| |||||||||||||||
EN ÇOK OKUNANLARSON YORUMLANANLARHABER ARASON DAKİKA HABERLERİ....EKŞİ SÖZLÜK...CANLI TV İZLE...YAKINDA... |
Merhaba Sevgili Okurlar,26 Ekim 2009, 15:16 Merhaba Sevgili Okurlar, Bu ayın sonunda, 29 Ekim 20092da Cumhuriyet Bayramımızı kutlayacağız. O halde gelin bu yazımızda Ulu önder Atatürk'ün kurduğu ve şekillendirdiği Türkiye Cumhuriyeti Devletinde kadınımıza verilen haklardan söz edelim. Türkiye'de gerçek anlamda "kadın" devrimi 29 Ekim 1923te, Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülüğünde, Cumhuriyet'in ilanı ile başlamıştır. Sevgili okurlar kadın haklarının temelini oluşturan en önemli düzenlemeler "/Medeni kanun"la getirilen yasal düzenlemelerdir; 1926 tarihli bu kanun ile çok eşlilik ortadan kaldırılmış, resmi nikâh zorunluluğu getirilmiştir. Yani bir erkeğin yasal olarak ancak bir kadınla evlenebilmesi sağlanmıştır. Hoş hala bazı kesimlerde biri yasal, öteki ya da ötekileri imam nikâhlı evlilikler devam etse de artık günümüzde giderek azalmıştır. Resmi nikâh evliliklere devlet güvencesi sağlamıştır. Ayrıca kadına da boşanma hakkı, velayet hakkı, eşin miras hakkı tanınmıştır. Yani sevgili okurlar medeni kanunla getirilen düzenlemeler kadım yasal olarak özgürleştirmiştir. Sadece toplumsal yaşamda tanınan özgürlükler mi? Kadına seçme ve seçilme hakkı tanınarak siyasi yaşamda da söz sahibi olması sağlanmıştır. Kadın önce 3 Nisan 1930 da Belediyelere seçme ve seçilme hakkına kavuşmuş, 1934 yılı Aralık ayında ise Türkiye Büyük Millet Meclisine üye olma ve genel seçimlere katılma hakkını kazanmıştır. Atatürk sayesinde kadınımız, birçok bat ülkesinden önce bu haklan elde etmiştir. 1935 genel seçimlerinde ilk kadın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinde erkeklerle birlikte yerlerini almışlardır... Sevgili okurlar, Ulu Önder Atatürk'ün 30.08.1923 tarihli konuşmasında, kadınların toplumsal açıdan ne derece önemli varlıklar olduğunu şöyle vurguladığını görüyoruz. " Bir toplum, bir ulus, erkek ve kadın denilen iki tür insandan oluşmuştur. Mümkün müdür ki yığının bir kısmım ilerletelim, ötekini olduğu yerde bırakalım da yığının tümü ilerlemiş olabilsin^ Mümkün müdür ki bir toplumun yansı toprağa zincirlerle bağlı olsun, öteki yarısı göklere uçabilsin? Kuşku yok ki ilerleme adımlan birlikte, arkadaşça atılmalı, yenileşme alanında birlikte ilerleme sağlanmalıdır... Artık Cumhuriyet dönemi kadını, tek cepheli bir kadın tipi değildir. Evde annedir, kocasının eşidir, dayanağıdır. İş hayatında etkilidir, tarlada, bahçede cefakârdır, fikir sahibidir. Eğitim almak, ufkunu daha fazla genişletmek için her yıl eğitim kurumlarının kapısını daha fazla zorlamaktadır. Sanata, edebiyata daha düşkündür. Spora zaman ayırmakta, fiziğini korumakta, giyimine özen göstermekte, hasılı her geçen gün "daha ileriye" demektedir... Ancak şunu da belirtmeliyiz ki ülkemizde tüm çabalara rağmen, eğirim düzeyinin düşük olduğu, birtakım baskılarla erkek egemen toplumun belirlediği sınırlar içerisinde yaşamak zorunda olan, kendi kararlarını almaktan yoksun bırakılan bir "kadın" kesimi yok değildir. Ama zaman içerisinde kadının kazandığı hak ve özgürlükler, toplumla birlikte gelişerek yaygınlaşacaktır. Şimdi, gelin, Cumhuriyetin ilk yıllarında kentlilerine sağlanan haklan kullanarak toplumda saygın yerler edinen kadınlarımızdan birkaç örnek verelim: Halide Edip Adı var, 1940'ta İstanbul Üniversitesinde kürsü başkam oldu. 1950'de bağımsız milletvekili seçildi. İlk önemli çağdaş kadın yazarlarımızdandır. Sürreyya Ağaoğlu, Türkiye'nin ilk kadın avukatı ve kadın haklan savunucularından biriydi. Müfide İlhan, ilk kadın belediye başkanıydı. Profesör Doktor Afet inan, siyasi ve kültürel anlamda faaliyetleri olan, Türk Tarih Kurumu çalışmalarında yer alan çok önemli bir bilim kadınıydı. Gül Esin, 1933 yılında Türkiye'nin ilk kadın muhtarı seçilen Esin, kız kaçırma olaylarım önleyip, nikâh işlerini düzene sokarak büyük basan kazanmıştı. Sabiha Gökçen, dünyanın ilk kadın savaş pilotuydu. Afife Jale, Türk ve Müslüman kadınlarının sahneye çıkmalarının yasak olduğu bir dönemde ilk tiyatrocu olarak sahnede yerini aldı. Prof. Türkel Minibaş, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde öğretim üyesi oldu. Bankacılık ve ekonomi üzerine araştırmalarıyla tanındı. İdil Biret, Suna Kan klasik müzik dünyasının unutulmaz isimleri arasında yerlerini aldılar. Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, sarkılan Atatürk tarafìndan da sevilerek dinlenilen unutulmaz sanatçılardı. Prof. Dr. Türkan Saylan, sağlık ve eğitim alanında unutulmaz mücadeleler verdi. Bahriye Üçok, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinin ilk kadın öğretim üyesiydi. Prof. Dr. Halil Çambel, Karatepe ve Adana kazılan ve yetiştirdiği öğrencilerle adım duyurmuş bir Arkeologtur. Fatma Aliye, konuşmaları ve tebliğleri ile kendisini dinleyen binleri coşturmayı bilen önemli bir şairdi. 1920–1950 dönemi yazar ve şairleri arasında Halide Nusret, Sükufe Nihal, Necibe Kızılay, Meliha Avni, Fakuhe Odman, İffet Halim, Yaşar Nezihe, Fazıla Atabek, Hikmet Omay, İsmet Kısir ve Gülden Akın'ı sayabiliriz. Sevgili okurlar, bugünlük bu kadar diğer sayıda yazımın devamı olacaktır, sevgiyle kalın, dostça kaim. Demet Özbaykal Bu haber 2295 defa okunmu?tur.
|
DOST SİTELER...
ÖNEMLİ LİNKLER...
GOOGLE TERCÜME |