| |||||||||||||||||||||
EN ÇOK OKUNANLARSON YORUMLANANLARHABER ARASON DAKİKA HABERLERİ....EKŞİ SÖZLÜK...CANLI TV İZLE...YAKINDA... |
DARBELERLE HESAPLAŞABİLMEK25 Eylül 2009, 10:09 Özer YILMAZ 12 Eylül darbesi ve cunta rejimi, altına imza attığı uygulamalarla, sürekliliğini sağladığı anti-demokratik kurumsallaşmalar ve sıradanlaştırılan vahşet atmosferiyle birkaç kuşağın hayatında doğrudan sonuçlarını duyumsatacak bir dönemi içerir. DARBELERLE HESAPLAŞABİLMEK
Gökhan Gençay 12 Eylül darbesi ve cunta rejimi, altına imza attığı uygulamalarla, sürekliliğini sağladığı anti-demokratik kurumsallaşmalar ve sıradanlaştırılan vahşet atmosferiyle birkaç kuşağın hayatında doğrudan sonuçlarını duyumsatacak bir dönemi içerir. 12 Eylül; işkenceler, idamlar, yasaklamalar, yaratılan depolitizasyon ve korku havası, kolektif her hak kazanımına ve örgütlenmeye karşı refleks haline getirdiği, etkin kıldığı sermaye lehine ideolojik savaşıyla tarihin karanlık sayfalarındaki ‘nadide’ yerini halen korumaktadır. Tarihin böylesi karanlık dönemlerine ilişkin mevzular, adalet içeren bir muhasebe ve hesaplaşma süreci yaşanmadığı müddetçe travmatik etkisini toplumun bağrında taşımaya devam eder. Nitekim 12 Eylül, altına imza attığı uygulamaların dışında ve üstünde dayattığı yaşam biçimiyle, toplumsal planda kurduğu/yerleştirdiği hegemonik egemenlikle, gündelik hayatımızın her alanında yaşamına devam eden bir olgu / gerçeklik konumundadır hala. Buna paralel olarak 12 Eylül benzeri cunta deneyimleri yaşamış, acılara katlanmış halkların yaşadıkları döneme dair yargılayıcı, hesap sorucu pratikleri de tarihin sayfalarında yerini almıştır. Şili, Arjantin gibi Latin Amerika ülkeleri başta olmak üzere burjuvazinin doyumsuz kar hırsına kanıyla katık olmuş, bedel ödemiş halklar kendilerine yapılanları affetmiyor, unutmuyor. Sahip oldukları örgütlenmelerle çeşitli biçim ve araçlarla eli halkların kanına bulanmış katilleri ve onların arkasındaki beyinleri teşhir ediyor, unutmanın uyuşturucu dinginliğini kıran bir tecriti var etmek, hatta onları kendi mekanizmalarını oluşturdukları mahkemelerle uluslararası meşruiyete sahip yargılama süreçlerine tabi tutuyor. Bu tip girişimler üzerinden hem yaşatılan acıların hesabı sorulurken hem de kendi güncel gerçekliklerini ve yaşamlarını özgürleştirmek için geçmişin hayaletleriyle cepheden bir yüzleşmeye giriliyor. Yakın tarihimizde bu örneklere benzer girişimler 12 Eylül rejimi için de dönem dönem gündeme gelmişti. 12 Eylül karanlığına karşı 1988 yılında Kenan Evren’in de sanıklar arasında bulunduğu ve davetli olduğu bir Uluslararası Mahkeme süreci Almanya’nın Köln kentinde yaşandı. O zamandan günümüze ayrıntıları ve hedefleri pek de bilinmeyen bu mahkemeye ilişkin Dr. Gazi Çağlar’ın yayına hazırladığı, Belge Yayınlarının bastığı “12 Eylül Yargılanıyor: Askeri Rejime Karşı Uluslararası Mahkeme” adlı inceleme çalışmasıyla ayrıntılı kayıtlara ve bilgilere sahip olabiliyoruz. 12 Eylül Rejimi’ne Karşı Uluslarası Mahkeme girişimi, 1987 yılında merkezi bürosu Almanya’nın Hannover şehrinde olan “ Türkei İnformation” (Türkiye Enformasyon) dergisi tarafından başlatılmış, Türkiye Enformasyon Bürosu ile o tarihlerdeki Avrupa’da örgütlü olan Devrimci İşçi’ nin çağrılarıyla geniş kesimlerin desteği sağlanarak somut adımları atılmış bir organizasyon. Mahkeme çağrısının kaleme alınmasıyla başlayan süreç, ABD’den Avusturalya’ya, Yunanistan’dan Fransa’ya, İsviçre’den İsveç’e, Almanya’dan İngiltere’ye kadar çok sayıda ülkede en geniş kesimlere ulaştırılan metinin buralardan aldığı destekle