Likya Haber Gazetesi, Kalkan, Kaş Antalya Haberler
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

EN ÇOK OKUNANLAR

HABER ARA


Gelişmiş Arama

BU GÜNÜN MANŞETLERİ...

manşetler

SON DAKİKA HABERLERİ....

EKŞİ SÖZLÜK...






CANLI TV İZLE...

YAKINDA...

ÖZELLEŞTİRMELERE HAYIR!

ALEXA

Alexa Certified Traffic Ranking for www.likyahaber.net

SİTEYE GELENLER

free counters

ÇEVRİMİÇİ

Bu ödül ortalığı ayağa kaldırdı

Bu ödül ortalığı ayağa kaldırdı

Tarih 03 Mayıs 2010, 11:37 Editör Özer YILMAZ

Akdeniz Üniversitesi'nin Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'na verdiği çevre ödülü, ülke genelindeki çevre örgütlerini ayağa kaldırdı.

Bu ödül ortalığı ayağa kaldırdı 

Akdeniz Üniversitesi'nin Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'na verdiği çevre ödülü, ülke genelindeki çevre örgütlerini ayağa kaldırdı.


Akdeniz Üniversitesi bünyesinde kurulan Akdeniz Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (AKÇAM), her yıl düzenli olarak (Çevre Hizmet Ödülleri) adıyla çevre ödülleri veriyor. Merkezin bu yıl A.Ü Mühendislik Fakültesiyle birlikte verdiği ödüller 19 Nisan’da yapılan bir açıklamayla kamuoyuna duyuruldu.

AKÇAM’ın açıkladığı ödül listesinde, Fikret Otyam, İÇDAŞ A.Ş, Koç Holging, Ömer Önder, Pharma Vision, ASAT, Erdoğan Kahya, Prof. Dr. Necmettin Çepel, Prof. Dr. Sücaattin Kırımhan ve TRT Antalya Radyosu gibi kişi ve kurumların adı geçiyordu. Buraya kadar her şey normaldi. Kısacası ülkenin çevreyle ilgili bir akademik kurumu, ödül yönetmeliği kriterlerine göre seçtiğini açıkladığı kişi ve kurumları ödüllendirerek, çevreye karşı özendiriyordu.

Ancak merkezin, kişi ve kurumların dışında verdiği ‘özel ödül’ün, bu yıl ‘AB’ye tam üyelik sürecinde çevre başlığının açılması için gösterdiği üstün gayretlerden’ dolayı Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’na verileceğini açıklaması başta çevre örgütlerini ayağa kaldırdı.

Çünkü Bakan Eroğlu’nun her fırsatta “lobicilik”le suçladığı ve hakarete varan sözlerle ağır eleştirilerde bulunduğu çevre örgütlerinin temsilcileri, Antalya başta olmak üzere tüm ülkenin çevre katliamları ve ulusal servetlerin elden çıkarılmasıyla sarsıldığı bu dönemde 11 Msyıs'ta verileceği açıklanan bu ödülle ilgili çok sert açıklamalar yaptılar.

Bu açıklamalara geçmeden önce kısaca Akdeniz Üniversitesi’nin de içinde bulunduğu Antalya’nın “çevresinde” neler oluyor bir göz atalım…

Antalya, yalnızca bikinili Rus güzellerinin plajlarını arşınladığı ve havaalanına inen uçakların sayılıp turizm gelirinin hesaplandığı bir kent değil. Kentte turizm yatırımı bulunan birçok büyük şirket, son yıllarda Antalya’nın dağlarında da yatırım yapmaya başladı. Çünkü turizm, her türlü eleştiriden uzak, adeta tartışılmaz bir “ideoloji” halini almış durumda. Bu nedenle Antalya’ dağlarında verilen 2000’in üstündeki maden arama ruhsatıyla, kentin can damarları derelerin katliamı anlamına gelen onlarca dere ve akarsuyun üzerine projelendirilen 59 hidroelektrik santralin (HES) birçoğunun ruhsatı turizm şirketlerinin elinde.

Son beş yılda yalnızca Belek’te 500 bin ağaç katledildi. Elmalı Çığlıkara’da, bugün yalnızca Lübnan bayrağında görebildiğiniz Lübnan Sediri ormanlarının tam göbeğinde beş yıldır yüzlerce yılık anıt sedirler kesiliyor. Öyle ki, bu bölgede bulunan sedirlerden birinin İsa’dan bile yaşlı olduğu söylenir. Üstelik, ‘Çin’e taş satmak için maden ruhsatı alan İspanyollar tarafından Türkiye’nin ormanları katledilerek’ yapılıyor bu vahşet. Orman idaresi bu vahşeti sessizce izlemekle yetiniyor.

HES tartışmaları başladığından beri Antalya ve bölgenin diğer illerinde köyleri karış karış geziyoruz. Torosların dünyada eşi benzeri olmayan endemik zenginliği plansız ve vahşice sermayeye peşkeş çekiliyor. Bütün dünyada yüz yıldır süren bir su savaşının tam ortasında yaşıyor Türkiye. Milyonlarca yıldır yerel halkların kontrolünde bulunan su kaynakları, devlet eliyle özel sektörün denetimine geçiyor.

