Likya Haber Gazetesi, Kalkan, Kaş Antalya Haberler
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

EN ÇOK OKUNANLAR

HABER ARA


Gelişmiş Arama

BU GÜNÜN MANŞETLERİ...

manşetler

SON DAKİKA HABERLERİ....

EKŞİ SÖZLÜK...






CANLI TV İZLE...

YAKINDA...

ÖZELLEŞTİRMELERE HAYIR!

ALEXA

Alexa Certified Traffic Ranking for www.likyahaber.net

SİTEYE GELENLER

free counters

ÇEVRİMİÇİ

ALDIRMA GÖNÜL ALDIRMA

ALDIRMA GÖNÜL ALDIRMA

Tarih 01 Nisan 2010, 22:24 Editör Özer YILMAZ

"dışarıda deli dalgalar / gelir duvarları yalar / seni bu sesler oyalar / aldırma gönül aldırma.
Görmesen bile denizi / yukarıya çevir yüzü / deniz gibidir gökyüzü / aldırma gönül aldırma."

ALDIRMA GÖNÜL ALDIRMA...

ÇOK GENÇTİ CEZAEVİ AVLUSUNA GİRERKEN…

1907 yılının başlarında Edirne’de dünyaya gelmişti, yüzbaşı çocuğuydu, babasının tayinleri nedeniyle ilden ile dolaşarak okudu, ilkokul öğretmeni oldu. Çocuklara alfabe öğretmek ile sınırlı kalmadı, toplumsal sorunlarla da ilgilenmek istedi, istemekle kalmadı, ilgilendi de…
Henüz 25 yaşındaydı geniş cezaevi avlusunun ortasından yürüyüp, üstüne yıkılacakmış gibi eğik duran surların arasından geçip rutubet kokan koğuştan içeri adımını attığında. Sinop cezaeviyle tanışmıştı Sabahattin Ali. Karadeniz’e tepeden bakan, ama içindekinin denizi göremediği Sinop cezaevi dökülüverdi dizelere;
“dışarıda deli dalgalar / gelir duvarları yalar / seni bu sesler oyalar / aldırma gönül aldırma.
Görmesen bile denizi / yukarıya çevir yüzü / deniz gibidir gökyüzü / aldırma gönül aldırma.”

Bir arkadaş toplantısında okuduğu şiirin dalkavuklar tarafından Atatürk aleyhine değerlendirilmesinin bedelini 1 yıllık Sinop cezaevi zorunlu ikametiyle ödedi Sabahattin Ali.
Cezaevinden çıktıktan sonra da devlet yakasını bırakmayacak, öğretmenlik yapmasına izin verilmeyecekti.

TOPLUMSAL EŞİTSİZLİKLERİ DERT EDİNMİŞTİ…

2. Paylaşım Savaşı sonrası, baskıcı tek parti rejiminin farklı düşüncelere toleransının sıfırlandığı bir süreç yaşanmaktaydı. En küçük kıpırdanışın, farklı bir soluk alışın dahi komünistlikle suçlandığı ve ezildiği günlerde Sabahattin Ali ezilen insanların acılarını, sömürülmelerini anlatmak yolunu seçti. Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz ile birlikte Makro Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa dergilerini çıkardı. Bu dergilerin sırasıyla “Paşa ismini taşımaları ve bu yolla İsmet Paşa’ya hakaret ettikleri gerekçesiyle” kapatıldı. Sabahattin Ali’ye yeniden cezaevi yolu göründü.

Genç yazar uğradığı haksızlıklara bir makalesine serpiştirdiği cümlelerle isyan ediyordu;
“Çalmadan çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi?”

Kısa yaşamının devamında aklının ucundan geçirmediği boyutta “tehlikeler” yaşatılacaktı Sabahattin Ali’ye, hatta yaşama hakkını gasp edecek boyutta tehlikeler…

