“Eskiyecek her şeye ‘yeni’ derler”
Başlık, Özdemir Asaf’ın...
Besbelli, şu önümüzdeki birkaç gün, şimdiden eskiyen “yeni” yıl münasebetiyle, en fazla duyacağımız kelime “yeni” ve illa ki “yeni torba yasası” olacak... Ama gündemde zaten bu türden “yeni” şeyler yeterince yok muydu?
Sadece yeni torba yasası değil, yeni Genelkurmay, yeni Kürt çözümü, yeni CHP ve bir de yeni sağcılar... Tıpkı televizyon reklamlarında arkaik markaların bile kendini yepyeni diye kakalaması gibi...
Piyasada reklamın, siyasette propagandanın sihirli kelimesidir “yeni”...
Son referandumda iyi alıştılar, topyekûn siyasi vesayetlerini yutturmak için anayasa değişiklik torbasının içine birkaç itiraz edilmez ve bir ölçüde gerekli madde koymuşlardı, yine aynısını yapıyorlar...
Eskiden birkaç konu bir arada olduğunda “yasa paketi” denilirdi, şimdi belki kömür torbasını filan çağrıştırdığından “torba yasa” diyorlar. Önce dediler ki, “Yaşadınız! Alın size bir kıyak daha...” Vergi borçları affedilecek ve sözüm ona bazı güzellikler yapılacaktı. Sonra bir baktık, aynı torbanın içine sessiz sedasız öyle kazıklar konmuş ki... Özellikle belediye işçilerinin, genç işçilerin, engellilerin vb. canlarına okuyacak düzenlemeler... Ve öyle bir tezgâh ki, “vergi borcum kalktı” diye sevinen esnaf, işçi oğlunun canına okuyacak aynı yasaya mecburen sessiz kalacak. Zaten maksat da bu değil mi? Birisi bağırırken diğeri onu sustursun! Kamuoyunda ise BirGün, Evrensel filan olmasa sanki böyle bir yasa yokmuş gibi bir hava var... On binlerce işçinin protesto eylemlerine tam bir medya sansürü uygulanıyor.
AKP her şeyin tek torbaya doldurulması hokkabazlığını siyaset edindi: Önce bir “Allah razı olsun” dedirtiyor, yani önce uyuşturuyor, sonra yenilen kazığın acısı algılanınca da “Allah belanızı versin!” Yahu bunların adı “torbacı”ya çıkacak, haberleri yok... Birileri bu lafın, dünyanın her tarafında uyuşturucu pazarlayan insanlar için kullanıldığını hatırlatsa...
Kürt açılımı torbasından ise çözüm tartışmaları hakkında “Suikasttır, vatanımıza karşı bir cinayettir” cümlesi çıktı. Yeni CHP, yeni Genelkurmay, eski AKP ile birlikte iki dil konusunda yekpare oldular. Tek dil, tek millet dayatmasının amacının, aslında tek sermaye, biricik kapitalizm savunusu olduğunu biliyoruz. Yeter ki kapitalizm tehlikeye girmesin. İşte bu yüzden biricik kapitalizm savunucularından Taha Akyol, özerklik tartışmasında kendince en vahim noktaya, “yerinden yönetim” anlayışına parmak basıyor: Kürt Çalıştayı’nda dile getirilen “Kapitalizme son vermek... Topluluklar ekonomisi... Ekonomiyi tüm topluluklara mal etmek”, “Kürdistan ekonomisinde... Azami kârı hedeflemeyen, kullanım değerini esas alan bir ekonomik yapı” gibi sözlerin Marksist modeli çağrıştırdığı ve bunun da bölgeden sermaye kaçışı ve ekonomik çöküntüden başka bir şey getirmeyeceği uyarısında bulunuyor. Akyol’a göre projenin “totaliter” (Marksist) olması “ayrılmak”tan bile daha tahripkâr sonuçlar yaratabilirmiş! İşte bu da Kürt çözümünde “yeni” bir sınıfsal yaklaşım...
Hayatın her alanında zuhur eden yeni’ler, sol cenahta da yaşanıyor... Eski solcular yeni sağcılar oldular... Nihayet “Sol-liberal” ara aşamasını geçtiler ve yepyeni sağcılar olarak, AKP hükümeti kanatları altında ekranlardalar. Bu yüzden artık onları sol kategorisine koyup öfkelenmenin de anlamı kalmadı... Önce başarının tanımını değiştirdiler, artık yüzde 58’in bir parçasıydılar. AKP’nin başarısını kendi başarıları saydılar. Ama bunun tescili için solculuğun, sosyalistliğin tanımının değiştirilmesi lazımdı... Mesela AKP’yi yekten savunanlara karşı yapılan protestoları protesto etmek için imza filan toplanmalıydı. Öyleyse bu şahıslar artık biz solcuların umurunda olmamalı... Çünkü düpedüz AKP programının bir parçasıdırlar... Asabımızı bozduklarında onları yok sayacağız ve böyle bitecekler, ama hakikaten bitecekler. Çünkü yok sayıldıklarında AKP onların bir işe yaramadığını görecek ve dımdızlak ortada kalıverecekler.
Onlar koro haline “yeni yeni yepyeni” diye çığlık atarken, köhne düzenleri içten içe çürüyor. Velhasıl kardeşler, marifet “yeni yeni” diye çığırtmakta değil, “yeniden ve yeniden” direnmeyi sürdürmekte, her şeyin bittiğinin söylendiği yerde ve zamanda...
MELİH PEKDEMİR