing in the dolphinariums are bottle-nose dolphins, which were mostly caught in the wild either in the Black Sea or the Mediterranean Sea or were imported from countries like Japan. The dolphinariums in Turkey are strictly operated for commercial purposes and have no scientific value.
The import by Turkey of dolphins from Japan is therefore enabling the drive-hunts performed by the Japanese fishing village Taiji, where dolphins are caught for the worldwide dolphinarium-industry. Animals that are not acceptable will be slaughtered. Only the ones that are beautiful will be kept and sold for a price of up to $ 150.000 and only that makes the drive-hunts economical. The meat of a slaughtered dolphin will be sold by the fishermen for $ 600. The taking of dolphins from the wild will weaken the population by decreasing their numbers. About four years ago, the dolphinarium “Sealanya” located near Alanya bought 10 dolphins from Taiji. To date only three of these animals are alive. So now there is a demand for new animals.
Large travel outfits like TUI, Thomas Cook in combination with Neckermann, Bucher-Reisen and Oeger Tours, Rewe Tours together with Jahn and ITS, alltours, FTI Touristik, Schauinslandreisen as well as the Turkish travel agency MTS Mastur, which is in charge of about 450 hotels, are no longer offering daily tours to Turkish dolphinariums after having been educated through campaigns and interventions.
In Great Britain all 30 dolphinariums were closed down. Luxembourg and Croatia also prohibit the keeping of dolphins. In many countries the population is turning away from supporting dolphinariums and through educational campaigns by animal protection organizations as well the Oscar-winning movie “The Cove” a clear trend toward closing dolphinariums is apparent. In Germany for instance 6 dolphinariums out of formerly 9 facilities have been closed. This year another one in Muenster will be closing its doors. Switzerland is about to pass a law that will prohibit the keeping of dolphins as well as importing these animals.
Honored Ladies and Gentlemen,
It is the desire of Turkey to be accepted into the EU. For this achievement a lot of requirements have to be fulfilled. The EU does not tolerate catching or importing wild dolphins.
Turkey has in its possession the legal means to immediately close down the dolphinariums. On May 2nd 1984 your country signed the agreement “Berner Convention” which was created in 1979 to protect wild flora and fauna in Europe and keep them in their natural habitat. According to the regulations of the “Berner Convention” is the keeping and exploitation of dolphins for commercial purposes strictly prohibited. Every signatory is required to pass a national law and contribute to the protection of these animals through suitable legal means.
The agreement, created in the year 1979 for the conservation of wild flora and fauna in Europe and for the protection of their natural habitat, states in Chapter III, Article 6:
Every contractual party will adopt suitable and necessary legal measures to ensure reliable protection of the, in amendment II listed, wild animal species, In the Amendment II of the agreement, dolphins are specifically mentioned.
Honored Ladies and Gentlemen,
I implore you: Act Now!
Please do all you can to see that a law is created to prohibit the import of marine mammals without exception into Turkey and the keeping and exploitation of dolphins for commercial use will be legally stopped according to the regulations of the “Berner Convention”.
Andreas Morlok, CEO of ProWal: „If the Turkish government would take the protection for the dolphins and whales seriously, they could act immediately. In addition they already have a suitable medium with signing and realization of the agreement of the „Bern convention“. It's definitely high time that the Turkish government decides a national law of the protection of the sea mammals and also realize what it committed itself finally in 1984 towards the Council of Europe. Except the dolphinaria operators and dolphin traders in Turkey, no one has a understanding for the fact, that these intelligent animals are kept in captivity and exploited for commercial purposes up to her death!”---
Facebook event:
----------------------------------------------
Kampf für die Delfine geht in die nächste Runde – Regierung soll handeln
Radolfzell/Ankara – 08.05.2012 - Tierschützer in der Türkei und gar weltweit verbünden sich auch im Internet, um das mittelfristige Aus für die zehn türkischen Delfinarien herbeizuführen.
Die deutsche Delfin- und Walschutzorganisationen ProWal hat auf Facebook eine Seite eingerichtet, in der die Teilnehmer die türkische Regierung und Behörden auffordern, ein ausnahmsloses Importverbot von Meeressäugetieren in die Türkei zu beschließen. Auch soll die türkische Regierung nach 28 Jahren nach Unterzeichnung des Abkommens der „Berner Konvention“ ein schon längst fälliges nationales Gesetz zum Schutz der Delfine beschließen und umsetzen.
