Türkiye sosyalist hareketinin önemli isimlerinden Mihri Belli, Şişli Camii`nde kılınan cenaze namazının ardından binlerce kişi tarafından düzenlenen yürüyüşle Feriköy Mezarlığı`nda son yolculuğuna uğrulandı.
YÜREĞİNİ FERAH TUT YOLDAŞ
Türkiye sosyalist hareketinin önemli isimlerinden Mihri Belli, Şişli Camii`nde kılınan cenaze namazının ardından binlerce kişi tarafından düzenlenen yürüyüşle Feriköy Mezarlığı`nda son yolculuğuna uğrulandı.
Törene Belli‘nin eşi Sevim Belli, oğulları Hayrettin ve Emre Belli, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, BDP Eş Genel Başkanları Filiz Koçali ve Hamit Geylani, BDP Siirt Milletvekili Gültan Kışanak, BDP İstanbul Milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder, Sabahat Tuncel, SDP Onursal Başkanı Akın Birdal, SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan, BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü gibi birçok siyasetçinin yanı sıra Nejat Yavaşoğulları, Yasemin Göksu, yazar Eşber Yağmurdereli, Vedat Türkali, Rasih Nuri İleri gibi isimler katıldı. Çok sayıda siyasi parti ve meslek odası temsilcisinin de katıldığı cenaze töreninde bir araya gelen binlerce kişi, kılınan cenaze namazının ardından Belli‘nin naaşını omuzlarında taşıyarak Feriköy Mezarlığı‘na doğru yola çıktı.
‘ONURUNA HİÇBİR ZAMAN LEKE GETİRMEDİN RAHAT UYU‘
Cenaze namazı sonrası başlayan yürüyüş esnasında kısa bir açıklama yapan BDP Siirt Milletvekili Gültan Kışanak, Kürt halkının mücadelesinde ki önemli isimlerden birisi olan Belli‘nin Türk ve Kürt halklarının mücadelesini yan yana getiren bir sosyalist olduğunu söyledi. Bu sırada konuşan Belli‘nin eşi sevim Belli ise Belli‘nin naşına, "Onuruna hiç bir zaman leke getirmedin rahat uyu" diye seslendi. BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder de, solda çok fazla ayrışmalar olmasına rağmen Belli‘nin tüm solu yan yana getiren nadir insanlardan olduğuna dikkat çekti. "Yüreğini ferah tut yoldaş" pankartı eşliğinde Feriköy Mezarlığı‘na doğru düzenlenen ve sık sık "Yaşasın devrim ve sosyalizm" ve " Mihri Belli onurumuzdur" sloganlarının atıldığı yürüyüşte, yazar Vedat Türkali‘nin oturduğu tekerlekli sandalyesi ile en önde olması dikkat çekti.
‘71 YILLIK YOLDAŞIMI KAYBETTİM‘
Yürüyüşün ardından Belli‘nin naaşı Feriköy Mezarlığı‘nda yapılan saygı duruşunun ardından defnedildi. Belli‘nin naaşının defnedilmesinin ardından mezarlıkta düzenlenen etkinlikte ise ilk olarak SP Genel Başkanı Mustafa Kemal Kocaoğlu konuştu. Belli‘nin ölümüyle Türkiye‘nin yiğit bir devrimcisini kaybettiğini ifade eden Kocaoğlu, iki gündür Kürt sorununa ilişkin yaşanan gelişmeleri de hatırlatarak, "Devrimciler bugün Belli‘ye Kürt halkının mücadelesinde destek olmak için söz vermeliler" dedi. Kocaoğlu‘nun ardından ise Belli‘nin 74 yıllık yoldaşı yazar Vedat Türkali söz aldı. "71 yıllık yoldaşımı kaybettim" diyen Türkali, Belli‘nin tüm yaşamını emekçi halkların kurtuluş mücadelesine adadığını kaydetti. Türkali, "Türkiye solunun sesini tüm dünya halkalarına duyurmuştu" dedi. Törende konuşan BDP Eş Genel Başkanı Hamit Geylani ise "Direniş tarihinin sola açılan altın yaprağı bugün yüreğimizden düştü. Ama o mücadelesi ile yüreğimizde her zaman yaşayacak" diye konuştu.
Belli‘nin eşi Sevim Belli de, Mihri Belli ile nasıl tanıştıklarını anlattığı konuşmasının sonunda Belli‘nin en önemli özelliğinin onun insan severliği ve mücadeleci kişiliği olduğunu söyledi.