yayımlanmasıyla devam etmiş. İddianame ve jüri hazırlıklarıyla ilerleyen süreç, farklı yargılama alanlarıyla ilgili kurulan yedi komisyonun içerisindeki görev dağılımlarıyla gelişmiş. Mahkeme’nin program başlıklarına baktığımızda: Türkiye’deki hak ve özgürlükler, fikir, basın ve örgütlenme özgürlüğü;siyasi muhalefeti imha girişimi, işkence ve idamlar, cezaevlerindeki durum; Türkiye’de kadına yönelik yapılan özgül baskılar; Türk devletinin Kürt ulusu örneğinden hareketle milliyetler politikası; sendikal hak ve özgürlükler; devlet baskılarının anayasal ve hukuksal temelleri; Türkiye’ye askeri ve polisiye yardım ve bunun rejim açısından önemi gibi başlıkları görüyoruz. Tüm başlıklar altında şahitler ve bilirkişiler tarafından konular, Karola Bloch (Yazar), Erich Fried (Şair), Dr. Karam Khella (Yazar), Ellen Olms (Yeşiller Milletvekili) gibi onlarca ilgili kurum ve bireyden oluşan jüriye sunulmuş. Türkiye’nin halen 12 Eylül rejiminin felsefesiyle yönetildiği bir dönemde vuku bulan bu yargılama çalışması aynı zamanda Özal hükümetinin kendini aklamak için kullandığı ‘demokrasicilik’ oyununu da dünya çapında deşifre etmek gibi bir misyon da yükleniyor. Kurumsallaştırılmış bir baskı cenderesinde yaşayan Türkiye halklarının fotoğrafını yakın plan çekmek bile başlı başına özgürlüğün değerlerinin yüceltilmesi anlamında bir katkıya denk düşüyor aslında. Bu bağlamda yukarıda bahsettiğim Latin Amerika örneklerindeki gibi geniş bir ilgiye mazhar olup ,sonuç alıcı bir hesaplaşmanın nüvesi haline gelemediyse bile 12 Eylül Rejimine Karşı Uluslararası Mahkeme kendi gerçekliği içinde değerli bir faaliyettir. Son tahlilde uluslararası mahkeme, kamuoyunu etkileme gibi girişimler cuntaları mahkum etme ve yenilgiye uğratma hususunda birincil derecede etkili oluşumlar olamaz. İnsanlığa çektirilen sistematik eziyetlerin hesabını ancak bu saldırılara karşı kendi özgürlükleri ekseninde örgütlenmiş kitlelerin aktivizmi sorabilme yetisine sahiptir . Onun için yaşadığımız topraklarda bu yönde bir kitlesel irade ve kampanyanın sürekliliği sağlanmadığı müddetçe iyi niyetli her demokratik girişim somut sonuçlar yaratma gücünden mahrum kalacaktır maalesef. Söz konusu mahkeme sürecinin Türkiye tarihinde bilinen, önemli bir milad olarak alınan bir olguya denk düşmemesinin en önemli nedeni bu gerçekliktir. 12 Eylül rejiminin gadrine uğramış kitleler kendi talepleri uğruna böylesi çalışmaların öznesi olmadığında ortaya konulan en anlamlı seferberlikler bile ancak kitaplardan tesadüfen öğrenebileceğiniz incelemeler olarak adlandırılır. Hayatı döndüren ve yeniden üreten özneler sözü aldığında oluşan yargı, somut olarak sorun çözen, hafızalardan silinmeyen kolektif kazanımlara vesile olabilir. Bu hatırlatmaların bilincinde sözü Uluslarası Mahkeme açılış konuşmasından bir alıntıyla bağlayalım: “ Bazı haksızlıklar ve suçlar vardır ki, ancak yıllar sonra açığa çıkar ve yargılanır. Türk ve Kürt halklarına karşı, insanlığın uzun mücadeleler sonucu elde ettiği temel hak ve özgürlüklere, değer yargılarına ve demokrasi prensiplerine karşı eşsiz bir utanç belgesi olan 12 Eylül’ün suçları ise daha ilk günlerde ortaya çıktı. 12 Eylül rejiminin yargılanması, 12 Eylülcülerin ve 12 Eylül uygulamalarının sanık sandalyesine oturtulması için yılların geçmesini beklemeye gerek yoktur. 12 Eylül rejimi halen suç işlemeye devam ediyor…” “12 Eylül yargılanıyor- Askeri rejime karşı Uluslarası Mahkeme” Yayına hazırlayan : Dr. Gazi Çağlar Belge Yayınları (Kasım 2002) Bu haber 1625 defa okunmu?tur.
|
DOST SİTELER...
ÖNEMLİ LİNKLER...
GOOGLE TERCÜME |