| |||||||||||||||||||||||
EN ÇOK OKUNANLARSON YORUMLANANLARHABER ARASON DAKİKA HABERLERİ....EKŞİ SÖZLÜK...CANLI TV İZLE...YAKINDA... |
Güle güle ey militan...17 Ekim 2011, 05:33 Özer YILMAZ Güle güle ey militan... SERBAY MANSUROĞLU THKP-C kurucularından Ziya Yılmaz’ı geçen hafta emekçi halkımızın bilincine uğurladık. İstanbul Maltepe Süreyyapaşa Hastanesi’nde hayatını kaybeden Ziya Yılmaz devrimci tarihimizin önemli aktörlerindendi. Ne zaman geriye dönüp baksak devrimci tarihimize, o oradan bize selam edecek. Ziya Yılmaz’ı yakın arkadaşları ve ailesi onu Fatsa’da hikayesinin başladığı yerde toprağa verdi. Fatsa Fikri’lerin, Kzıldere’de hayatını kaybeden akrabası Nihat Yılmaz’ın yattığı topraklarda artık Ziya Yılmaz da yatıyor. 1938 senesinde Fatsa’da doğan Yılmaz, Fatsa Ortaokulu ve Karabük Demir Çelik Lisesi’nde okudu. Ankara Yüksek Ticari ve İktisadi İlimler Akademisi’nde yüksek öğrenimini yapan Yılmaz, lise yıllarında politikleşti. TİP Fatsa İlçe Başkanlığı ve Orta Karadeniz sorumluluğunu üstlenen Ziya Yılmaz, sonraki yıllarda İstanbul’a geçerek Mahir Çayanlarla birlikte THKP- C ‘nin kuruluşunda yer aldı. Ulaş Bardakçı’nın öldürüldüğü gün ikinci defa gözaltına alındı. THKP-C 2. Davası’nda yargılandı. Mahir Çayan ve Ulaş Bardakçı’nın ölümü sebebiyle İstanbul Sıkıyönetim 3.No’lu Askeri Mahkemesince haklarındaki kamu davasının düşmesine, aynı dava sanıklarından Ziya Yılmaz’ın ise ölüm cezası ile mahkumiyetine karar verilmişti. Ziya 15 yıl yattı. Bundan sonra TKP üyeliği yaptı. En son Çankaya Belediyesi CHP Meclis Üyeliği görevini yürüttü. Ziya Yılmaz Türkiye Devrimci tarihinde unutulmayacak isimler arasında yerini aldı. DEVRİMCİLİK YAŞAMINDA AĞIR BASTI Ziya Yılmaz ile aynı mücadelede yer alan, birlikte hareket eden ve asker kökenli olan akrabası Abdullah Yılmaz, Ziya Yılmaz’ı şöyle anlatıyor: Ziya Yılmaz lise yıllarında politikleşti. 1955’lerde CHP Gençlik Kolları’nda yer aldı. Benim bildiğim CHP içinde oldukça etkin olduğuydu. 27 Mayıs darbesi sonrası benim cezaevine girdiğim yıllarda o da askerliğini yaptı. Üniversite yıllarında daha sola kayan çizgisi oldu. Askerliğini tamamladıktan sonra Fatsa’ya döndü. Fatsa’da Mali Müşavir olarak çalışmaya başlamıştı. Yaşamında politika ağır basınca iş yapamadı. O zamanlarda Türkiye işçi sınıfının yanında daha çok yer alabilmek için Türkiye İşçi Partisi’nin Fatsa’da canlanması, örgütlendirilmesi gerektiğini düşünerek, ilk çalışmayı yapan ekibin içinde oldu. Tefecilik olaylarının Fatsa’da 1963 yılından itibaren kabus gibi çöktüğü bir dönemde insanların örgütlenmesini arkadaşlarıyla birlikte hızla sağladı. Fatsa’da fabrikalar yoktu, ama köylüler vardı. Fındık üreticisi köylüler tefecilerle boğuşurken bunlara karşı ciddi büyüklükte protesto mitingleri gerçekleşmesinde Ziya Yılmaz’ın önemli etkisi oldu. Köylülerle yol kesme eylemleri gerçekleştirdiler. Fındık fiyatları üretici bazında yükseltildi. Burada arkadaşlarıyla sağladığı başarı köylüyü rahatlattı. Bu başarılı direniş yankı buldu. Bu başarıdan sonra MDD-SD ayrımında