MİHRİ BELLİ KİMDİ
Mihri Belli, 1916′da Silivri`de dünyaya geldi. Babası Kurtuluş Savaşı yıllarında Trakya Direnişi`ni yönetenlerden Urfalı Mahmut Hayrettin Bey`dir. Marksist düşünce ve devrimci eylemle 1936′da iktisat okumaya gittiği Amerika‘da tanıştı. Orada gençlik ve işçi hareketlerine katıldı. Bir süre Missisipi`de zenci yarıcılar arasında faaliyet gösterdi.1940′da Türkiye`ye döndü. TKP ile ilişkiye geçti.
BELLİ, MERKEZ KOMİTE ÜYESİ
Türkiye o yıllarda tek parti (CHP) yönetimi altındaydı. Dünya Savaşının ilk yıllarında Alman zaferlerinin etkisi altında kalan CHP, Sovyet dostluğu politikasından ayrılmıştı. Türkiye`de tek muhalefet partisi gizli Türkiye Komünist Partisi (TKP) idi. Belli, yurda döner dönmez o sıralarda İstanbul il sekreteri olan ilk okul arkadaşı David Nea aracılığı ile yasa dışı Türkiye Komünist Partisi`yle ilişki kurdu. TKP saflarında faaliyet göstermeye başladı. 1942 yılı sonlarında TKP`nin Merkez Komite üyeliğine getirildi.
CEZAEVİ İLE TANIŞMA
1943-1944 yıllarında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi`nde Ordinaryüs Profesör Fritz Neumark`ın asistanlığını yaptı. Orada İlerici Gençler Birliği`nin kurucu ve örgütleyicilerinden biri oldu. 1944′de İlerici Gençler Birliği kovuşturmasında tutuklandı, iki yıl hapis ve sürgün cezasına çarptırıldı.
YUNAN`DA BİR GERİLLA
1946′da yurt dışına çıktı. Yunan iç savaşına gerilla olarak katıldı. Demokratik Ordu saflarında tabur komutanlığına kadar yükseldi. Çatışmalarda iki kez yaralandı. Bulgaristan ve Sovyetler Birliği`nde tedavi gördü.1950′de Türkiye`ye pasaportsuz girmekten ve tabanca bulundurmaktan tutuklandı ve kısa süre hapis yattı. Serbest bırakıldıktan sonra ertesi yıl, ünlü 1951 TKP tevkifatında tekrar tutuklandı. Yargılandı ve 7 yıl hapis ve iki yıl dört ay mecburî ikamet cezasına mahkûm edildi.
YAYINCILIĞA EL ATIYOR
Mihri Belli ilk kez 1960′larda yasal olarak, kendi adıyla konuşma ve yazma olanağını elde etti. "Türk Solu" ve "Aydınlık Sosyalist Dergi" adlı yayın organlarının yayınlanmasına yardımcı oldu. Bu dönemde de konuşma ve yazılarından dolayı iki kez tutuklandı, aylarca hapis yattı.
ÇAYAN VE GEZMİŞ İLE İLİŞKİ
Mihri Belli bu dönemde ünlü Milli Demokratik Devrim (MDD) tezlerini geliştirdi. Arkadaşlarıyla birlikte kitlesel bir nitelik kazanmaya başlayan gençlik hareketinin Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi liderleriyle ilişkiye geçti. MDD kısa süre içinde solcu gençlik hareketi içinde önemli bir etkinlik sağladı ve Türkiye`de, 68 kuşağı gençlik hareketinin devrimci ve Marksist bir nitelik kazanmasında rol oynadı.
YURTDIŞINA KAÇIŞ
Mihri Belli, 12 Mart 1971 darbesinin ardından yakalanmamak için yurt dışına çıktı. Bir süre Filistin Kurtuluş Örgütü`nün konuğu oldu. Ardından Türkiye`ye giriş yaptı. Ama birkaç ay sonra tekrar yurtdışına çıkarak Batı Avrupa`ya geçti. Orada bir süre kalarak Yurtsever dergisinin yayınlanmasına yardımcı oldu. Ecevit`in önderliğindeki CHP`nin en büyük parti olarak çıktığı 1973 seçiminde Türkiye`deydi.
PARTİSİ KAPATILDI
1974 Af Yasasından sonra arkadaşlarıyla birlikte 1975′de Türkiye Emekçi Partisi`ni kurdu. Parti kurulur kurulmaz Sıkıyönetim Mahkemesi savcılığı harekete geçti Program ve tüzükte Kürt sözcüğünün kaldırılmasını istedi. Aradan yıllar geçtikten sonra Anayasa Mahkemesi harekete geçti ve Partiyi Kürtlere eşit hakları savunduğu için TEP`i kapattı.
