Endülüs'te bir İspanyol Fatsa'sı olan Marinaleda'nın Belediye Başkanı Juan Manuel Sanchez Gordillo eşi ile birlikte ÖDP'nin davetlisi olarak 21 Mayıs 2010 gecesi Türkiye'ye geliyor. 26 Mayıs 2010 tarihine kadar Türkiye'de kalacak olan Gordillo ÖDP'li belediyeler olan Hatay Samandağ ve Aknehir'i 23-24 Mayıs 2010 tarihleri arasında ziyaret edecek, deneyimlerini paylaşacak.
İspanya'nın Terzi Fikri'si Türkiye'de
Endülüs’te bir İspanyol Fatsa’sı olan Marinaleda’nın Belediye Başkanı Juan Manuel Sanchez Gordillo eşi ile birlikte ÖDP’nin davetlisi olarak 21 Mayıs 2010 gecesi Türkiye’ye geliyor. 26 Mayıs 2010 tarihine kadar Türkiye’de kalacak olan Gordillo ÖDP’li belediyeler olan Hatay Samandağ ve Aknehir'i 23-24 Mayıs 2010 tarihleri arasında ziyaret edecek, deneyimlerini paylaşacak.
Gordillo İspanya'nın Endülüs Bölgesi'nde 2700 nüfuslu küçük Marinaleda kasabasında yerel aristokratların kullanılmayan topraklarının işgali ve köylüye dağıtılmasıyla duyurdu adını. 1979'da Marinaledalı çiftlik işçileri, örgütleri olan birleşik işçiler kolektifinin belediye başkan adayı yaptılar onu. Yıllarca çiftlik işgalleri, hükümet binalarının kuşatılması ve açlık grevleri gibi eylemler yaptılar; iş ve toprak talebiyle. 1991'de sonuç aldılar. Bölgesel hükümet, kasabanın 12 km. kuzeyindeki toprakları Marinaledalılara kiraladı. Başkan Gordillo yedi kez tututandı, iki suikast girişiminden kurtuldu. 1979'dan beri Marinaleda belediye başkanı.
Juan Manuel Sanchez Gordillo ilk kez BirGün’e konuşmuştu. Görüşmeyi ve Tılıç'ın yazısını tekrar yayınlıyoruz. Doğan Tılıç'a "Türkiye'den çağrılırsam, deneyimlerimizi anlatmaya seve seve gelirim" demişti.
‘Sol, vaaz etmeyi bırakıp örnekler yaratmalı’
Marinaleda… Endülüs’te bir kasaba. NewYork Times gazetesi “Kapitalizmin aptallığına cevap; İspanya’da bir kasaba” diye haber yaptı orayı. BirGün okurları önce L. Doğan Tılıç’ın sonra da Özgür Mumcu’nun köşesinde okudular bu sosyalist yerel yönetim deneyiminin öyküsünü. Marinaleda, sosyalist bir adacık gibi parlıyor. Herkesin işi ve evi var. Yerel polis yok. Halk, ‘Kızıl Pazar’ gününde kasabayı elbirliğiyle temizliyor.
Kasabanın komünist Belediye Başkanı Gordillo, lise öğretmeni maaşıyla geçiniyor. Gür sakalları ve boynuna taktığı Filistin kefiyesiyle, El Mundo Gazetesi’nin ifadesiyle, Marx’ın hayatta olsaydı yaşayacağı kasabanın otuz yıllık belediye başkanı.” Başkan Sanchez Gordillo, Fatsa’dan ve onun Terzi Fikri’sinden habersiz, ama benzer militan mücadeleler içinden geçerek, Terzi Fikri’den 6 ay kadar önce seçildi. Endülüs’te bir Fatsa görür gibi olduk, Fatsa’dan çok daha uzun ömürlü olmuş.
»Türkiye’de yaşayanlar siz ve kasabanız hakkında pek bir şey bilmiyor, ama gazetemizde çıkan iki köşe yazısından sonra okurlarımız sizi ve Marinaleda’yı merak eder oldu. İspanya’da bir kasabanın 30 yıl boyunca bir devrimci sosyalist belediye başkanı tarafından yönetiliyor olmasından etkilendiler. Bize Marinaleda’dan ve burada her şeyin nasıl başladığından söz eder misiniz?