TOPLUMCU YAZAR İDİ, TOPLUMCU ŞAİR İDİ…

Devlet beyinlere tek tip elbise giydirmeye kararlıydı, beynini tek tip elbiseye uydurmayan, sistemi eleştiren komünist ilan ediliyor ve ilanı takiben “yok etme” süreci başlatılıyordu.
41 yıllık yaşamına üç roman, onlarca hikaye, onlarca şiir sığdırıverdi Sabahattin Ali. Henüz 30 yaşındaydı ilk romanı “Kuyucaklı Yusuf”’u tamamladığında. Romanın kahramanı Yusuf küçük yaşta anasız babasız kalmış, ilerleyen yıllarda köylü Yusuf kent yaşamının getirdiği yozlaşmalara direnmişti. “Kürk Mantolu Madonna” da ise psikolojik değerlendirmelerin ağırlık kazandığı hüzünlü bir aşkı işlemişti.
Romanlarında, hikayelerinde, şiirlerinde sol ve muhalif bir duruşu sezinlemek mümkündü, bütün yazdıklarını da bu duruşun çevresinde dolaştırdı. Ancak, devletin onu nitelediği ideolojik kalıplama içinde de olmadı hiçbir zaman.
Günümüzün bazı sanatçıları! gibi başbakanın karşısında ceket ilikleyip “açılım sofralarında” kuyruğa da girmedi, “sanatçı sistem muhalifidir” duruşunu cesurca sergiledi.

TOPLUMCU OLMANIN BEDELİ AÇLIKTI, ÖLÜMDÜ…

Henüz 25 yaşında işkencelerle, sorgularla, cezaevleriyle tanışan, öğretmenlik hakkı elinden alınan, eserleri yasaklanan Sabahattin Ali çaresizlik içinde kıvranıyor, kırgınlığı dizelere dökülüyordu;

“Başım dağ saçlarım kardır / deli rüzgarlarım vardır / ovalar bana çok dardır / benim meskenim dağlardır / şehirler bana bir tuzak / insan sohbetleri yasak / uzak olun benden uzak / benim meskenim dağlardır.”

Sabahattin Ali işsiz ve parasız kalmıştı, sisteme muhalif olmanın daha farklı bedeller ödemeyi gerektireceğini de hissetmişti, çok sevdiği ailesini, sevgili kızı Filiz Ali’yi bırakıp gitmeliydi, canını kurtarmalıydı “sıfır tolerans” ülkesinden. Devletin derinliklerinde yargılandığından; kimseler duymadan, bilmeden ölümle cezalandırıldığından haberi yoktu 41 yaşındaki toplumcu edebiyatçının. Doğduğu yere yakın bir yerlerde balta darbeleriyle son verildi yaşamına, bir katil bulundu, yargılandı, mahkum oldu, af edildi, gizli görevine döndü yeniden. Ya bu suçu organize edenlere, toplum için sanat yapan birilerine tahammül edemeyenlere, “yok etme” hakkını kendinde görenlere ne oldu?

Hiçbir şey, hiçbir şey! Ya da Abdi İpekçi’yi, Uğur Mumcu’yu, Hrant Dink’i ve daha nicelerini yok etme hakkını kendinde görenlere olanların aynısı oldu. Ne mi oldu? Tetikçiler yargılandı, derin devlet organizasyonları ise sürüyor hala…

Filiz Ali vardı ya, hani küçücük kız, Sabahattin Ali’nin sarılıp da, öpmeye doyamadan vedalaştığı, şimdilerde 60 yaşını aşmış kızı. Geçtiğimiz günlerin gazetelerinin baş sayfasına büyük fotoğrafla manşet olmuş elinde babasının resmi, babasının “tanıdığı katilini” arıyor, yanında Abdi İpekçi’nin, Uğur Mumcu’nun kızları…

Sabahattin Ali’nin “Hapishane Şarkısı” nın dizelerini mırıldanıyorum resme bakarken;

“Göklerde kartal gibiydim / kanatlarımdan vuruldum / mor çiçekli dal gibiydim / bahar / bahar vaktinde kırıldım / yar olmadı bana devir…

Fatih Aydın
Odatv.com

Bu haber 1890 defa okunmu?tur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

KÜLTÜR & SANAT

LİKYA HABER YAZIYOR...

LİKYA HABER YAZIYOR... LİKYA HABER YAZIYOR...

Ah Yalan Dünya...

Ah Yalan Dünya... SEN BENİ GÖNLÜMCE MUTLU MU SANDIN...
********FARKIN NE****************23 Şubat 2014

HAVA DURUMU

Detaylı bilgi için resmin üzerine tıklayın.

ANKET

sence; KALAMAR TAVA MI MEZE Mİ?






Tüm Anketler

GOOGLE TERCÜME



Copyright © 2005-2012 www.likyahaber.net Tüm hakları acaip bir şekilde saklanmıştır. Kopye eden fena olur!... demedi demeyin... editör-özer yılmaz/elk.mühendisi-yıldız teknik üniv. POSTA ADRESİMİZ; haber@likyahaber.net
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapy: MyDesign Haber Sistemi


porno izle