KÜRT SORUNUNDA ÖCALAN`LA GÖRÜŞME
1979′da kendisine suikast girişiminde bulunuldu. Saldırıda ağır yaralandı.12 Eylül1980 darbesinden sonra, 1981 sonlarına doğru yurt dışına çıktı. Bir süre Ortadoğu`da kaldı. "Faşizme Karşı Birleşik Cephe`nin kuruluşuna katıldı. Oradan İsveç`e geçti. Tüm bu süreç boyunca Kürt hareketini yakından izledi. 1992′de Türkiye`ye döndü. 1997`de Abdullah Öcalan ile buluşarak Kürt sorunun federasyona gidilmeden de üniter devlet çatısı altında eşitlik temeli üzerinde gönüllü birliğin kurulabileceği konusunda görüş birliğine vardıkları uzun bir görüşme yaptılar. Bu görüşme sonradan kitap olarak yayınlandı.
BELLİ, ÖDP`NİN KURULUŞUNDA
1996′da ÖDP, 2002 de de SDP kurucusu oldu. 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde DEHAP`tan İstanbul birinci bölgeden aday oldu. 2005′te 50 yıl önce hapiste yaptığı portreler, "Hapisaneden çizgiler" adı altında sergilendi. Toplam 11 sene hapis, 18 sene zorunlu sürgün yaşadı.
BİR YOLDAŞ: KAPETAN KEMAL
Rigas`ın Dediği, Türk Solu-Dün, Bugün, Türkiye:Yapı, Ulusal Sorun, İnsanlar Tanıdım, Gerilla Anıları, Asıl Mesele O Kiraz Ağaçları isimleriyle çok sayıda kitabı yayınlanan Belli`nin, Yunanlı yönetmen Fotos Lamprinos`un çektiği ‘Kaptan Kemal, Bir Yoldaş` adlı belgeseli de var. Belgesel film, Türk solunun önemli ismi Mihri Belli`nin 1947′deki Yunan İç Savaşı`nda komünist arkadaşlarıyla dağlarda verdiği mücadeleyi anlatıyor
Türkiye solunun çınarı Mihri Belli`nin vefatı üzerine onu yakından tanıyan dostları, onu gazetemize anlattı.
DEVRİMCİ ANLAYIŞLA ÇÖZÜM ARAYIŞINDAYDI
Oğuzhan Müftüoğlu: Mihri Belli`yi solcu, devrimci bir üniversite öğrencisi olduğum yıllarda tanıdım. O dönem içerisinde Belli, Marksist düşünceyi Türkiye sorunlarına çözüm getirmek için kullanmaya çalışan bir anlayışa sahipti. Emperyalizme karşı mücadeleyi devrimcilerin önceliği olarak gören siyasi görüşleriyle, 60 sonrasında gelişen devrimci mücadeleye büyük etkisi oldu, yönlendirici oldu. Mahirlerin, Denizlerin üzerinde de yönlendirici etkisi olmuştur. Ancak 12 Mart‘a doğru gelinen süreçte, onun görüşleri solun üzerinde toparlayıcı olamadı ve hatta onun görüşleri; Türkiye Solu`ndaki ayrışmalara, bölünmelere de kaynaklık etti. O dönemde o ayrışmalar içerisinde ben kendisinden başka bir yerde yer aldım, o da kendi görüşleri çerçevesinde yoluna devam etti.
Görüşlerini kabul edersiniz, etmezsiniz; doğrudur, yanlıştır ama o, kendisini ve çıkarlarını hiçbir şekilde düşünmeden, ülkesinin sorunlarına doğru bildiği yolda devrimci bir anlayışla çözüm bulma amacıyla hareket etti. Tüm hayatı boyunca böyle yaşadı. Ölümü bizi çok üzdü. Son dönemlerde hastalığı ağırlaşmıştı, son bir kez görüşme imkanı aradım ama hastalığının ilerlemiş olması nedeniyle bu mümkün olmadı. Ben onu sevgiyle anıyorum, tüm yakınlarına ve mücadele arkadaşlarına başsağlığı diliyorum, acılarını paylaşıyorum.
