| |||||||||||||||||||||||
EN ÇOK OKUNANLARSON YORUMLANANLARHABER ARASON DAKİKA HABERLERİ....EKŞİ SÖZLÜK...CANLI TV İZLE...YAKINDA... |
"Devrim" CHP'yi aşar!17 Kasım 2010, 03:05 Özer YILMAZ Piyasa bütün dünyada ve Türkiye'de kapitalizm öncesi sömürü biçimlerine dönerken, ezilen kitlelere kurtuluş seçeneği olarak piyasayı gösteren bir "devrimcilik" yalnızca beyhude olmakla kalmaz. Üstüne üstlük bu "devrim"in boşa çıkışının kaçınılmaz bir hayal kırıklığına düşüreceği mülksüz ve umutsuz kitlelerin hızla faşizme meyletmeleri için lazım gelen verimli toprağı da hazırlamış olur. "Devrim" CHP'yi aşar!Piyasa bütün dünyada ve Türkiye'de kapitalizm öncesi sömürü biçimlerine dönerken, ezilen kitlelere kurtuluş seçeneği olarak piyasayı gösteren bir "devrimcilik" yalnızca beyhude olmakla kalmaz. Üstüne üstlük bu "devrim"in boşa çıkışının kaçınılmaz bir hayal kırıklığına düşüreceği mülksüz ve umutsuz kitlelerin hızla faşizme meyletmeleri için lazım gelen verimli toprağı da hazırlamış olur. Ertuğrul Kürkçü
Türkiye'de kapitalizme karşı bir devrimle ilgilenenlerin, genel başkanının "devrimcilerin adresi" olarak gösterdiği, üyelerine "yoldaşlarım" diye seslendiği bir partiyle ilgilenmeyeceklerini düşünmek abes olur. Kılıçdaroğlu'nun ima ettiği umutKılıçdaroğlu'nun Genel Başkanlığı'yla birlikte CHP'de ortaya çıkan çalkantı ve değişikliklerin toplumsal kökleri var. Olanları, bir jestler toplamına, yaklaşan seçimlere yönelik manevralara indirgemek görüneni bile açıklamaya yetmez. Bu devlet partisinde süre giden çatışmaları anlamak açısından da, yüzlerini ona dönen kitlelerin bu değişimi anlamlandırışlarını çözümlemek açısından da bir yarar sağlamaz. Deniz Baykal CHP'nin başından bir video-komplo ile uzaklaşmasa, Kılıçdaroğlu, Genel Başkanlığa belki hiçbir zaman yükselemeyecekti. Ama, asıl büyük soru, bu komplonun ardındakilerin kimler olduğu değil, çaresiz, yoksul, korunaksız, kaygılı ve öfkeli milyonlarca kadın ve erkeğin, neden Kılıçdaroğlu'nun arkasına yığılmaya başladığı. Baykal döneminde CHP'ye yığılmış ırkçı "beyaz Türkler"in giderek Kılıçdaroğlu'nun karşısında neden konumlandığı. Elbette bunda Kılıçdaroğlu'nun karmakarışık söylemi içinden, muhataplarının seçerek algıladıkları mesajların payı çok; ama toplumsal statüsü, etnik ve sınıfsal kökeni, siyasal geçmişi ve hayattaki duruşunun önemi daha az değil. CHP'nin Genel Başkanı olduğu Kongre'yi izleyen Selim Evren, Kılıçdaroğlu'yla solun farklı eğilimleri ve bu eğilimlerin arkasındaki insanlar arasındaki rezonansı bianet.org'da şöyle tasvir ediyordu:
Evren'in Kongreden aktardığı şu gözlemler de Baykal'ın yerini Kılıçdaroğlu alırken neden "devlet güvenliği" retoriğinin yerini "devrimcilik"e bırakmakta olduğuna da ışık tutabilir.