Her şey işsizlik sorunu etrafında başladı. Endülüs’te Sevilla’nın dağlık güney bölgesinde kalan yöremizde işsizlik yapısal bir sorundu. İşçileri Tarım İşçileri Sendikası (SOC) içinde ve değişik birliklerde örgütledik. Bir toprak reformu talep etmeye, bunun için bastırmaya ve mücadele etmeye başladık. Endülüs’te toprak sahiplerinin yüzde 2’si ekilebilir arazinin yüzde 50’sine sahipti.
Politik olarak İşçi Birliği Kolektifi’nde (CUT) örgütlendik ve 1979’da bu örgütlülükle yerel seçime katıldık. O seçimde mutlak çoğunluğu sağlayarak belediye başkanlığını kazandık. O gün bugün de mutlak çoğunlukla her seçimi kazanıyoruz.
Bütün bu politik ve sendikal örgütlenmeler içinde anladık ki, iş ve toprak için yürütülen mücadeleye bütün Marinaledalıların katılımını sağlamak yaşamsal önemdeydi.
»Başlangıçta karşılaştığınız temel sorunlar nelerdi ve bunları nasıl çözdünüz?
İlk zorluk Franko diktatörlüğünün yerel yönetimlere biçtiği politik çerçeveyi kırıp atmaktaydı. Franko rejimi belediyeleri yerel bir hizmet, dayanışma ve mücadele birimi olarak değil merkezi iktidarın bekçileri olarak görüyordu ve öyle örgütlemişti.
İkinci önemli sorun, bütün Endülüs’ü kasıp kavuran işsizlikti. Marinaleda’nın aktif nüfusunun yüzde 70’i de işsizdi. Bu yüzden, toprak kazanımı için savaşmaya başladık. Toprak sahibi olmak demek, bir üretim aracına sahip olmak ve onun üzerinden iş yaratmak, istihdam alanları açmak demekti.
Toprak sorununu hükümetlere ve toprak ağası burjuvaziye karşı yürüttüğümüz ve değişik biçimler alan kavgalar sonucunda çözebildik. Asıl mücadele Infantado Dükü’ne karşıydı. Dük’ün bütün Endülüs’te 17 bin hektar torağı vardı. Bunların bir kısmı öylece boş duruyor, işlenmiyordu.
»Peki bütün Marinaledalıların yönetime katılmalarını nasıl sağladınız?
Burada da işsizlik sorunu önemli bir rol oynadı. Önce işsizliğe karşı mücadele eden birlikler kuruldu. Bunlar ilk gösterileri, protestoları örgütlediler. İşsizliğe karşı mücadele temelli bu örgütlenmeler zamanla politik bir nitelik kazandı. Köylülerimiz her mahallede sorunlarını tartıştıkları komiteler oluşturdular. Sonra belediyenin tüm bütçesini açık hale getirdik ve her yurttaş o bütçenin şekillenmesinde söz sahibi olabildi.
»Sizin bir mucize gerçekleştirdiğiniz de söyleniyor. Nasıl oluyor da İspanya’da işsizlik yüzde 20 oranına tırmanmışken, siz burada her Marinaledalıya bir iş sağlayabiliyorsunuz?
Bir toplumda tam istihdam sağlayabilmek için çalışarak zenginliği üretenlerin aynı zamanda üretim araçlarını da kontrol ediyor olmaları lazım. Hemen her anayasa ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi çalışmayı ve iş sahibi olmayı bir hak olarak sayar. Ancak ne yazık ki, dünyada 1.3 milyar işsiz insan var. Nedeni basit: kapitalizm toplumu öyle kurguluyor ve örgütlüyor ki, ezici çoğunluğun sefaleti ve işsizliği bahasına bir avuç insan zenginleşiyor.