DEVRİMCİ KARARLILIKLA DAVAYA ADANMIŞ YAŞAM
Ertuğrul Kürkçü: Gerçekten büyük bir insanı kaybettik. Onu bizim için büyük kılan şey her şeyden evvel Türkiye`nin henüz sosyalizmle yeni tanıştığı yıllarda, açık kitlesel mücadeleyle yeni tanıştığı yıllarda devrimin mümkün olduğu konusundaki büyük ısrarı ve bunu devrimcilere benimsetmekteki kararlılığıdır. Mihri Belli`yi diğer çağdaşlarından ayıran en önemli özelliği buydu. Eğer bugün Türkiye`nin bir devrimci hareketi varsa, burada Mihri Belli`nin payı çok büyüktür. Sonraki yıllarda da Mihri Belli 1960`lardaki tutumunu sürdürdü. Bu açıdan da bizim için çok önemli bir esin kaynağı oldu. Ancak Mihri Belli`yi asıl bizim için kıymetli kılan; özellikle Türkiye`nin en karanlık yılları olan tek parti devri ve demokrat parti döneminde komünist harekete yöneltilen büyük baskılar karşısında hepimiz için ahlaki bir örnek olacak tutarlılığı, baskı karşısındaki direnci, mücadeleyi sürdürmekteki kararlılığı ve kendi kuşağının devrimci mirasını bizim kuşağa aktarmaktaki inatçılığıydı. Çok büyük bir dava adamını kaybettik. Hepimiz için gerçekten büyük bir kayıp. Sonraki yılarda Mihri Belli ile aramızda çıkmış olan görüş ayrılıkları onun bu tarihsel önemini ve değerini hiçbir zaman ortadan kaldırmadı. O nedenle cenazesinde de devrimci hareketin bütün kuşaklarının bir araya geleceklerini ve onun şahsında Türkiye komünist hareketinin bütün tarihini sahipleneceklerini biliyorum. Onun arkasından sadece saygıyla dolu anısının olduğunu söyleyebiliriz. Yaşamının tamamını, 96 yılın hepsini, devrimci harekete, davaya adamış bir insan için bu son görevi de yerine getirmeye herkesi davet ediyorum.
HEP AYNI ŞEYİ SÖYLEDİK
Rasih Nuri İleri: Çok eski arkadaşım. Yaşayan eski tüfeklerin en yaşlısıydı. Benden beş yaş daha büyüktü. Son zamanlarda hayli bir hastaydı. Vefat haberini almış olmaktan dolayı son derece üzgünüm. Onun hakkında çok şeyler yazıldı, ama sanırım hep aynı şeyi söyledik. Böylesine değerli bir insanı kaybetmek acı.
Taş: Belli, mücadelemizde yaşayacak
ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, partilerinin eski kurucuları olan Mihri Belli`nin ölümü üzerine yazılı bir açıklama yayınladı. Taş, Belli`nin 20. yüzyılın ülkedeki inançlı dava insanlarından birisi olarak yaşadığını belirterek, 12 Eylül faşist darbesinin ardından yaşanan zorlu süreçte de bu kararlılığından vazgeçmediğini ifade etti. Taş`ın yaptığı açıklamanın tamamı şu şekilde: Mihri Belli, bugüne kadar on binlerce insanımızın bugün de 8 gencimizin yaşamını yitirdiği Kürt sorununun çözümünün ortak vatanda eşit, özgür, gönüllü birliktelik temelinde çözümüne inanmış bir devrimciydi. Hayatını inandıkları için yaşayan, bu yolda zorluklara göğüs geren ve hiçbir zaman yalancı rüzgârlara kapılmadan ayakta kalan sevgili Mihri Belli`nin izleri mücadelemizde hep sıcak kalacaktır. O`nu sevgi ve saygıyla anacağız.
TKP: Anısı önünde saygıyla eğiliyoruz
TKP Merkez Komite, Türkiye solunun önemli ismi Mihri Belli‘nin vefatı üzerine bir açıklama yayınladı. TKP`nin yaptığı açıklamada şöyle denildi: Türkiye solunun belli başlı tarihsel isimlerinden biri olan Mihri Belli‘yi yitirmenin üzüntüsü içindeyiz. Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi olarak, tüm yaşamını devrimci mücadeleye adayan Belli‘nin anısı önünde saygıyla eğiliyor, başta yoldaşları ve ailesi olmak üzere ülkemizin bütün ilericilerine, kurtuluşu ve özgürlüğü için mücadele ettiği emekçi halkımıza başsağlığı diliyoruz.
