Türkiye'de kürtaj ve 3 çocuk meselesi üzerinden tartışılan genç nüfus meselesinin ekonomik yönüne daha az dikkat çekiliyor.
Kürtajın ve 3 çocuğun ekonomi politiği...
BARIŞ İNCE
Türkiye’de kürtaj ve 3 çocuk meselesi üzerinden tartışılan genç nüfus meselesinin ekonomik yönüne daha az dikkat çekiliyor. Genç nüfus ve aşırı istihdam demek, daha fazla işsizlik dolayısıyla da işçilerin ücretlerinin düşmesi demek. Batılı ülkeler krizleri aşmada bu yönteme sıklıkla başvurur. Şu anda AKP ile birlikte emperyalizmin tercihi de bu yönde gözüküyor.
David Harvey, Sermaye Muamması kitabında bu tercih konusunda şunları söylüyor: “Kapitalistler iş gücü arzının potansiyel sınırlarını yerel bağlamlarda bile bir dizi yöntemle yönetebilir ve bunların etrafında dolaşabilirler. Bir miktar genişleme nüfus artışından gelir. Örneğin Fransa’da geniş ailelere verilen sübvansiyon türü doğurganlığı artırmayı hedefleyen politikalar, işgücü arzı durumunda sermayenin lehine belirli bir oranda büyüyen sermaye birikimi arasında çok genel bir ilişki mevcuttur. Çin’de kapitalizmin şaşkınlık verici performansı istihdam açlığı içinde kocaman bir genç nüfusu ortaya çıkarmasına bağlı olmuştur.”
Yani genç nüfus artışıyla birlikte işgücü arzı aratacak böylece işsiz sayısı da artacağından işçilerin pazarlık gücü düşecek. Dolayısıyla işçilerin ücretleri düşük olacak ve ülke bir ucuz emek cennetine dönecek. AKP, bu durumu batıya karşı bir avantaj gibi sunmaya çalışıyor. Grev yasakları ile de birleşince Türkiye “yatırım için en uygun ülke” kılıfına sokulmuş oluyor. Öyle ya ucuz emek, iş gücü fazlası, grevsiz toplu sözleşmesiz yani sürtünmesiz bir ortam sermaye sahiplerinin fazlaca işine gelecek.
TÜSİAD DA GENÇ NÜFUSÇU
Son zamanlarda kürtaj tartışmasında kadınları destekleyen çıkışlar yapan TÜSİAD, aslında yıllarca genç nüfus mitinin yaratılmasına katkı sunmuştu. 2008 yılında TÜSİAD tarafından hazırlanan Rekabet Stratejileri Dizisi kapsamında açıklanan 11'inci rapor, Türkiye'nin en büyük avantajının genç nüfus olduğuna odaklanıyordu. Raporun tanıtım toplantısında bir konuşma yapan dönemin TÜSİAD Başkanı Arzuhan Yalçındağ Doğan, rekabet koşullarının artırılması amacıyla belirlenen yol haritası hakkında bilgi verirken, Türkiye'de genç nüfusun önemine değiniyordu.
TÜSİAD hazırladığı raporlarda da “AB ülkelerinde 65 yaş üstü nüfus yüzde 17 düzeyine ulaşmış durumda. 65 yaş üstü nüfus oranının 2060 yılında yüzde 30'u aşacak” dedikten sonra Türkiye’de genç nüfusun her koşulda artırılmasını savunuyordu.
Sermaye tarafından yaratılan genç nüfus çılgınlığı, böylece AKP’nin gerici söylemiyle birleşip “Allah verdi, Allah alır” söyleminde bir aile planlamasının da önünü açtı. TÜSİAD şimdi zırıldıyor görülse de küresel sermayenin işine gelen genç nüfus mitinin ülkedeki yılmaz savunucusu olarak bugünkü muhafazakâr emek ve kadın düşmanlığının da öncüsü oldu.
PARALARI SAÇ SAÇ SAÇ…
Genç nüfus sadece bir ucuz emek cenneti olarak yatırımcının ilgisini çekmiyor. Aynı zamanda da canlı bir pazar anlamına geliyor. Moda, trend, lüks vb sosların en önemli alıcısı olan gençlik, küresel markaların da hedefinde. Üniversitelerde başlatılan kredi kartı alışkanlığı ile genç ve kapitalizme uyulmanmış gençlik bir tüketim nesnesi haline geliyor.
Örneğin Hürriyet gazetesinde yer alan bir haber uluslararası sermayenin genç nüfustan nasıl iştahlandığını şöyle gösteriyor: “Audi’nin Satış ve Pazarlama’dan Sorumlu Dünya Başkanı Peter Schwarzenbauer, önümüzdeki 10 yılda lüks araç satışının 4.1 milyondan 7 milyona yükseleceğini söyledi. Schwarzenbauer, Türkiye’nin sahip olduğu genç nüfus fazlalığıyla gelecekte inanılmaz önemli ve stratejik bir ülke olacağını belirterek, “Türkiye’de satılan her 100 otodan 12’si lüks olacak. Biz şimdiden 5 yılda satışlarımızı 10 binden 20 bine çıkartmayı planladık” diye konuştu.
Tüketime ve borçlanmaya dayalı ekonomik büyümeye bir gaz da uluslararası basından geliyor. Sürekli Türkiye büyüyor söyleminin altında tüketime dönük gençlere duyulan güven yatıyor. Örneğin geçtiğimiz yıl Pazarlama Zirvesi’ne konuk olan The Independent gazetesi editörlerinden, finans uzmanı Hamish McRae gelişmiş dünyanın nüfus bakımından yaşlandığını ve Türkiye’nin genç nüfusuyla birlikte son iki senedir oldukça pozitif bir büyüme yakaladığını ifade etmiş, Türkiye’nin 18 yıl sonra dünyanın en büyük 12 ekonomisinden biri olacağını vurgulamıştı.
Kadın bedeni üzerinden kodlanan bu muhafazakâr proje aynı zamanda sermaye yanlı bir ekonomik projenin de parçasıdır. Sağın geleneksel kadın düşmanlığı, gerici ahlak anlayışı ile emperyalizmin tercihleri aynı potada AKP tarafından eritilebiliyor. AKP’nin başarısı da zaten buradan kaynaklanıyor. Böyle bir durumda AKP'nin neoliberal-gerici sentezine değinmeyen bir karşı duruş da yetersiz kalıyor.
NEDEN ÖNEMLİ? Genç nüfustaki artış özellikle krizdeki küresel sermayenin hem ucuz emek cenneti olarak hem de tüketim çılgınlığı olarak iştahını kabartıyor. İşçi haklarını gasp etmiş, genç nüfus kaynayan bir Türkiye daha fazla kredi kartı kullanımı, daha fazla cep telefonu tüketimi, daha ucuz iş gücü ve daha fazla kâr demek. “Türkiye büyüyor, ülkeniz çok avantajlı” gazlamalarının arkasında da bu yatıyor.
Bu haber 1636 defa okunmu?tur.