Şu halde, 1960'lar ve 70'ler dünyasında yaşamış olanların Ecevit CHP'sinin basübadelmevti özlemiyle 21. yüzyıl başlarının kaotik Türkiyesi'nde büyük kentlerin yoksullarının patlayıcı öfkesi CHP'de bir araya gelebilir ve CHP gerçekten "devrimcilerin adresi" olabilir mi? Siyasi İslam'ın baskısıyla milliyetçi reaksiyon arasında, küresel kapitalizmin sömürüsü ile doyurulmamış arzular arasında, geçmişle gelecek arasında, Doğu ile Batı arasında, savaşla barış arasında, milliyetçilikle halkların kardeşliği arasında sıkışan kadın ve gençlerin arayışları CHP'de buluşabilir mi? CHP'nin açmazları Bunun önünde Kılıçdaroğlu'nun aşamayacağı iki büyük engel var gibi gözüküyor. Birincisi tarih! Bülent Ecevit'in 1960'lar başında "Toprak işleyenin su kullananın", "Ne ezilen ne ezen, insanca hakça bir düzen" çağrısıyla, işçi sendikalarına dayanarak Türkiye koşullarına uyarlamaya çalıştığı "sosyal demokrasi" Avrupa'nın siyasal dünyasından tercüme edilmişti. Şimdi hasretle yad edilen bu "sosyal demokrasi" esasen Sovyet Devrimi'nin ve Sovyetler Birliği'nin II. Dünya Savaşı sonrası genişleyen hegemonyasının kapitalist Batı Avrupa'nın toplumsal ve iktisadi koşulları üzerindeki etkisini yansıtıyordu.
Bu dünya, Ecevit'in dünyası, artık yok; mavi gömlekler bu dünyayı geri getiremez. Böylece Kılıçdaroğlu'nun ikinci engeline geliyoruz: Bugün! Kagarlitskiy'in belagatle ifade ettiği gibi Sovyet sisteminin çöküşü, "sosyal demokrasi için de bir felaket" oldu.
Bu eğilim bugünün dünyasında kapitalizmin küresel krizinde ifadesini buluyor. Bütün dünyada ezilenler krize yanıt arayışı içinde Marx'a dönerken Kılıçdaroğlu Keynes'e bir şans vermek istiyor: Hürriyet'ten Erdal Sağlam'a hedeflerini şöyle açıklıyor:
1960'lar dünyasında Ecevit'in temsil ettiği "sosyal reform" solculuğu sermayenin "ertelenmiş devrim"le uzlaşma projesiydi. Bir bunalım çağında piyasa bütün dünyada ve Türkiye'de kapitalizm öncesi sömürü biçimlerine dönerken, ezilen kitlelere kurtuluş seçeneği olarak piyasayı gösteren bir "devrimcilik" yalnızca beyhude olmakla kalmaz. Üstüne üstlük bu "devrim"in boşa çıkışının kaçınılmaz bir hayal kırıklığına düşüreceği mülksüz ve umutsuz kitlelerin hızla faşizme meyletmeleri için lazım gelen verimli toprağı da hazırlamış olur. Yaşamak için piyasaya karşı bir devrimKemal Kılıçdaroğlu'nun "özgürlük" vaadi Deniz Baykal'ın "desteğiyle" aşağıdan ve Süheyl Batum'un Genel Sekreterliğiyle yukarıdan kuşatılıp inandırıcılığını yitirirken, "sosyal piyasacılık" programı da "devrim" vaadini bir oksimorona çeviriyor. Gene de, kafaları karışık ve öfkeli, AKP hâkimiyetinden kurtulmak için tutuşan milyonlar henüz daha soldan bir rekabetle yüzleşmiş olmayan Kılıçdaroğlu söylemi içinden "piyasa"yı değil "devrim"i seçebilirler pekâlâ. Ne var ki, o kitleler "acı gerçek"le yüzleştiklerinde sosyalist devrimciler onlara hala tutunacakları bir anti-kapitalist program sunamamış olurlarsa, bu, kapitalizmin küresel krizi çağında "sosyal piyasacılık" satmaktan daha az vahim bir kusur olmayacaktır. Çünkü 21. yüzyılda yaşamak için dahi kapitalizme karşı bir devrim gerekiyor!Ertuğrul Kürkçü Bu haber 1570 defa okunmu?tur.
|
DOST SİTELER...
ÖNEMLİ LİNKLER...
GOOGLE TERCÜME |