Burada Marinaleda’da, kavga ve mücadele sonucu Infantado Dükü’nün 1200 hektar toprağına sahip olduk. Tarıma dayalı bir sanayi kurduk. Diğer üretim alanlarını ve konut inşası gibi kamusal işleri de işsizliğin ortadan kaldırılmasında bir araca dönüştürdük. Çok basit aslında; yeter ki dayanışmacı bir ekonomi kurun, o zaman herkesin bir işi olacaktır.
»Solcu, devrimci bir belediye başkanının tekrar tekrar seçilebilmesinin sırrı nedir?
Galiba, sol, konuşmayı ve vaaz etmeyi bırakıp bir örnek yaratmalı. Solcu bir lider herhangi bir yerde bir yönetici pozisyonu kazandığında, bir kere temsil ettikleri insanlarla tamamen aynı koşullarda yaşamalı. Kavgaya en önde koşmalı, o kavganın nimetleri paylaşılırken en geride durmayı becerebilmeli. Bunu gösterebildiklerinde halkla kolaylıkla bütünleşebilecekler.
»Marinaleda’yı yerel yönetimler açısından 'sosyalist bir model' olarak tanımlayabilir miyiz? Bu modelin temel özelliklerini nasıl tanımlarsınız?
Sanırım modelimiz 'sosyalist' olarak tanımlanabilir. Burada yapmaya çalıştığımız ve istediğimiz, önceliğin en yoksul olanlara verilerek her vatandaşın her hakka sahip olması.
Modelimizin temel özellikleri şöyle sıralanabilir:
•Elde etmek istediğimiz hakları elde edebilmek için sürekli mücadele halinde olmak.
•Marinaleda’da yaşayan insanların tümünün en geniş aktif katılımını sağlamak.
•Konut ve iş sahibi olmayı bir hak olarak kabul etmek.
•Liderler, yöneticiler ve onların temsil ettiği insanlar arasında eşitliği sağlamak.
•Hayallerimizin gerçekleşmesi için çalışmak.
»Kapitalizmin bugünkü durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Hani son yıllarda neo-liberaller insanlık için tek sistem olarak ilan ettiler ya...
Bu kocaman bir yalan. Kapitalizm insanın insan tarafından sömürüldüğü bir sistem. Kapitalizm halklar ve ülkeler arasındaki eşitsizlikleri büyüten bir sistem. Dahası, bu, küçük bir azınlığın utanmaz ayrıcalıklarının, ulusal ya da uluslararası düzeyde, korunabilmesi için şiddete ve savaşa ihtiyaç duyan bir sistem. Kapitalizm işsizlik, şiddet, savaş, açlık, eşitsizlik demek… Demek ki, insan ve insanın gereksinmelerini merkezine koyan bir başka sisteme ihtiyacımız var. Şimdi, kapitalizmin yaşadığı şu kriz, pazarı mutlak ve tanrı pozisyonuna yükseltenlerin foyasını meydana çıkarmak için iyi bir fırsat. Bugün devletin ve ekonomide kamunun rolünün altını çizmek, dayanışmayı ve insan haklarına mutlak saygıyı merkezine alan bir anlayışı yükseltmek için çok daha uygun bir zamandan geçiyoruz.
»NYT’da bir yazı okuduk, kasabanızın kapitalizmin aptallığına bir yanıt olduğunu yazıyordu. Küresel kapitalist sistem içinde tek tek sosyalist yaşam örnekleri yaratmak mümkün müdür?
Çok zor, çok zor tabii. Ama olanaksız değil! Biliyoruz ki, bizim burada kapitalizme alternatif duruşumuz hep bir tehdit olarak görülecek. Biliyoruz ki, yaptığımız ilk hatada, gösterdiğimiz ilk zayıflıkta, buradaki topluluğumuz ezilip yok edilecek.
Öte yandan, solun bir parçası olarak, burada bize düşen bir görev ve sorumluluk da var. Akıntıya karşı kürek çektiğimizi ve her fırsatta önümüze her türlü engeli çıkaracaklarını bilsek de, başka başka yerlere de örnek olmak, düşlerimizdeki yarının toplumuna dair bir model ortaya koymak zorundayız.