In einem Formschreiben an die türkische Regierung heißt es:
Importverbot von Meeressäugetieren in die Türkei – Umsetzung des Abkommens “Berner Konvention”
Sehr geehrte Damen und Herren,
Hiermit möchte ich Sie bitten, sich umgehend für ein ausnahmsloses Importverbot-Gesetz für Wale und Delfine in die Türkei einzusetzen.
In der Türkei befinden sich 10 Anlagen, in denen Delfine, Beluga-Wale, Walrösser und Seelöwen in Gefangenschaft gehalten werden. Überwiegend werden die Tiere für kommerzielle Delfin-Shows, Angeboten wie „Schwimmen und Tauchen mit Delfinen“ und der wissenschaftlich nicht als erfolgreich belegbaren Delfintherapie (DAT) eingesetzt. Die Delfin-Therapie birgt zudem eine Verletzungsgefahr für die Patienten. Verletzungen durch Rammattacken seitens der Tiere und gar Todesfälle sind zahlreich dokumentiert. Das türkische Gesundheitsministerium hat durch wissenschaftliche Gutachten festgestellt, dass die Delphintherapie nutzlos und nicht wirksam ist und hat im November 2010 die Empfehlung ausgesprochen, solche Delphintherapien nicht zu genehmigen.
Für die Tiere besteht durch den direkten Kontakt zu Menschen ein tödliches Infektionsrisiko durch übertragene Bakterien.
Delfine in Gefangenschaft können weder tier- noch artgerecht gehalten werden. Obwohl in Europa schon seit etwa 40 Jahren Delfine in Gefangenschaft gezüchtet werden, gibt es bis heute keine Delfine, die in 3. Generation leben. Die Zucht von Delfinen gilt deshalb in Europa als gescheitert, da sie keine Nachhaltigkeit aufweist. Nennenswerte Zuchterfolge von Delfinen gibt es auch in der Türkei nicht.
Die Delfine in den Delfinarien sind Große Tümmler und sind überwiegend Wildfänge, die im Schwarzen Meer, Mittelmeer gefangen oder aus anderen Ländern, wie z. B. Japan, importiert wurden. Die Delfinarien in der Türkei sind rein auf kommerzielle Interessen ausgerichtet und haben keinen wissenschaftlichen Stellenwert.
Die Türkei importiert Delfine aus Japan und ist damit mitverantwortlich für die Delfintreibjagden in dem japanischen Fischerdorf Taiji, bei denen Delfine für die weltweite Delfinarien-Industrie gefangen und für diese nicht verwendbare Tiere abgeschlachtet werden. Nur der Verkauf von schönen Delfinen für Stückpreise von bis zu 150.000,- USD macht die Delfintreibjagd überhaupt lukrativ. Das Fleisch eines toten Delfins wird von den Fischern für 600 USD verkauft. Durch die Entnahmen von Delfinen aus freilebenden Populationen werden diese in ihrem Bestand gefährdet. Vor etwa vier Jahren kaufte das Delfinarium “Sealanya” bei Alanya 10 Delfine aus Taiji. Heute leben von diesen Tieren noch drei. Ein Bedarf an weiteren Tieren ist vorhanden.
In der EU und westlichen Ländern gibt es bei der Bevölkerung eine große Ablehnung gegenüber Einrichtungen, in denen Delfine in Gefangenschaft gehalten werden. Ebenso in der Türkei. Was vor wenigen Jahren noch als Touristenattraktion galt, ist heute ein Makel. Selbst der türkische Hotelverband befürchtet, dass Touristenstädte mit Delfinarien durch ausgerufene Boykott- und Aufklärungskampagnen mit einem Imageproblem und damit mit Umsatzeinbußen zu tun haben werden. Die türkische Bevölkerung lehnt überwiegend die Haltung von Meeressäugetieren in Gefangenschaft ab. Gäste dieser Anlagen sind hauptsächlich ausländische Touristen.