TÜSTAV‘ın bülteninden alıntı: Mihri Belli, 2000 yılı Ağustos ayında TÜSTAV‘ın düzenlediği "Tarih Sohbetleri"ne katılmış ve İnsanlar Tanıdım kitabı üzerine söyleşide bulunmuştu. İşte o söyleşide sorulan bir soru ve Belli`nin yanıtı.
Haluk Yurtsever: Birbirine bağlı üç açık kısa soru sormak istiyorum. Ama sorulan sorabilmek için de birkaç giriş cümlesi söylemeliyim. Hepimizin bildiği gibi bir yazılı tarih, bir de yaşanan tarih var. Çoğu zaman yazılan tarihi yaşamışların denetiminden geçirerek ortaya koymak kolay olmuyor. Ama dünya sosyalist hareketinin son 20 yıldır yaşadığı cilvelisüreçler, bize böyle bir şans veriyor. Yani biz bugün bu tarih vakfı çalışmalarıyla bizzat yaşamışların kendi yaşadıkları tarihi yazılı tarihe aktarırken gerekli düzeltmeleri yapmalarına bir olanak ve şans tanıyoruz. Bu önemli bir fırsattır. Aynı zamanda herkese sorumluluk yükleyen bir iştir. Ben de sorumu böyle bir sorumluluk duyduğum için soracağım. Mihri ağabey, siz 1962 yılında Sovyetler Birliği‘nden gelen bir mesajdan söz ettiniz, Dış Büronun kurulması ve bunun onaylanması ile ilgili. Buna verdiğiniz cevabı da aktardınız. Benim buna hiçbir diyeceğim yok. Bu birincisi. İkincisi, 1962 ile 1971 arasında Türkiye‘de yaşanan siyasal süreçlerde Mihri Belli isminin ve Mihri Belli‘nin önderlik ettiği hareketin ve bunun ardıllarının çok Önemli bir işlev gördüğünü biliyorum, Türkiye‘yi salladığını da hepimiz biliyoruz, Şimdi soruma geliyorum, ilk sorum şu: 1962‘den sonraki tüm dönem boyunca siz ve arkadaşlarınız neden Komünist Partisi adında, formunda, içeriğinde bir parti kurmadınız? İkinci sorum: Hangi nedenle olursa olsun böyle bir partiyi kurmamak, Türkiye‘nin politik yaşamında büyük bir boşluk bırakmak anlamına gelmez mi? Üçüncü sorum: Böyle bir boşluk varsa ve TKP 1973‘lerde kendini yeniden var ettiyse, bunu gayrı meşru yada yok saymak gerçeklerle ne kadar bağdaşabilir?
Mihri Belli: Arkadaşlar, Marksizm yaratıcılıktır. Leninizm yaratıcılıktır. Ne yapmış, Marks. Bir teori yaratmış. Kapitalizmi tahlil etmiş. Ve kaçınılmaz olarak toplumun ne yöne gittiğim ve oluşan proletaryanın tarihsel İşlevini ayrıntılı olarak koymuştur. Bu yaratıcılıktır. Lenin ne yapmış? Emperyalizm çağında Marksizm! tahlil etmiş, teorik çözümler ortaya koymuş ve bunların doğru olduğunu da Büyük Ekim Devrİmi‘nde İspat etmiştir. Marksizm yaratıcılık ise, sen de yaratıcı olmakla yükümlüsün.
