Tosun Paşa filmini izlemeyen var mı? Herhalde yoktur. Benim gibi her rastladığında izleyen de çoktur. Bugünlerde ne zaman gazete okusam bu film aklıma geliyor. Birini okuyorum ‘Tellioğulları harekete geçti’ diyorum, diğerini okuyorum ‘Seferoğulları sessiz kalmadı’ diyorum. İnanın çok eğleniyorum. Anlamışsınızdır Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanı olması sürecinde medyamızın ikiye bölünmüşlüğünden söz ediyorum. Tellioğulları ve Seferoğulları, aman ne diyorum Yandaş ve Partizan olmak üzere ikiye bölünen medyanın ağlanacak haline gülüyorum.

 

Peki medyanın hangi halleri, handiyse bütün Türkiye’nin üzerinde uzlaştığı klasik Tosun Paşa filmine benziyor. Hadi bu hafta ağlanacak halimizin gülünecek taraflarına bir bakalım.

 

 

Tosun Paşa filminin klasikleşmiş repliklerinden biri “tutmayın küçük enişte”yidir. Öyle ki, gündelik hayata bile yerleşmiştir bu replik. Haliyle medyamızın Yandaş ve Partizan olmak üzere ikiye bölündüğü süreçte de bu repliğin cuk oturduğu yazarlar var. Benim geçen haftaki yazılarda gördüğüm, ‘en iyi tutmayın küçük enişteyi performansı’nı iki yazarımız arasında paylaştırmak isterim; Akif Beki ve Emre Aköz. Bir süredir yandaşlığı övünülecek bir şey olarak sunmaya çalışan Beki’nin bir küçük enişte heyecanıyla ortaya atılmaması şaşırtırdı zaten. Emre Aköz de benzer bir heyecanla ortalığa fırlıyor, önce Kılıçdaroğlu’nu kuklacıların oynattığını söylüyor, ardından 70’lerden kalma cüzdan politikalarıyla başarılı olamayacağını öngörüyordu. Kemal Sunal, “tutmayın küçük enişteyi” repliğini “salıverin gitsin” diye tamamlar. Beki ve Aköz’e bakınca içimden “salıvermişler hakikaten” demek gelmiyor değil.

 

Tosun Paşa filminin hamam sahnesini ve oradaki şarkılı atışmayı da hatırlarsınız. Bu ara köşeler de tıpkı öyle. Çirkefliğin bini bir para. Bir taraf eli patlarcasına Kemal Kılıçdaroğlu’na alkış tutarken, diğer taraf Allah ne verdiyse Kılıçdaroğlu’na saldırıyor. Ortalama bir okurun gerçeklere ulaşması için iki medyayı birbirine bölüp aritmetik ortalamasını alması şart. Birkaç akil köşe yazarı da olmasa şöyle tarafsız bir Kemal Kılıçdaroğlu analizi okumak çok zor. Yoksa diğerlerine kalsa Kılıçdaroğlu ya büyük kurtarıcı, ya büyük kolpacı. Ortası yok yani. “O kurnadan bu kurnaya çirkef sıçramış” şarkısına karşı tarafın verdiği cevap “Sizden âlâ çirkef olmaz, bey kızı size kalmaz” şeklindedir. Önümüzdeki seçim, bey kızının kime kalacağını gösterecek, ama medyamız da değişen bir şey olmayacağı, Tellioğulları – Seferoğulları çekişmesinin süreceği aşikâr. Bu çekişmenin arasında gazetecilik aramaya filan kalkmayın, bulamazsınız.

 

 

Kemal Sunal’ın filmdeki tarihin en hızlı samimileşme sürecini gösteren diyaloğu da unutulmazdır. “İbrahim Paşa Hazretleri” diye başladığı hitabı, “İbrahim Bey, İbraam, İbo” diye tamamlar Sunal. Yandaş ve Partizan diye bölünen medyamızın Deniz Baykal’a karşı tavrı da aynı hızla değişti. Bir taraf kaset skandalının ilk günlerinde Deniz Baykal’a sahip çıkar gibi görünürken birkaç gün içinde hızla harcadı. Senelerdir Deniz Baykal’a demediğini bırakmayan karşı taraf ise öyle bir muhabbetle Baykal’ı sahiplendi ki, gözleriniz yaşarır. Yani Tosun Paşa filmi yine tekerrür etti. Rasim Ozan Kütahyalı’yı bile azılı Deniz Baykal’cı yapan acayip günler yaşandı. İyi oldu aslında. hepimiz köşe yazarı milletinin, Kemal Sunal’ın bu repliğinden bile hızlı dönebileceğini gördük. Herhalde Deniz Baykal da olup bitenler karşısında filmdeki Kemal Sunal gibi “Yok ya öldüm mü ben? Ne iyi adamdım ben ya?” şaşkınlığı yaşamıştır.

 

 

Bu son gelişmeler yine turnusol kağıdı gibi ortaya çıkardı ki, ana-akım medyada tarafsızlık diye bir şey yok. Medyanın iki tarafı Tosun Paşa filmindeki Tellioğulları ve Seferoğulları ne kadar birbirinden farklıysa, o kadar farklı. Artık Tellioğulları’nı mı, Seferoğulları’nı mı seçersiniz bilmiyorum; ama bu haftanın Köşe Vuruşu’nu belki o film kadar eski bir reklam sloganından esinlenerek bitirmek istiyorum: Yok aslında birbirinizden farkınız, çünkü siz Türk medyasısınız!