Kütüphanemde altı çizilmiş kitaplar var…
Bir de okumayı bekleyenler…
Sanki günü gelince okunacaklar.
Tıpkı Faruk Bildirici’nin ‘Yemin Gecesi’ gibi…
Oysa ‘Yemin Gecesi’ kitabını yurt dışındaki dostlarıma birkaç kez armağan götürdüm. Hediye oldukları için paketler içinde korunaklı kaldılar. Elime alıp sayfalarına bakamayışım hatta içinde olan eleştiriler aldığım ‘o masum geçmiş olsun ziyareti’ fotoğrafımı göremeyişim ondan olsa gerek…
O gün geldi ‘Yemin Gecesi’ni okumaya başladım. Yakın tarih olduğu için tanık olduğum olayların içinden geçtim, insanları sözleri ve yüzleriyle bir kez daha anımsadım. Bu kitabı okuduğum günlerde ‘İki Dilli Yaşam’ tartışmaları alevlendi…
Kitap Leyla Zana’nın yaşam öyküsünü anlatıyor. İlk bölümlerde Leyla Zana’dan daha güçlü bir kişilik olarak eşi Mehdi Zana kitaba damgasını vuruyor diye düşünürken, tükenen sayfalar sonunda Leyla Zana varlığını çok güçlü duyumsatıyor.
Bildirici’nin birçok kitabını beğeni ile okudum. Hatta Mesut Yılmaz kitabının küçük bir kuzu yavrusu kadar olan hazırlık dosyası elinde; Berna Yılmaz’a söyleşiye gidiyor, birlikte İstanbul’a uçtuk.
Bildirici çok titiz bir araştırmacı tüm kitaplarının araştırma, soruşturma süreci yıllar alıyor. Canlı, cansız tüm kaynakları araştırıyor, titiz bir çalışma sonucu kitaptaki kahramanlara yazar yakınlığı içinde yaklaşıyor ve yazıyor. Sonunda objektif, ölümsüz bir yapıt çıkıyor. Faruk Bildirici kitaplarında da pazılın parçalarını ustaca birleştiriyor.
Leyla Zana’nın ‘Yemin Gecesi’ adlı yaşamöyküsü yakın tarihimize değil günümüze de ışık tutuyor. Bir kadının yaşam mücadelesini, çocuklarını büyütürken; kendi çocukluğunu nasıl öldürdüğünü, yaşamöyküsünün satır aralarında okuyarak öğreniyoruz. Elimdeki kitap dördüncü baskı tıpkı dört kişilik çekirdek Zana ailesi... Herkes yaşamda payına düşeni çokça yaşamış…
Mehdi, Leyla, Ronay, Ruken.
Faruk Bildirici, kitabın arka kapağında karagül gibi yazıyor Leyla Zana’nın karanlık gecelerini:
“ Uzun ve karanlık gece anlamına gelen bir isim Leyla. Yaşamı da ismi gibi karanlık ve uzun gecelerle geçmiş. 14 yaşındayken evlenerek köyden ayrıldığı ilk gece, kendisinden 21 yaş büyük kocasını polislerin alıp götürmesiyle kâbusa dönmüş, 12 Eylül gecesinde ise askerler kapıyı dipçik darbeleriyle çaldığında ikinci çocuğuna hamile, oğlu henüz beş yaşında ve derdini anlatacak kadar bile Türkçe bilmeyen genç bir kadın. Yalnız ve çaresiz kalakalıyor ortalarda. Kocası Diyarbakır Cezaevi’nde yatarken o da cezaevi önünde geçiriyor yıllarını.”
Kitap bitince acılı coğrafyanın, acılı kadınlarının nasıl toplumsal kimlik kazandıklarını görüyor insan...
ORTADOĞU’NUN LEYLALARI
Ortadoğu halklarının Leylaları: Leyla Halid, Leyla Kasım, Leyla Zana.
Kürtlerin ilk Leyla’sı, Irak lideri Saddam iktidarı döneminde Kürt halkının sesini dünyaya duyurmak amacıyla uçak kaçırma eylemi sonunda yakalanan ve 13 Mayıs 1974 tarihinde idam edilen Leyla Kasım.
Leyla Halid’i örnek alan Leyla Kasım.
“ Benim ülkemde insanlar babalarının adıyla tanınır. Yani anlayacağın adım soyadım, Leyla Kasım’ diye soranları yanıtlar.
Kürt kızlarının Leyla ismi önceleri Leyla Kasım’dan daha sonra Leyla Zana’dan geliyor.
Dicle’nin sızısı Leyla Zana.
Leyla Kasım’dan Leyla Zana’ya Kürt kadınlarının dil, kimlik ve yaşam mücadeleleri sürüyor…
YAŞAR SEYMAN