Vahşi kapitalizm, devlet eliyle derelerden, vadilerden Anadolu’nun kılcal damarlarına ulaşıyor! Anadolu’nun Hititlerden buyana sürdürdüğü geleneksel yaşama biçimine narkoz veriliyor. Türkiye’nin köylerinde “yaşam nakli” yapılıyor!

Akıllara durgunluk verecek türden bilgiler öğreniyoruz köylerde. Alakır’ın sularının bedelsiz olarak özel şirketlere devredildiğini, köyünün suyuna sahip çıkmaya çalışan muhtarların jandarma ve kaymakamlar tarafından gözdağı verilerek korkutulduğunu, derin vadilerde çalışan inşaat işçilerinin uçuruma yuvarlanarak trajik şekilde öldüğünü…

Muğla Köyceğiz’deki Yuvarlakçay’a yapılacak HES’lere karşı, TEKEL işçileriyle birlikte başladıkları “dere nöbeti”ni ısrarla 150 gün sürdüren Beyobası köylülerinin, başta hukuk mücadelesi ve inançla AKFEN şirketini nasıl geri çekilmeye zorladıklarını da öğreniyoruz…

Ve bilim üretmesi için kaynak ayırarak geleceğimizi bağladığımız üniversitelerin hazırladıkları raporların şirketlerin bu yağmasına “bilimsel” olarak kapı araladığı iddiaları…

İşte tam da böylesi bir süreçte Akdeniz Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’na çevre özel ödülünü vereceğini açıklaması bardağı taşırdı. Geçtiğimiz yıllarda merkezin müdürlüğünü yapan Prof. Dr. Tuncay Neyişçi’nin maden şirketlerini aklayan olumlu raporlar verdiğini de unutmamışken, çevre değerlerinin korunması için çırpınan insanlar ve toplumla alay edercesine verilen ödülle ilgili düşüncelerini sorduğumuz dört isimden çarpıcı açıklamalar geldi.

İşte Bakan Eroğlu’na “Çevre Özel Ödülü” veren Akdeniz Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin bu uygulaması üzerine söylenenler…

Güven Eken (Doğa Derneği Genel Müdürü):
‘EROĞLU DOĞANIN SERİ KATİLİDİR!’

“Bakan Eroğlu Türkiye doğasının tarih boyunca karşılaştığı en büyük yıkımı gerçekleştiren insandır. Bütün derelerimizi inşaat makinelerine açmış, çok sayıda gölün kurumasına neden olmuş, korunan alanları madencilere açmış, Anadolu kırsalını insansızlaştırmış ve ormanların yağmalanmasına sessiz kalmıştır. Eroğlu doğanın seri katilidir. Bir katile ödül vermek ancak yine katliamcıların işi olabilir. Akdeniz Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi zaten daha önceki yıllarda doğayı katleden başka insanlara ödül vererek gerçek niyetini ortaya koymuştur. Bu ödülle merkez, adının içinde geçen hiçbir kelimeyle uyumlu hareket etmeyen bir yapı olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu enstitüyü yönetenlerin Antalya çevresinde Bakan Eroğlu imzasıyla gerçekleştirilen dere katliamlarını yerinde görmelerini tavsiye ederim. O zaman yaptıkları hareketin ne kadar yüz kızartıcı olduğunu belki onlar da anlar.”

Hediye Gündüz (TTKD-Türkiye Tabiatını Koruma Der. Antalya Şub. Başkanı):
‘DERELER AFFETMEYECEK!’

“Ödül, bir başarı karşılığında verilen armağan diyor TDK sözlüğü. Akdeniz Üniversitesi Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’na ödül vererek; Sözcükleri kifayetsiz bıraktı. Şükran duygusuyla alay etti. Bilimi inkâr etti. Türkiye’nin 12 bin endemik türünü göz ardı etti. HES’ler nedeniyle kesilecek milyonlarca ağacın ahını aldı. Ormanlara dökülecek tonlarca betonun altında kaldı. Alakır’da 170 bin insanı yok saydı. Yuvarlakçay’da 15 bin insanı tanımadı. Belek’e gözlerini kapattı. Kındıl Çeşme’yi es geçti. 5 gün boyunca yanan Manavgat ormanlarındaki ihmalini görmezlikten geldiği Orman Genel Müdürünü görevden almayarak yola devam eden Bakanı ikinci kez akladı. Haksızı korudu. Saygınlığını çizdi. Çevre hareketine hakaret etti. Açıkçası bakana yağ çekti. Galiba ya bir beklentisi, ya da bir çıkarı vardı. Ancak; Cevre Bakanını ve ona ödül veren Akdeniz Üniversitesini; Türkiye’de 1700 hesin adı geçtiği dereler affetmeyecek. Nükleer santrale gömülmek istenen Sinoplular,
Uçarak geldiği Sultan Sazlığı’nda su bulamayan flamingolar, İkizdere, Senoz, Çit Deresi, Loç Vadisi, Munzur, Dört yanı inşaata dönen Artvin, Sular şehri Saklıkent, Gökbük, Sülekler, Hasankeyf, Tortum, Yedisu, Macahel, Allianoi, Abant, Uzungöl, Çayeli Çataldere, Fındıklı Dereleri, Palovit Vadisi, Çoruh, Giresun, Özgür akmak isteyen tüm dereler ve de Derelerin Kardeşliği asla affetmeyecek...”

