| |||||||||||||||||||||||
EN ÇOK OKUNANLARSON YORUMLANANLARHABER ARASON DAKİKA HABERLERİ....EKŞİ SÖZLÜK...CANLI TV İZLE...YAKINDA... |
SİVİL İTAATSİZLİK06 Şubat 2011, 20:02 Özer YILMAZ Bugün Bergama halkının siyanürle altın aramalarına karşı direnişi, Fındıklı'da tutulan nöbet, Yuvarlakçay halkının direnişi, Antalya Elmalı'da çed toplantısı yaptırmayan köylü, Munzur'a şantiye kurdurmayan yöre insanı, Afyon Beyyazı'da taş ocaklarını protesto için çocuklarını okula göndermeyen halk, metrobüs zamlarına elhamdülillah demeyip ücretsiz binme eylemi yapan halkevleri, Doğu Karadeniz'deki sayısız vadideki direnişler ve fabrikaların önünde kurulan onlarca çadırın tamamı günümüz yasalarını çiğnemektedir. SİVİL İTAATSİZLİK Bahadır KUNDAKÇI - Kaş / Antalya Hukuk-Devlet ve Demokrasi Devletin varlığını kabullenen, demokratik yönetim biçimlerinin egemenliği şekillendirdiği yaşam formlarına eleştirel bir yöntem olarak sivil itaatsizlik günümüzde varlığı tartışılan bir kavramdır.
Demokratik yönetimlerde hukukun adalete yönelik olması beklenilir. Sivil itaatsizlik hukuk normlarının genel düzen ve toplumsal yarara her zaman uygun düşmemesinden doğar. Yönetimlerin rotası olan siyaset, hukuku da tabanına doğrulayıcı olarak koyarak şiddeti gizliden gizliye besler. Hukuk ve siyaset kurumları, korku ve suçluluk duygusunu insanların içine salarken şiddeti araç edinir. Hukuk, iktidarın adalet anlayışı olduğu noktada dünyada isyan ve devrimler söz konusu olmuştur. Fenomenin özü, tüm iktidarların yargılanabildiği bir adalet öngörüsüdür. Tüm iktidarların yargılanabilir olması ‘egemenlik’ vasfının dağıtım şekli ile doğrudan ilişkilidir. Halkın egemenliği, bir ulusun egemenliği, anayasal egemenlik, iktidarın egemenliği gibi karar alma mekanizmasının kimin boyunduruğunda olduğu sorunsalıdır.
Sivil itaatsizlik tam bu noktada egemenlik mekanizmasını ele geçirmeyi değil onu sorgulamayı ve afişe etmeyi amaçlar. Demokratik hukuksal düzenin, bireylerin kendisini savunması için verdiği hakların kaybedilmesi, yasal yolların tıkanması ile itaatsizlik eylemlerinin meşruluğu söz konusu olmaktadır.
Sivil itaatsizliğin sınırları Sivil itaatsizlik ve pasif direnme hakkının temelleri; yasaya aykırılık, şiddetsizlik, kamuya açıklık ve çiğnenen normun yaptırımını kabul etmektir. Hükümetin politikalarını benimsemeyen, diğerlerinin de ilgisini buraya çekmeye çalışan ve hukuki yeni bir sonuç çıkarma çabasında olmak bu tanımın içinde kalır.
Freeman direnme hakkını, başkasının eylem ya da iradesine karşı olan psikolojik, fiziki ya da her türlü muhalifliği kapsayan, zorlamaya karşılık verilen bir savunma modeli olarak tanımlar. Gerek ABD bağımsızlık bildirisinde gerekse Fransız İhtilali bildirilerinin hemen hepsinde direnme hakkına yer verilmiştir.
En kapsamlı olarak Thoreau tarafından ortaya atılan doktrin, Gandhi ve Luther King tarafından da insanların görüşüne sunulmuştur. Hepsinin temelinde siyaset(iktidar) ve adalet ikilisinin kaçınılmaz maşası hukuku lehine şekillendirmesi yatmaktadır. Halklar yönetimde söz sahibi olmayı her iktidar döneminde gün geçtikçe daha da kaybederler ve hukuk adına atacak adımları kalmaz. Bu noktada sivil itaatsizlik devrimden tamamen farklı olarak hukuk normlarının eşitlik ve adalet çizgisinden ayrılmasını afişe eder. Sokrates’in kendi idamına göz yumması da bir örnektir.
