Türkiye'nin en verimli tarım arazilerini barındıran Trakya'nın kalbi konumundaki Ergene Nehri, uzunca bir süredir adeta hayalet gibi akıyor. Bölgedeki sanayi kuruluşlarının yarattığı kirlilikle uzun süredir mücadele ederek yaşam alanlarını korumaya çalışan Tarakya halkı, geçtiğimiz yıl Ekim ayında Edirne Uzunköprü'deki tarihi köprüyü trafiğe kapatara büyük bir eylem yapmışlardı. 'Ergene Hayata Dönsün' adıyla anılan ve 5 bin kişinin katıldığı eylemin ikincisi 10 Nisan'da Lüleburgaz Karamusul köyünde gerçekleşecek.

'ERGENE'Yİ KORUMAK BÜTÜN YURTTAŞLARIN ÖDEVİ'

Ergene Platformu adıyla biraraya gelen yöre halkı, yıllardır sürdürdükleri mücadeleyi genişleterek kurdukları www.ergenehayatadonsun.org adlı internet sitesinden seslerini daha çok insana ulaştırmak istiyorlar. Bir zamanlar Türkiye'nin çeltik ve ayçiçeği üretimi merkezi olan Trakya'daki Ergene sorununu başından izleyenlerden biri olan Edirne Barosu avukatlarından Bülent Kaçar, bölgedeki bu akıl almaz kirliliğe karşı ilk davayı açan hukukçu. 1997 yılında, Ergene'deki kirlilikten zarar gören 9 çeltik üreticisi adına Çevre Bakanlığı'na zararların tazmini için dava açan ve dava sonucu bakanlığı üreticilere tazminat ödemeye mahkum ettiren Kaçar, Ergene Havzası'ndaki onbinlerce dönüm tarım arazisini kirletenlere engel olmanın bütün yurttaşların ödevi olduğunu söylüyor.

KİMSE MAZERET SUNAMAZ!

Çevre Yasası ve ilgili mevzuatın bu konuda hükümete, valilere ve yerel yönetimlere etkin yaptırım olanakları sunduğunu hatırlatan Kaçar, "bu hususta hiç kimse mazeret sunamaz. Çevre ve Orman İl Müdürlükleri ve Belediyeler bizim yetkimiz yok, mevzuat yetersiz diyemez" sözleriyle yetkilileri daha etkin davranmaya davet ediyor. Toplumun geleceğini çalan faaliyetlere hiç kimsenin hoşgörü göstermeye hakkının olmadığını söyleyen Kaçar, "Birilerinin aşırı kar ve para hırsı yüzünden bütün Trakya’nın sağlığı bozulmaktadır. Sorumlular da yıllardır bu kirliliğe maalesef seyirci kalmaktadır" diye konuştu.

YARGI KARARLARINA RAĞMEN SORUMSUZLUK SÜRÜYOR

Danıştay 6. Dairesi'nin, 23 Kasım 2005 tarihli kararında, “Ergene nehrindeki kirliliğin devam ettiği sanayileşme ve şehirleşmenin yarattığı kirliliğin önlenemediği bu durumun söz konusu bölgedeki çeltik üretimini olumsuz yönde etkilediği ve olayda idarenin hizmet kusurunun bulunduğu açıktır” denildiğini hatırlatan Kaçar, "Edirne İdare Mahkemesinin ve Danıştay’ın Ergene Nehri ve Havzasındaki kirlilik ile ilgili 1998 yılından beri verdiği kararlarda mevzuat çerçevesinde sorumluların kimler olduğu, çevre kirliliğinin, ne şekilde ve hangi kurumlarca önlenmesi gerektiği detaylı ve gerekçeli hükümlerle açıkça ortaya konulmuştur. Ancak son on iki yılda Yargı organlarının verdiği gerekçeli hükümlere rağmen Ergene nehrinde ve havzasında kirlilik ve sorumsuzluk devam etmektedir" dedi.

ADLİ VE İDARİ ŞİKAYET HAKKI KULLANILMALI

Kirlilikten yakınmanın dışında, sorunun çözümünde sadece tazminat davası açmanın ötesine geçerek hukuksal çaba göstermenin zamanının gelip geçtiğinin altını çizen Kaçar, devletin geçmişte alınan tazminat kararlarını görmezlikten gelme tercihinin değişmediğini dile getirdi. Çevre Ceza Hukuku olarak tanımlanan Türk Ceza Kanununun 181., 182. ve 257. maddelerinin yurttaşlara tanıdığı haklar çerçevesinde adli ve idari şikayet hakkının kullanılması gerektiğini altını çizen Kaçar, "10 Nisan 2011 Pazar günü Trakya’nın vicdan sahibi duyarlı insanlarının katılımıyla gerçekleşecek olan Ergene Hayata Dönsün-2 Lüleburgaz Karamusul Mitingi mütevazi ama başı dik bir vicdan hareketi olarak bize harekete geçmemiz gerekliliğini bir kez daha anımsatmaktadır" ifadelerini kullandı.

'BU VİCDANSIZLIĞA DUR DİYECEKLER BİR ADIM ÖNE ÇIKSIN'

Ergene havzasındaki kirliliğin, tüm Trakya’nın yakıcı ve can alıcı sorunu olduğunu dile getiren Kaçar, "sermayenin vicdansızlığı ve kar elde etmek için her şeyi yok etme vahşiliği nedeniyle Ergene Nehrine bırakılan atıkların Saros körfezine dökülmesiyle onbinlerce dönüm havza toprakları ile birlikte Saros körfezi ve bu kıyılarda kirletilmektedir. Ayrıca bu sorun ülkemizin ve tüm insanlığın sorunu olduğuna göre kimse bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyemez. Topraklarımıza, suyumuza, sağlığımıza, geleceğimize yönelmiş olan bu kirletmeye, bu vicdansızlığa, bu sorumsuzluğa, bu bekleyişe kim dur diyecekse bir adım öne çıkmalıdır. Artık mağdur değil sorunun muhatabı olduğumuzu, bu vicdansızlığa dur diyeceğimizi yüksek sesle söylemek ve bu güne kadar rahat koltuklarda oturmaya devam edenlere de yetki ve sorumluluklarını anımsatmak zorundayız" dedi.

'SUSMAK, SUÇA ORTAK OLMAKTIR!'

Ergene'deki kirliliğin, herkesten önce bölgede temsiliyet iddiasında bulunan bölge belediyeleri, meslek odaları ve üretici birliklerinin sorunu olduğunun altını çizen Kaçar, "kimse ben yetkiliyim ama sorumlu değilim diyemez. Trakya’da bize yaşatılan ve insanımıza ve toprağımıza ve suyumuza kasteden vahşiliğe dur demek için yetkisi olan herkes sorumludur. Yetkilerini kullanmayanlara, yetkili ve sorumlu olduğu halde susanlara karşı sesimizi yükseltmek ve harekete geçmeleri için her tür girişimi yapmak zorundayız. Çünkü susmakve sessiz kalmak bu insanlık suçuna ortak olmaktır" diye konuştu.

yusuf yavuz-kaş