Av. Fevzi Özlüer (Ekoloji Kolektifi)
‘ÜNİVERSİTE’NİN TAVRINI ETİK BULMUYORUZ’

Akdeniz Üniversitesi’nin Bakan Veysel Eroğlu’na evre ödülü vermesi, üniversitelerin siyasal iktidardan bağımsızlığını tehdit etmektedir. Bugün ülkemizde pek çok HES projesi plansız biçimde yürütülmekte ve buna karşı da yüzlerce dava bakanlığa karşı açılmaktadır. Bu davlarda da dosyalar üniversitelerdeki bilirkişilere gitmektedir. Özelikle Akdeniz bölgesinde pek çok HES, taşocağı gibi büyük projeler konusunda üniversitenin akademik ve nesnel, demokratik özerk tavrını göz önünde bulundurularak bu dava dosyaları Akdeniz Üniversitesi tüzel kişiliğine gönderilmektedir. Bu durumda yurttaşa ve devlete karşı üniversitenin, en azından eşit uzaklıkta olması beklenir. Oysa bakana çevre ödülü vermek demek bu konuda üniversitenin tavrını etik bulmuyoruz. Kaldı ki ödül çevre bakanına AB sürecinde çevre babının açılması nedeniyle veriliyor. Peki, bu süreç devlet politikası ise Bakan Veysel Eroğluna mı bu ödül yoksa bakanlık makamına mı? Bizim anladığımız bu ödül bakanlık makamının ödüllendirilmesidir. Binlerce HES, termik, nükleer projelerinin altında imzası olan bakanlığadır bu ödül. Bir de şunu unutmamak gerek, geçtiğimiz günlerde Akdeniz Üniversitesi 16.8.2009 tarihinde yayınladığı bir yönetmelikle GDO’lu üretime yönelik düzenleme yaptı. Oysa ki Mart 2010 tarihinde yayımlanan biyogüvenlik kanununa göre böyle bir üretim yapmanın olanağı bulunmamaktadır. Bu konuda dava açtık. Akdeniz üniversitesi bu yanlışında ısrar ediyor. 27 Mayıs’ta Antalya’da bu davanın duruşması yapılacak.

Bu kurumun verdiği çevre ödülünün ne kadar çevreci olduğu da ayrıca kamuoyu tarafından değerlendirilmelidir. Koç’un 1999 yılında nitelikli tarım arazisi üzerinde yaptığı Ford fabrikasından kaynaklı sicili ortadayken, bu şirkete de ödül vermesi, çevre politikaları konusunda, devlet kendine bağımlı bir sivil toplum yaratmak istiyor. Üniversitelerimiz bu sürecin parçası olmamalıdır. Üniversiteler saygınlığını korumak için, özerk ve demokratik olduklarını göstermeleri gerekir. Bu tarz ödüllendirme politikaları, ekoloji mücadelesinin devlet ve sermaye karşısında bağımsız olmadan çevrenin korunamayacağı yolundaki haklı tavrını göstermeye yetiyor.

Ender Eren (Yeşil Sol Hareketi-İstanbul)
‘ÖDÜLÜ YÜZ KIZARTICI BULUYORUM’
“Bakan Veysel Eroğlu AB sürecinde çevre başlığının açılmasıyla ilgili olarak çevre örgütlerini dışlayan antidemokratik bir tutum sergilemiştir. Verilen ödülün iktidara şirin görünmek amacını taşıdığını düşünüyorum. Böyle bir ödül verilmesini yüz kızartıcı bulduğumu belirterek kınıyorum. Çevreciler bu tür menfaat ilişkileriyle verilen ödülleri çok iyi biliyorlar.”

haber: yusuf yavuz / kaş
kaynak: oda tv

Bu haber 1899 defa okunmu?tur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

TOPLUMSAL YAŞAM

YEGANE YOL

YEGANE YOL SOSYALİZM DÜNYAYI KURTARMAMIZI SAĞLAYACAK YEGANE YOLDUR...

"BİRDE UTANMADAN 'BELEDİYE BAŞKANLIĞI' İSTİYORLAR"

"BİRDE UTANMADAN 'BELEDİYE BAŞKANLIĞI' İSTİYORLAR"
********FARKIN NE****************23 Şubat 2014

HAVA DURUMU

Detaylı bilgi için resmin üzerine tıklayın.

ANKET

sence; KALAMAR TAVA MI MEZE Mİ?






Tüm Anketler

GOOGLE TERCÜME



Copyright © 2005-2012 www.likyahaber.net Tüm hakları acaip bir şekilde saklanmıştır. Kopye eden fena olur!... demedi demeyin... editör-özer yılmaz/elk.mühendisi-yıldız teknik üniv. POSTA ADRESİMİZ; haber@likyahaber.net
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapy: MyDesign Haber Sistemi


porno izle