MDD düşüncesi içinde olan arkadaşlarıyla hareket etti. Orta Karadeniz Bölge sorumluluğundan sonra İstanbul’a geçti. İstanbul’da THKP-C kuruluşunda yer aldı. İstanbul’da Elrom’un kaçırılmasında, Mahirlerle Maltepe Cezaevi firarında ve çok sayıda eylemde yer aldı. Mahirlerle Maltepe Cezaevi firarı sırasında onunla sık sık görüşüyorduk. Firardan sonra 19 Mart günü Ulaş’ın Arnavutköy’de vurulduğu gün o da Fındıkzade’de yakalandı. Ondan sonra uzun yıllar cezaevinde kaldı. ‘KIZILDERE’YE KARŞI ÇIKMADI’ Abdullah Yılmaz, Ziya Yılmaz’ın arkadaşlarıyla arasında küslüğe neden olan Kızıldere’ye Mahirlerin gitmek istemediği şeklindeki konuya da açıklık getirdi: Abdullah Yılmaz: Burada önemli bir notu düşmem gerek. Kızıldere’ye Mahirlerin gitmesini istemediği gibi söylentiler çıktı. Arkadaşlarıyla ilişkileri arasında bu nedenle gönül bağı açıldı. Maltepe Cezaevi firarı sonrası Ziya saklanma konusunda daha titiz davranıyordu. Ancak daha sonra THKP-C içinde ortaya çıkan görüş farklılığından kaynaklı ayrışmalar yaşandı. O sırada saklanmak için Parti-Cephe tarafından alınan evler, eylem yapılmaması gerektiğini savunan arkadaşlarda kaldı. Bu nedenle eylem sürecini zorunlu olarak gören Mahirlerin Kızıldere’ye kadar gidecek süreci böylece başlamış oluyordu. Gidip gitmeme meselesi tercih olmaktan çıkmıştı. Bu nedenle Ziya’nın Ankara’ya ve oradan Kızıldere’ye gidilmesini istemediği gibi bir durum söz konusu olmadı. O dönülmez yolun bir bölümünde bizatihi ben de olduğum için söylüyorum. Şu yapılmasın bu yapılmasın demek sanki yapılacak başka bir şey vardı ve yapılmadı gibi bir sonucu doğuruyor. O dönem için ya teslim olunacak yada THKP-C’nin çalışması gereği sonuna kadar gidilecekti. Mücadeleyi bırakıp teslim olmamız gibi bir şey hiçbirimizin aklına gelmedi. Kızıldere’ye giden yolda Ziya, cezaevinde olduğu için doğrudan sürecin içinde yer alamadı. 85 yılında cezaevinden çıktığı yıllarda politik duruşu değişmedi. Bulunduğu zemin değişse de hayatının son zamanlarına kadar devrim ve sosyalizm fikriyatına olan inancını hiçbir şekilde yitirmedi. ZİYA ÇALIŞKAN BİR DEVRİMCİYDİ Ziya Yılmaz ile birlikte TİP sürecinde çalışan, onu tanıyan arkadaşı Hasan Arslan, “ Ziya Yılmaz, gençlik yıllarımın ilk dönemlerinde sol ile daha yeni tanıştığım zamanlarda tanıdığım çalışkan bir devrimciydi” diyor. Hasan Arslan, kendi gözünden mücadele arkadaşlığı ettiği arkadaşı Ziya Yılmaz’ı şu sözlerle anlatıyor: O zamanlar bölgede bugün devrimcilerin yakından tanıdığı başta Fikri Sönmez, Ertan Saruhan, Ziya Yılmaz ve onlarca, yüzlerce militan devrimci birbirimizi tanıyorduk. 