Hem bir alternatifi denemiş olmak bile, başlı başına uğraşmaya değer bir şeydir. Ancak, şunu hiç akıldan çıkarmamak gerek; asıl amaç kapitalizmi küresel düzeyde alt etmektir.
»Size dönük eleştirilere ne diyorsunuz; başlangıçta mücadele ettiğiniz toprak ağalarına dönüştüğünüzü söyleyenlere?
Eleştirinin ve muhalefetin olmadığı bir yer olamaz. Bu belki cennette olur. Kimse mükemmel değil. Hepimiz insanız ve hatalar yapıyoruz. Ancak, burada, Marinaleda’da, ekonomik ve politik demokrasi ve eşitlik için çalışmanın en iyisi olduğunu düşünüyoruz. Eşitlik olmadan özgürlük ve demokrasi olabileceği sadece bir palavra. Ben bunu biliyor ve bunun için çalışıyorum. Bana verilen görevler çerçevesinde de, her ne olursa, çalışmaya devam edeceğim.
»Türkiye solu, sosyalist deneyimleri hakkında bir şey biliyor musunuz? Mesela Fatsa diye bir kasaba vardı, sizinle aynı yılda orada da devrimci bir belediye başkanı seçildi, alternatif sosyalist bir model yaratıldı ancak ordu tarafından ezildi.
Hayır, Fatsa deneyimini duymamıştım. Ama şaşırmadım doğrusu. Askeri yönetimler dünyanın pek çok yerinde bu türden deneyimleri ezip yok ettiler. Yalnızca bizimkisi gibi küçük birimleri, kasabaları değil, Şili gibi ülkeleri ezdiler sosyalist deneyimlere yöneldikleri için. Burjuvazi antidemokratik ve utanmaz bir toplumsal sınıftır.
»Türkiye’de bir sol sosyalist belediye ile kardeş şehir olmak ister misiniz? Deneyimlerinizi paylaşmak için, bir davet alırsanız, gelmeyi düşünür müsünüz?
Tabii, kesinlikle. Seve seve. Hem Marinaleda hem de şahsım adına davetinizi kabul ediyorum. Her türlü yardıma ve desteğe de hazırız. Umarım bir dahaki söyleşimizi Türkiye’de yaparız.
Herkes için konut hakkı ve Kızıl Pazarlar...
»Şu konut programınız hakkında biraz bilgi verir misiniz?
Bize göre bir konut sahibi olmak evrensel bir hak, aynen eğitim ve sağlık hakkı gibi. Biz, ulusal ve uluslararası düzeyde kamusal konut alanları ve konutlar yaratılması için yeni yasalar gerektiğini düşünüyoruz. Aynı zamanda, arsa ve konut spekülasyonunun da önüne geçecek yasalar. Bu felsefe çerçevesinde hareket ederek, Marinaleda’nın dışındaki araziyi kentleşmeye açık kamu arazisi ilan ettik. Böylece, o araziyi kendi evine sahip olmak isteyen genç insanlarımıza karşılıksız olarak verebildik. Onlara evlerini yapabilecekleri malzemeyi sağladık, destek olduk. Böylece 100 metrekare bahçesi olan 3 odalı 300 ev inşa ettik.
»Sizin bir de meşhur Kızıl Pazarlar Programı’nız varmış?
Kızıl Pazarlar burada yaşayan topluluğun yararına gönüllü işlerin yapıldığı günler. Bu günlerde hep birlikte, gönüllülük temelinde çalışarak sokaklarımızı temizliyor, yollarımızın inşasını tamamlıyor ve benzeri diğer işleri yapıyoruz. Burada asıl amacımız insanlarımızın, işçilerin yalnızca para için çalışılmayacağını kavramalarını sağlamak. Bu aynı zamanda topluluğumuzun birlikte yaşamasını ve dayanışmasını da pekiştiren bir pratik oluyor.