Große Reiseveranstalter, wie TUI, Thomas Cook mit Neckermann Bucher-Reisen und Öger-Tours, Rewe Touristik mit Jahn und ITS, alltours, FTI Touristik, Schauinslandreisen und die türkische Agentur M.T.S. Mastur, die rund 450 Hotels betreut, bieten nach Aufklärungskampagnen und Interventionen keine Tagestouren in türkische Delfinarien mehr an.
In Großbritannien wurden alle 30 Delfinarien geschlossen. Luxemburg und Kroatien verbietet ebenfalls die Delfinhaltung. In vielen Ländern ist aufgrund der Ablehnung der Bevölkerung, durch die Aufklärungskampagnen von Tierschutzorganisationen und durch den mit einem Oscar prämierten Dokumentarfilm „The Cove“ ein klarer Trend zu Schließungen der Delfinarien feststellbar. In Deutschland z. B. wurden von ehemals neun Delfinarien sechs Anlagen geschlossen. Dieses Jahr schließt ein weiteres Delfinarium in Münster. Die Schweiz ist auf dem Weg ein Delfinhaltungs- und Importverbot gesetzlich zu beschließen.
Sehr geehrte Damen und Herren,
Die Türkei strebt die EU-Mitgliedschaft an. Große und viele Voraussetzungen sind dafür erforderlich. In den EU-Mitgliedsstaaten sind Fänge von Delfinen und Importe von wildgefangenen Delfinen ohnehin verboten.
Die Türkei besitzt ein rechtliches Mittel, um die Delfinarien mittelfristig zu schließen. Ihr Land hat am 2. Mai 1984 das Übereinkommen „Berner Konvention“ über die Erhaltung der europäischen wildlebenden Pflanzen und Tiere und ihrer natürlichen Lebensräume aus dem Jahr 1979 unterzeichnet. Laut den Bestimmungen der "Berner Konvention" sind die Haltung und die Nutzung von Delfinen zu kommerziellen Zwecken verboten. Jeder Unterzeichnerstaat ist dazu verpflichtet, ein nationales Gesetz zu beschließen, um mit geeigneten gesetzgeberischen Maßnahmen zum Schutz dieser Tiere beizutragen.
Im Übereinkommen über die Erhaltung der europäischen wildlebenden Pflanzen und Tiere und ihrer natürlichen Lebensräume aus dem Jahr 1979 heißt es in Kapitel III, Artikel 6 wörtlich:
Jede Vertragspartei ergreift die geeigneten und erforderlichen gesetzgeberischen Verwaltungsmaßnahmen, um den besonderen Schutz der in Anhang II aufgeführten wildlebenden Tierarten sicherzustellen. Im Anhang II des Abkommens sind Delfine ausdrücklich aufgeführt.
Sehr geehrte Damen und Herren,
Ich möchte Sie bitten: Handeln Sie jetzt!
Bitte setzen Sie sich jetzt für ein gesetzliches ausnahmsloses Importverbot für Meeressäugetiere in die Türkei und ein nationales Gesetz zum Verbot für die Haltung und die Nutzung von Delfinen zu kommerziellen Zwecken laut den Vorgaben der “Berner Konvention” ein.“
Andreas Morlok, Geschäftsführer von ProWal: „Wenn die türkische Regierung den Schutz für die Delfine und Wale ernst nehmen würde, dann könnte sie sofort handeln. Ein geeignetes Werkzeug dazu besitzt sie bereits mit der Unterzeichnung des Abkommens der „Berner Konvention“. Es ist allerhöchste Zeit, dass die türkische Regierung ein nationales Gesetz zum Schutz der Meeressäuger beschließt und auch umsetzt, wozu sie sich schließlich schon 1984 gegenüber dem Europarat verpflichtet hat. Außer den Delfinarien-Betreibern und Delfinhändler hat in der Türkei kaum einer Verständnis dafür, dass diese intelligenten Tiere in Gefangenschaft gehalten und für kommerzielle Zwecke bis zu ihrem Tod ausgebeutet werdenl“ ---
Facebook-Veranstaltung:
Bu haber 4651 defa okunmu?tur.
|
DOST SİTELER...
ÖNEMLİ LİNKLER...
GOOGLE TERCÜME |