Uzunca bir süredir çalışmaları sürdürülen ve geçtiğimiz hafta yasalaşması için meclisin gündemine getirilen 2B tartışmalarını değerlendiren Eski Tapu ve Kadastro Genel Müdür Yardımcısı ve Yazar Orhan Özkaya, uygulamanın ormanların ölüm fermanı anlamına geldiğini öne sürdü.

Türkiye’de 2B ile orman dışına çıkarılan alan miktarının 4 milyon 500 bin kilometrekare olduğunu belirten Özkaya, bu alanın toplamda Türkiye’nin yüzölçümünün yüzde 5’ini, 200 bin kilometrekarelik orman alanlarının da yüzde 20’sini kapsadığını söyledi. Bu miktarın 3 bin 600 kilometrekarelik yüz ölçüme sahip olan KKTC’den daha büyük olduğunu dile getiren Özkaya, en fazla 2B arazisinin 450 bin hektarla Antalya’da bulunduğunu kaydetti. Balıkesir’in, 348 bin, Sakarya’nın 296 bin, Muğla’nın ise 291 bin dekar 2B arazisine sahip olduğunu belirten Özkaya, bu illeri 280 bin dekarla Aydın, 182 bin dekarla İstanbul ve 147 bin dekarla İzmir’in izlediğini kaydetti.

‘YAĞMANIN ÖNÜ AÇILACAK’

Kadastro çalışmalarının tamamlanmasının ardından 2B alanlarının miktarının 600 bin hektara çıkabileceğini dile getiren Özkaya, bu oranın Türkiye’nin yüzölçümünün yüzde 7,5’ine karşılık geldiğini, bunun da ormanların idam fermanı anlamına geldiğini öne sürdü. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 2B kapsamında orman dışına çıkarılmış alanın bulunmamasına da dikkat çeken Özkaya, “uygulama yabancıların, özellikle de Arap Şeyhleri’nin orman arazilerini yağmalamasına ve Anayasa Mahkemesi tarafından 17.10. 2010 tarihinde onaylanan 5737 sayılı Vakıflar Yasası ile yabancı cemaatlerle, tarikat yuvalarının bu alanları satın alarak ele geçirmelerine ve gizli amaçları için yıkıcı faaliyetlerine zemin hazırlayacaktır. Bu alanlarda okullar, üniversiteler, yerleşim siteleri, sayısız tesisler v.s kurabilecekler ve hatta siyasi gizli emellerini gerçekleştirmeye çalışacaklardır” iddiasında bulundu. 

‘DÜZENLEME RANTİYEYE HİZMET EDECEK’

Yaklaşık 12 milyon orman köylüsünü ilgilendirdiği öne sürülen 2B’leri rayiç bedel üzerinden köylünün satın alamayacağını savunan Özkaya, şöyle konuştu: “köylü yerli ve yabancı bankaların haciz ve ipoteği altında inlemektedir. İş yine İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya, Bursa, Adana, Mersin, Yalova, Muğla, Aydın, Balıkesir, Tekirdağ, Edirne, İzmit, Adapazarı gibi sahil kesimlerin deki yakılarak konuta dönüştürülmüş, rant aracı haline gelen orman alanlarındaki kaçak ultra-villalara yarayacak. Acar İstanbul, Acar-Kent, Unakıtan villaları, Çavuşbaşı, Beykoz v.s. gibi elit sınıfın rantiyesine hizmet edecek. Halkımız ümitle yine bekleme odasında on yıllarca bekleyecek.”

ORMANLARIN YARISI 50 YILDA KÜL OLDU

1990 öncesinde çıkartılan çeşitli yasalarla bu alanların güncel değer üzerinden zilyet edenlere satılmak istendiğini ancak köylünün ekonomik yetersizlik nedeniyle alamadığını anımsatan Özkaya, “Orman köylüsü ormana uyum sağlayabilir. Orman sanayi kurularak bir çözüm bulunabilir. Ülke ormanlarının yarısı 40-50 yılda kül olmuş, çimento sanayinde rant aracı olmuş durumda. 17 Ağustos Marmara depremi, doğayı acımasızca ve sorumsuzca, aç gözlülükle yok etmenin ne korkunç bedeller ödenmesine sebep olduğunu göstermiştir. Toplumumuza dayatılan İstanbul’a ve batıya yoğunlaştırma politikasının ne denli iflâs ettiği ortaya çıkmıştır. Ülke nüfusunun yüzde 25’i İstanbul’a tıkıştırılmış, yüzde 47’si Marmara’ ya doldurulmuş ve sonunda korkunç facia ile yüz yüze gelinmiş, gemi karaya oturmuştur” diye konuştu.

MORTGAGE KURBANI YABANCILAR TÜRKİYE’DE UCUZ ARAZİ ALIYOR

Yabancılara mülk satışıyla ilgili düzenlemeyi de değerlendiren Özkaya, karşılıklılık ilkesinin kaldırılmasının, bütün dünya vatandaşlarına pasaport göstererek toprak alma olanağı getirilmiş olmasına karşın, istenen verimin alınamamış olmasının yaşanan ekonomik krizinin etkisine bağlı olduğunu söyledi. Yabancı gerçek kişilerin ülkelerinden almış oldukları mortgage kredilerini ödeyemez duruma düştüklerini ve ellerindeki varlıkları elden çıkarmanın yolunu aradıklarını dile getirdi. Özkaya, yabancıların kendi ülkelerindeki mülklerini satarak Türkiye’nin ucuz bölgelerden taşınmaz aldığını, Fethiye, Kaş, Kuşadası ve Didim’de bunun örneklerinin yoğun olarak yaşandığını da sözlerine ekledi.

Yusuf Yavuz/kaş