ENDÜLÜS’TE BİR İSPANYOL FATSA’SI: MARİNALEDA
DOĞAN TILIÇ
Marinaleda… Endülüs’te bir kasaba. İrice bir köy büyüklüğünde. Ancak, dünyanın dikkatini üzerine çekmeyi becermiş bir kasaba. ABD’nin ünlü ve ciddi NewYork Times (NYT) gazetesi “Kapitalizmin aptallığına cevap; İspanya’da bir kasaba” diye haber yaptı orayı. BirGün okurları önce L. Doğan Tılıç’ın sonra da Özgür Mumcu’nun köşesinde okudular bu sosyalist yerel yönetim deneyiminin öyküsünü.
Marinaleda ABD basınının bile dikkatini çekmişti, çünkü kriz içinde çırpınan dünyada ve işsizliğin yüzde 21 oranına ulaştığı İspanya’da sosyalist bir adacık gibi parlıyordu. Bir tek bile işsizin olmadığı kasabaya Madrid’den Barcelona’dan insanlar geliyordu iş bulabiliriz umuduyla.
Başkan Sanchez Gordillo, 30 yıldır oturduğu koltuğunda, bir Che portresi altında, “Serbest pazarı görünmez elleriyle her şeyi tıkır tıkır işleten bir tanrı yerine koydular. Devletin ekonomide bir rolü olabileceğinden söz etmek günah sayılmaya başlamıştı. Şimdi, ekonomiyi insanların hizmetine sokmanın zorunluluğunu görüyoruz” demişti NYT’a.
Herkesin işinin ve evinin olduğu, kooperatiflerde çalışarak 1100 avro maaş alabildiği, insanlara “Başka kasabalarınkinin yarısından az geliri olan bu kasaba, insanlara iş verebiliyorsa, diğerleri neden aynısını yapamıyor?” sorusunu sorduran Marinaleda bizim de dikkatimizi çekti doğal olarak.
Marinaledalıların kendi evlerini kendileri yaptıklarını, öyle “mortgage” falan da aramadan; evsizlerin, belediyenin projesi, mimar ve ustabaşı denetiminde 450 işgünü çalışıp konutlarına kavuştuklarını; yerel polis olmadığı için, belediye bütçesinin ona ayrılan yıllık 250 bin avrosunun başka işler için kullanabildiğini ve birkaç haftada bir, belediyenin ilan ettiği “Kızıl Pazar” gününde gönüllülerin elbirliği ile kasabayı temizleyip diğer işleri yaptıklarını öğrendik. Merakımız daha da arttı. Endülüs’te bir Fatsa görür gibi olduk, Fatsa’dan çok daha uzun ömürlü olmuş.
Özgür Mumcu, yaşanan deneyimin Marinaleda’yı nasıl dönüştürdüğünü vurgularken; “1986’da APF Reporter Dergisi'nin 9. sayısında Avrupa’da tarımın krizi hakkındaki makaleyi okuyan biri, İspanya’nın Endülüs Bölgesi’ndeki Marinaleda kasabasının haline acırdı. Makineleşen tarımın hazırlıksız yakaladığı kasabada işsizlik yüzde 65’lere varmış, küçük kasaba sesini açlık grevleriyle duyurmaya çalışıyordu. Tarlalarda neden hiç çiftlik hayvanı göremediğini soran gazeteciye, kasabalılardan biri ‘Burada yaşam bitti, her şeyin soyu tükendi, yakında bizim de soyumuz tükenecek ve burada ölüp gideceğiz’ diye cevap veriyordu. Kasabanın komünist Belediye Başkanı Sanchez Gordillo bir çıkış yolu arıyordu. Ve buldu da” diye yazmıştı.
MARX’IN YAŞAMAK İSTEYECEĞİ KASABA
“Yüzde 65 olan işsizlik oranı bugün yüzde sıfır. Fabrika çalışanları ayda 1.128 avro kazanıyor. Edinilen kâr yeni yatırımlara harcanarak istihdam yaratılıyor.