1965 senesinde hepimiz TİP üyesiydik. Ben memurluğum dolayısıyla resmi üye olamasam da kendimi böyle hissediyordum. Gerçi bu durumum sonraki yıllarda Dev-Genç ve THKP-C için de geçerli olacaktı.Ziya Yılmaz ile tanışıklığım TİP öncesi döneme rastlasa da en çok TİP sürecinde beraber çalıştık. EN ÇOK KLASİKLERİ OKURDU Ziya(Yılmaz) TİP Fatsa İlçe Başkanlığı görevini üstlendikten sonra Ordu’dan Trabzon’a kadarki sahil şeridi üzerinde bulunan illerde TİP’in başarılı örgütlenmesinde önemli paya sahip oldu. Bölgenin birinci dereceden sorumlusu oldu. Ziya çok yetkin birisiydi. O dönemde bulduğu çoğu kitabı, başta klasikler olmak üzere mutlaka okurdu. Bizim ondan çok şey öğrendiğimizi söyleyebilirim. Ziya o dönemde daha çok eylemlerin örgütlenmesiyle ilgileniyor, çalışmalarımızın teorik kısmıyla Ertan (Saruhan) ilgileniyordu. Behice Boran’ın bölgeye gidip geldiği dönemde, TİP ayrışmalarında yaşanan huzursuzluk bize yansıyordu. 1970’lere gelirken Ziya resmi olarak hala Fatsa İlçe Başkanlığı görevini sürdürüyordu. O zamanlar Dev-Genç ortaya çıkmıştı. THKP-C sürecine doğru Ziya, Mahirlerle ilişkiye geçiyor ve THKP-C’den yana tavır koyuyordu. Tabii biz de! Ziya o zamanlarda İstanbul’a geçip Mahirlerle birlikte hareket etmeye başladı. Bu arada bölgede devam eden çalışmaların direkt sorumluluğuna Ertan getirildi. Merkez ile olan ilişkileri Ertan kuruyordu. DOĞRU DÜRÜST GAZETE ÇIKARIN Bir ara mesela biz Ünye merkezli Özgürlük gazetesini çıkarmaya başlamıştık. Sola yatkın öğretmenler, gençler ve halktan insanlar gazeteye yazılar yazıyorlar. Ziya da Fatsa’da Yeşil Gazete’yi çıkarıyordu. Ziya, bir gün bize gazeteyi doğru dürüst çıkarmamızı söylemişti. O zamanlarda neyi kastettiğini anlamamıştım. Sonradan öğrendim ki Özgürlük’ün eleştirilmesi tamamen politik içeriğinden kaynaklı. Bizim daha emek eksenli, daha hayata soldan bakan bir gazete çıkarmamızı istemişti. YOLUMUZ EN SON SELİMİYE’DE KESİŞTİ Ulaş Bardakçı’nın öldürüldüğü gün Ziya yakalandı. Biz de o dönem yakalanmış, Mamak Cezaevi’ne getirilmiş oradan da İstanbul Selimiye’ye getirilmiştik. Ziya ile yolumuz bir kez daha orada kesişti. Mahir, Ziya’ya çok önem vermişti. Ziya yakalandı diye çok endişelendiğini biliyorduk. Ziya’nın asılmasından çekindiğini duyuyorduk. Sonra Kızıldere’ye giden yolda Ziya’nın gidişe karşı çıktığını öğrendik. Mahirlere Kızıldere nedeniyle tepki verdiğini öğrendiğimizde üzülmüştük. Bu nedenle Ziya’ya tavır aldığımızı hatırlıyorum. ZİYA’YA TAVRIMIZ SERT OLMUŞTU Onun hücresinin önünden geçerken bize hep, “ya arkadaşlar beni dinlemeniz lazım” derdi. O toz duman içinde THKP-C’nin asli unsurlarının dağılması hepimizi şoka uğratmıştı. Öyle bir nedenle Ziya’ya tavrımız sert olmuştu. THKP-C kuruluşu sırasında Ziya’nın da içinde olduğu bir toplantıda İstanbul’daki işler halledildikten sonra Karadeniz’e gitme programı oluşturulmuştu. Ancak daha sonra 12 Mart ve gelişen süreçte Mahirlerin İstanbul’da barınacakları yer kalmadığından Karadeniz’e gidiş zorunlu oluyor. O dönemde Ziya’nın bu gidişe tavır koyduğunu öğreniyoruz. Haliyle Ziya ile konuşmadık. Ziya ile duygusal bağ kopukluğu yaşadık. Onun gibi çok insanla o süreçte konuşmadık, konuşamadık. Ve işte 40 yıl sonra onu sonsuzluğa uğurladık. Kırk yıl içinde tekrar hiç görüşemedik. O zaten 85’e kadar cezaevindeydi. Bir dönem izini bulamadım. En son Süreyyapaşa Hastanesi’nde yattığını duymuştum. Ziya’nın öleceği hiç aklıma gelmedi. Ziya ile helalleşemedim, helalleşemedik. Toprağı bol olsun. Ziya