1900‘îerde Sovyetler Birliği‘nde bu şekilde yapıldı diye illa bizim bunu aynen kopya etmemiz yaratıcı Marksizm değildir görüşüne vardım. Burada isim önemli değildir, İsterseniz "zamazingo" deyin partinin adına, ne derseniz deyin. Çizgisi nedir, ne yapıyor? Odur önemli olan. Onun için ben isim üzerinde durmadım. Bir gerçekle karşı karşıya idik. Amerikanın uydusu olmuştuk resmen. Çoğulcu, çok partili sistem doğrudan doğruya, sağa açık, sola kapalı bir sistem olarak, yobazına ve demokrasi düşmanı unsurlara olanak sağlamıştı. Bu demokrasi değildi. Bu durumda bütün yurtsever güçleri seferber etmek bir görevdi. Ve bugün de bu görev vardır. 1960‘Iarda bir YÖN dergisi çıkıyordu. Başında Marksist olmayan ama samimi yurtsever ve anti-emperyalist olan Doğan Avcıoğlu vardı. Bu bizimle güç birliği yapmağa hazırdı. Ona "Yok kardeşim, ben gizli KP üyeleriyle konuşurum, başkasıyla konuşmam" mı diyecektim? Bir gençlik hareketi vardı devrimci coşku dolu. 1965 seçimlerinden sonra TİP Meclise kapanmıştı, Mecliste nöbet bekliyordu. TIP, "Türkiye‘de demokrasi vardır, işte biz Meclisteyiz ya, daha ne İstiyorsunuz?" tutumuna girmişti. "Sokağa çıkmayın faşizm gelir!" tutumuna girmişti. Pasifliği temsil ediyordu. "Sosyalistlik seçimden seçime bana oy vermektir" demeye getiriyordu. Buna karşı çeşitli yönlerden anti-emperya-list ve anti-faşist bir akım gelişiyordu. Bunlar arasında güç birliği söz konusuydu, Ve bu güç birliğine önderlik etmek doğrudan doğruya bize, Marksİst-Le-ninıstlere düşüyordu. Yani Komünist Partisi içinde sağlam ne varsa onu temsil etmek durumunda olan bizlere düşüyordu. Biz buna soyunduk. 69 yılında bizim eve sık gidip gelen Velî Kasımoğlu diye bir arkadaş vardı. Yolda bunu MİT‘çİler çeviriyor. Alıp bir MİT evine götürüyorlar. Karşısına bir Albay çıkıyor. Veli‘nİn eski soyadı Dolu İdi. Albay diyor ki, "Veli Dolu, biz seni 40‘lardan beri tanırız, iyi zamanda ortaya çıkarsın. Zor günlerde ortadan kaybolursun". Bunları anlatan Veîi‘nin kendisi. "Şimdi Mİhri Bel-‘ li‘nin evine dadanmışsın, sık sık gidip geliyorsun. Söyle ona, bu memlekette Türk yurtseverliğini tekeline alarak biz adama komünist rejim kurdurmayız". Anlamış kerata meseleyi.
Bizim çizgimiz Türkiye yurtseverliğini tekelimizde tutmaktı. Türkiye yurtseveri olarak biz, Kürt sorunundaki tabular yıktık. En militan Kürtler bile tabuları sineye çekiyorlardı. Bunların tavırları daha çok ulusal zulümden yakınma olarak nitelendirilebilü;. Kökeninde Türk düşmanlığı yatıyordu. Burada militan olarak faşizme karşı ve Kürt sorununda da demokratik çözümden yana savaşan insanlar, Kürt olsun Türk olsun Dev-Genç çatısı altında birleşmişlerdi. Durum buydu. Kuşkusuz TİP de bu alanda bir şeyler yapma gereğini duydu. Mesela Doğu Mitingleri olumlu etkinlikti. Ama Doğu Mitinglerinde ilkel milliyetçiliğe bir hayli taviz verilmiştir.
Niçin TKP adını kullanmayıp meydanı boş bıraktık. "Başkası kullanmış! Ne olmuş yani? Ona niye karşı çıkıyorsun" gibi bir tutum, tutum değildir. Burada İsim misim o kadar önemli değildir. Özü önemlidir hareketin, ne koyarsan koy adını?
Tarihsel bir anda bütün yurtsever güçleri emperyalizme karşı birleştirmek ve sosyalizm doğrultusunda harekete geçirmek. Buydu durum. Yapılan buydu, doğru politika buydu. Bugün de budur. Bugün de gerçekler vardır Türkiye‘de. Müesseseler vardır, kurumlar vardır.,. Bütün bunları hesaba katmakla yükümlüyüz. Kurumlar içinde mesela bir Cumhuriyet gazetesi vardır. Cumhuriyet bir kurumdur, ihmal edilemez. Diyalog aranmalıdır. Bir ÖDP vardır. Bütün eksikliğine rağmen bir çatıdır. Öteki sosyalist partiler var, önemlidir. Burada bir Vakıf var. Vakıfla diyalog gereklidir, biz onun için buradayız. Bir şey çıkar belki. Onun için buradayız. Bir Yeni Gündem gazetesi var, müessesedir. Kürt hareketinin içindeki hareketler vardır. Bir HADEP var, müessesedir. Öteki sol Kürt örgütlenmeler var bunlar arasında diyalog aramak, koordinasyon aramak ve isim ne olursa olsun bunu aramak bir görevdir Ben böyle bakıyorum, böyle yaklaşıyorum. Ve çabalarım da bu doğrultudadır.
haber: BirGün Gazetesi
Bu haber 1438 defa okunmu?tur.