Bu bayramın mesaj merkezi Van! Haberler Van’da ve ziyaretlerden söz ediyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Van ziyaretinde bir çocuk ‘çorabım yok’ diyerek ‘çorap istiyor’, Gül’ün korumaları çocuklara ‘10’ar lira bayram harçlığı’ dağıtıyor.
Erçiş’te İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in ‘100 lira’ verdiği engelli çocuğun anne-babası arasında ‘100 lira’ nedeniyle kavga çıkıyor, baba anneyi dövüyor.
‘Allah sizi başımızda eksik etmesin’ sözü eşliğinde yıkıntılarının önünde ‘heybetli Cumhurbaşkanı’ fotoğrafı ile yardım elini uzatan büyük ve vicdanlı devlet imajı tazeleniyor.
Milyonlarca insan 10 kuruşa muhtaç yaşatılırken bu ülkenin vicdanı da ’10 kuruşu’ dağıtmaya endeksleniyor. Fethullah Gülen, ‘elinizde bir kurbanlıkla gönülleri fethetmeye koşun’ diye buyuruyor.
İnsanları güçsüzleştirilmiş, değersizleştirilmiş tıpkı Van’daki yıkık evlere çevrilmiş bir memlekette şimdi bayram ‘sevinci’ yaşanıyor!
Kendilerine bu dünyada cennet kuranlar şimdi ‘büyük insanlığı’ ayakların altında ezip çiğniyorlar. Heybetle ve gönül zenginliğiyle karşılarına geçip ‘gönüllerini fethederek’ kendilerine köle ediyorlar.
Öyle mi olacak, zalimlerin iktidarı baki mi kalacak?
Nazım Hikmet, 'büyük insanlığın toprağında gölge yok, sokağında fener, penceresinde cam. Ama umudu var büyük insanlığın, umutsuz yaşanmıyor’ diyordu.
Bunca acıya ve çaresizliğe karşın büyük insanlığın umudunun yok edilmesine izin vermemek gerek o zaman. Ve acıyı yüreklerinin en derininde hisseden, hayata büyük bir insan sevgisiyle bağlı olanların öfkesini bir güce dönüştürmedikçe bu cehennemin ateşi körüklenmeye devam edeceğini bilmek gerek.
Ne kadar çok sorumluluğumuz var hatırlamak gerek. Nazım Hikmet şöyle sıralıyordu ya, ‘Ceylanı kurtardık avcının elinden ama daha baygın yatar ayılmadı. Olduk yıldızlarla haşır neşir ama bir tamam sayılmadı. Kuyudan çektik suyu ama bardaklara doldurulmadı. Güller dizildi tepsiye ama taştan fincan oyulmadı. Sevdalara doyulmadı’. İşte o yüzden şimdi emekçi halkın mutlu geleceği ile gerçek bayramı için yapılacak daha çok şeyimiz var.
Ve şimdi biliyoruz ki dünyanın bir de direnen yüzü var. Solaklı halkı 2300 metredeki direnişiyle kazanarak bize bunu söylüyor.
Solaklı halkının bütün heybetiyle karşısına dikilen jandarma-polis barikatına yüklenerek nasıl da kazandıklarını anlatmak gerek. Kendi gücünün farkına varmanın güzelliğini anlatmak ve çoğaltmak gerek.
Şimdi bunca yoksulluk ve acı içindeki ülkemizin güzel insanlarının bayramını, gerçek bayramları yaratmanın umuduyla kutluyoruz.
Ve elbet MUHALEFET edenlerin, savaşsız ve sömürüsüz bir dünya için mücadele edenlerin, cezaevinde kalbi bizimle atan kardeşlerimizin bayramını kutluyoruz.
Daha güzel bir geleceği birlikte yaratma umuduyla…