En iyi yönetim en az yönetendir diyen Thoreau, iktidarların kendi menfaatlerine bir düzen oluşturması karşısında insanların bunaldığını ve sivil itaatsizliğin meşru olduğunu savunur. Gandhi İngiliz sömürüsünün tüm çıplaklığını sivil itaatsizlik ve pasif direniş ile dünya kamuoyuna afişe etmiştir. L. King ise siyahların hakkındaki hukuksal kuralların geçersiz,adaletsiz olduğunu bu doktrinle gündeme getirmiştir. Eğer adaletsizlik yöneticilerin uygulama şekli olmuş ise kurallara itaatsiz olmak yönetimleri dize getirmenin başlıca yoludur.
Meşruluk durumu Demokratik ve hukuksal edinimler sonuçsuz kaldığında bir dizi eylemler ile adilce yaşama hakkı savunulmaya başlar. Yaşamsal hakların savunulması için mevcut yasalar çiğnenmeye başlanmalıdır. Bu noktada meşruluğunu kazanmaktadır; demokratik hukuk devletinde ortak yararların tekrar kazanılmasına yönelik olması meşruluğunu kanıtlar. Oturma eylemleri, siyahlar ile aynı koltukta oturmak, şantiye alanlarını işgal etmek, iş makinelerini durdurmak, sınırları ihlal etmek, vergileri ödememek gibi sayısız eylem tarzı artık meşru sayılacaktır.
Türkiye ve Sivil İtaatsizlik Tüm dünyada tanrıdan gelen yönetim anlayışı yol olurken ülkemizde kökten dogma bir iktidar özlemi vücut bulmuştur. İtaatini dinsel argümanlar ile destekleyen, buyruklarını dogmalardan üreten günümüz karar vericileri sivil itaatsizliğin zeminini var etmektedir. Bu eylem biçimi sosyalist, anarşist ya da herhangi bir biçimde devrimci birlikteliklerden öte farkında olmadan doktrini olmayan kesimler tarafından kullanılmaktadır.
Türkiye’de aleni bir biçimde toplumsal dönüşüm baskısı söz konusudur. Öncesinde hakim ideoloji Kemalizm’in dayattığı kurumların ulusalcı-otoriter hukuk normlarını tasfiye etmeye başlayan iktidar; kendi dogmatik, liberal ve karşı devrimci bir politika izlemektedir. Ortadoğu, Avrupa ve 3. dünya ülkeleri tanımıyla bilinen ülkelerdeki başkaldırı ülkemizde buyruk altına girme özlemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Asgari ücretle, dünyanın en pahalı hayatları ile en ucuz hayatını yaşayan insanlar şükretmektedir. Tüm argümanları meta-para-meta üzerine olan iktidar Anadolu’nun belki de sayıca fazla olan insanının görüş alanına girmeyi başarmıştır.
Fakat tüm halklar boyun eğip buyruklara uymakta mıdır? Kesinlikle hayır!..
Bir sivil itaatsiz olarak Gürgenli Nine 86 yaşındaki Fatma Akyıldız, Senoz’da HES firmasına karşı değnekleri ile karşı koyarak, yıkılsın viran olsun o direkler demiş ve direniş tarafına geçmiştir. Gürgenli Nine bu noktada devletin hukuk ve adalet normlarının kendisine yüz çevirdiği anda ister bireyci-anarşist düzlemde düşünelim ister evrensel bir ahlak anlayışı olarak ele alalım yasa koyucunun kendi vicdanının önünde gelemeyeceğini eylemi ile kanıtlamıştır.
Vicdani konularda çoğulların yasası geçerli değildir diyen Gandhi’ye paralel olarak Senoz Kadınları ‘ burada Senoz Kuralları geçer’ demiştir.
Karadeniz tarihinde Fatsa gerçeği vardır. Terzi Fikri Karadeniz’in nelere gebe kalabileceğini tüm dünyaya göstermiştir. Egemen olduğunu algılayan Fatsa kadınları, faşizme geçit yok sloganları ile direnmiştir. Yasa koyucular tankları ve tüfekleri ile halkın direnişini pasifize etmekle kalmamış, tüm coğrafyayı faşizmin kalesi haline dönüştürmeyi amaç edinmiştir.