Marinaleda’da herkesin evi kendinin. Ev yapmak için gereken arsayı, şantiye şefini ve mimarı belediye sağlıyor. Bunların yardımıyla müstakil evini inşa eden, yerleştikten sonra her ay belediyeye 15 avro ödüyor. Kasabada sonuncusu emekli olalı beri belediye zabıtası yok. Belediye Başkanı Gordillo’ya göre gerek de yok. Belediyenin her yaptığına zaten tüm kasaba karar verdiği için, kimsenin belediye malına zarar verdiği görülmemiş henüz. Belediye başkanı ve belediye meclis üyeleri maaş almıyor. Aralarından birinin eve ihtiyacı varsa, ev için arsa verilecekler listesinde adı son sıraya yazılıyor. Belediye Başkanı Sanchez Gordillo lise öğretmeni maaşıyla geçiniyor. Gür sakalları ve boynuna taktığı Filistin kefiyesiyle, El Mundo Gazetesi’nin ifadesiyle, Marx’ın hayatta olsaydı yaşayacağı kasabanın otuz yıllık belediye başkanı” diye devam etmişti yazısına Mumcu.
TERZİ FİKRİ İLE AYNI YIL SEÇİLDİ
Başkan Sanchez Gordillo, Fatsa’dan ve onun Terzi Fikri’sinden habersiz, ama benzer militan mücadeleler içinden geçerek, Terzi Fikri’den 6 ay kadar önce seçildi Marinaleda’da. Kasabasının nüfusu Terzi Fikri’ye oy verenlerden azdı: 2.700. Benzer şeyler yapıldı birbirinden binlerce kilometre uzaktaki bu iki kasabada. Komiteler kuruldu, ortak sorunlara ortak çözümler bulunması ve halkın kendi kendini yönetmesi için. Biri toprağı işgal etti, iş ve aş yatmamak için; diğeri çamura son verdi sokaklarda, fındık üreticilerini köleleştiren tefeciliği bitirdi.
Başkan Sanchez Gordillo aristokratların kullanılmayan topraklarının işgali ve köylüye dağıtılması eylemlerinde öne çıktı. Marinaledalı çiftlik işçileri, bu genç devrimci önderi örgütleri olan İşçi Birliği Kollektifi’nin adayı yaptılar. Belediye Başkanı seçtiler ve hala da seçiyorlar… 1979 Nisan’ında başlayan başkanlığı Gordillo’nun hala sürüyor. Yıllarca torak işgalleri, hükümet binalarının kuşatılması ve açlık grevleri gibi eylemler yaptıktan sonra, 1991’de somut bir sonuç aldı Marinaledalılar. Bölgesel hükümet, kasabanın 12 kilometre kuzeyindeki toprakları onlara kiraladı. Orada enginar, acı biber, brokoli gibi emek yoğun sebzeler yetiştirmeye başladılar... İşsizliği de, kaderlerini de yendiler. Kıskanılan bir örnek yarattılar.
Terzi Fikri Fatsa’yı ezen “nokta operasyonu” sonrası tutuklandı, işkenceler gördü, cezaevinde öldü. Başkan Sanchez Gordillo 7 kez hapse girdi, iki suikast girişiminden kurtuldu. Artık köylülerle birlikte her gün evinden çıkıp Infantado Dükü’ne ait topraklara, 1200 hektarlık El Humoso’ya gittiği günler geride kaldı. Şimdi, toprak işgallerine, Guardia Civil denen İspanyol jandarmasıyla çatışmaya da gerek olmuyor artık. Marinaledalılar, kendilerine tahsis edilen 1200 hektarlık arazide, altında örgütlendikleri 9 kooperatifin çalışanları olarak ve pozisyonları ne olursa olsun, aynı ücreti alıp günde 40 avroya çalışarak, hala bir mücadeleyi sürdürüyorlar. Sosyalist bir deneyi ayakta tutma mücadelesini!
Biz de bu mücadelenin sembol ismi Başkan Sanchez Gordillo’yu konuşturduk sizler için. Aklımıza gelen her soruyu sormakla kalmadık, Türkiye’den bir sosyalist belediye ile kardeşlik ve Türkiye’yi ziyaret sözü de aldık.
haber: ANDREAS MOURENZA-L. DOĞAN TILIÇ-birgün
Bu haber 2099 defa okunmu?tur.