Yılmaz THKP-C kuruluşunda Ziya Yılmaz, TİP Fatsa İlçe Örgütü Başkanlığı sırasında Mahir Çayan ile ilişkiye geçerek İstanbul’a geliyor. İstanbul’da Dev-Genç içinde yaşanan ayrışmalar sonrası Mahir Çayan ve arkadaşları yeni bir örgütlenmeye gidiyorlar. Bu örgütlenme THKP-C 2. Davasının iddianamesinde şöyle anlatılıyor: 1969 yılı sonlarından itibaren ileride stratejisi izah edilecek olan Marksist Leninst nitelikteki gizli örgütü oluşturmak konusunda anlaşan sanıklardan Mahir Çayan, Yusuf Küpeli, Münir Ramazan Aktolga, Eruğrul Kürkçü, Hv.Ulş.Yzb. Orhan Savaşçı, Ulaş Bardakçı, Bingöl Erdumlu ve Ziya Yılmaz örgütçe Kavaklıdere’de kiralanan evde Aralık 1970 ayı içerisinde toplanmışlar, daha sonraki zamandaismi Türkiye Halk Kurtuluş Partisi olarak topluma duyurulan örgütü oluşturarak, organlarını ve burada görev alacak kişileri , verilecek görevleri tespit ve tayin etmişlerdir. Bu toplantıda örgütün bir Genel Komite bir de Merkez Komitesi olması kararlaştırılmıştır. Örgüt Genel Komitesine: Sanık Mahir Çayan, Yusuf Küpeli, Münir Ramazan Aktolga, Ertuğrul Kürkçü, Hv.Ulş.Yzb. Orhan Savaşçı, Bingöl Erdumlu, Ziya Yılmaz, Ulaş Bardakçı Sina Çıladır ve İrfan Uçar seçilmiştir.(İddianamede belirtildiği üzere İrfan Uçar’ın tutukluluğu ve bir çeşit nedenle bu görev daha sonra Hüseyin Cevahir’e veriliyor) Örgüt Merkez Komitesine ise: Mahir Çayan, Yusuf Küpeli ve Münir Ramazan Aktolga seçilmişlerdir. Ziya Yılmaz, THKP-C Karadeniz sorumlusu Ziya Yılmaz THKP-C Genel Komitesi’nin görev dağılımında Karadeniz sorumlusu oluyor. Ancak gelişen süreçte diğer arkadaşları gibi bu görevi yerine getiremiyor. THKP-C Doğuşu ve İlk Eylemleri (Kaynak yayınları) kitabında Ertuğrul Kürkçü’nün sonraki yıllarda Savcılık ifadesinde THKP-C’nin kuruluşu hakkında verdiği ifadeler şu şekilde yer almaktadır: Genel Komite üyeleri… vardı. Bu iş bölümüne göre Mahir Çayan, Yusuf Küpeli, Münir Aktolga yürütülecek çalışmanın merkezi yönetimini aldılar. Mahir Çayan ve Münir Aktolga ideolojik, politik görüşlerin ayrıntılı olarak hazırlanması, bunların Kurtuluş Gazetesi’nde açıklanması, Yusuf Küpeli bu görüşlerin kitle toplantılarında sözcülüğünü n yapılması görevini üstlendiler. Ziya Yılmaz, Karadeniz’de o bölgedeki kadroların ideolojik yönden hazırlanması, köylünün demokratik mücadelesi içinde yeni kadrolar oluşturulması , ben(Ertuğrul Kürkçü) gençlik içerisinde ve Dev-Genç üyelerinin içinde aynı ideolojinin benimsetilmesi ve kavratılması, Hüseyin Cevahir Doğu Anadolu Bölgesi’nde aynı ideolojik hazırlıkların yerine getirilmesi, İrfan Uçar Güney Anadolu’da yine aynı ideolojik ve politik çalışmaların yürütülmesi, Bingöl Erdumlu, Başkanı bulunduğu İzmir Yapı İşçileri Sendikası içinde, işçiler arasında, Sina Çıladır Ereğli’de maden işçileri arasında, Orhan savaşçı asker kadroların hazırlanması, Ulaş Bardakçı daha ileriki dönemde şehir gerillası başladığında gerekli olan malzeme ve teçhizatın toplanması işiyle görevlendirilmişti. Bu haber 2305 defa okunmu?tur.
|
DOST SİTELER...
ÖNEMLİ LİNKLER...
GOOGLE TERCÜME |