Bugün Karadeniz’in her köşesinde pasif direnişler, sivil itaatsizlikler söz konusudur. İktidar bunun farkında olup her türlü egemen gücünü halkın üzerinde kullanmaktadır. Direnen halka terörist, çapulcu hatta en kötüsü çevreci yaftası biçmeye çalıştı ama olmadı. Afyon’da yaşlı amcaların kafasında joplar patlattı, halk çocuklarını okula göndermeyerek 12.000 kişinin iradesini tokat gibi gösterdi. Direnişler, göz altılara , hapislere, sürgünlere rağmen devam ettikçe kanun koyucunun hareket alanı daralacaktır. Sivil itaatsizlik her iktidarın algısını dağıtır niteliktedir. Zenginleşme, sanayi toplumu olmanın mutluluğu getirmeyeceğini tüm dünya halkları artık anlamış olsa da ülkemizde hala asgari ücrete şükreden, mutluluğu duble yol ile ölçen, mübadeleyi tek mutluluk olarak algılayan çağın gerisinde bir anlayışın iktidarı hüküm sürmektedir. Sivil itaatsizlik mi Devrim mi? Bugün Bergama halkının siyanürle altın aramalarına karşı direnişi, Fındıklı’da tutulan nöbet, Yuvarlakçay halkının direnişi, Antalya Elmalı’da çed toplantısı yaptırmayan köylü, Munzur’ a şantiye kurdurmayan yöre insanı, Afyon Beyyazı’da taş ocaklarını protesto için çocuklarını okula göndermeyen halk, metrobüs zamlarına elhamdülillah demeyip ücretsiz binme eylemi yapan halkevleri, Doğu Karadeniz’deki sayısız vadideki direnişler ve fabrikaların önünde kurulan onlarca çadırın tamamı günümüz yasalarını çiğnemektedir.
Tam bu noktada halklar sivil itaatsizlik ve pasif direnme haklarını kullanmaktadır. Diğer ülkelerde değil pasif direniş, devlet başkanlarının şahsiyetine yönelik suçlamalar, boyalı eylemler göz altına alınma sebebi bile değildir. Bizde bir stadyumda iktidarı yuhalamak terörle mücadele tarafından sorgulanmanızı getiriyor. Torbaya yasalar sıkıştırılıp apar topar işçilerin, egemenliğin kayıtsız şartsız sahibi olanların rızası olmadan hukuksallaştırılıyor. İşte söz konusu meşrutiyet burada iktidardan halka geçiyor. Bu iktidar da diğerleri gibi meşru değildir. Seçim barajını kılıf edinen, dinsel motifler ile halkı tatmin eden güce karşı tüm sivil itaatsizlikler meşrudur.
Gelinen noktada devrimciler ile itaatsizler arasında bir işbirliği de söz konusu olmuştur. Pasif direnişi tarz edinmeseler de sosyalistler tam bu aşamada itaatsizler ile aynı safta yer alıyor. Belki de devrimin ön aşaması olarak yorumluyorlar pasif direnişleri. Bu omuz omuza birliktelik ülkemizde yeni yeni meyvelerini vermeye başlamıştır. Egemenler bunun farkında olacak ki, şeriat hükümleri ile yönetilen ülkelerin katılığında daha pasif direniş kısmında halkları pasifize etmeye çalışıyor. Kanuni, baskıcı ve cezalandırıcı tüm araçlarını sonuna kadar kullanıyor.
İtaatsizler ve Siyaset Bu minvalde gelinen noktada sivil itaatsizliğin bu kadar yoğunlaştığı ülkemizde seçim sonuçları nedense fazla değişmiyor. İşte bu noktada muhalif-devrimciler ile yapılan işbirliğinin zaman alsa da sonuç getireceğine inanıyorum. Gününü kurtarmayı amaçlayan, işsiz kalmaktan korkan, sınıf bilincinin getirilerini kavramaktan aciz insanların iktidarı güçlendirmekten başka yapabileceği bir şey olamaz.
Seçim barajı, orta yolcu halkın alternatifsizlik bahanesi, bilimden yoksun üniversiteler- yandaş satılmış hocalar, liberal yol göstericiler ve günümüz sosyoekonomik şartları da ele alındığında çıkış yolları oldukça zor görünüyor. Bu ülkenin her yerinde direnişler baş gösteriyor, sınıflar arası uçurumlar çatışmalara dönüşüyor, halklar dillerini konuşamıyor ve demokratik haklarını geri kazanmak için mücadele veriyor. 1980 sonrası hiç olmadığı kadar büyük bir zulüm ve bir o kadar da direniş söz konusudur.
Bu karar verici, yasa koyucu iktidar da biliyor ki baskıcı, zulmeden, para ve metayı yücelten, emekçileri dara sokan her egemen gibi sonu gelecek. İktidarda kaldığı süre zarfında kesesini tıka basa dolduracak ve günü geldiğinde yok olup gidecektir. Burada asıl önemli olan bunu tekerrür ettirecek miyiz bir daha ki sefere? Bu haber 2367 defa okunmu?tur.
|
DOST SİTELER...
ÖNEMLİ LİNKLER...
GOOGLE TERCÜME |