| |||||||||||||||||||||||
EN ÇOK OKUNANLARSON YORUMLANANLARHABER ARASON DAKİKA HABERLERİ....EKŞİ SÖZLÜK...CANLI TV İZLE...YAKINDA... |
ALDIRMA GÖNÜL ALDIRMA01 Nisan 2010, 22:24 Özer YILMAZ "dışarıda deli dalgalar / gelir duvarları yalar / seni bu sesler oyalar / aldırma gönül aldırma. ALDIRMA GÖNÜL ALDIRMA... ÇOK GENÇTİ CEZAEVİ AVLUSUNA GİRERKEN… 1907 yılının başlarında Edirne’de dünyaya gelmişti, yüzbaşı çocuğuydu, babasının tayinleri nedeniyle ilden ile dolaşarak okudu, ilkokul öğretmeni oldu. Çocuklara alfabe öğretmek ile sınırlı kalmadı, toplumsal sorunlarla da ilgilenmek istedi, istemekle kalmadı, ilgilendi de… Bir arkadaş toplantısında okuduğu şiirin dalkavuklar tarafından Atatürk aleyhine değerlendirilmesinin bedelini 1 yıllık Sinop cezaevi zorunlu ikametiyle ödedi Sabahattin Ali. TOPLUMSAL EŞİTSİZLİKLERİ DERT EDİNMİŞTİ… 2. Paylaşım Savaşı sonrası, baskıcı tek parti rejiminin farklı düşüncelere toleransının sıfırlandığı bir süreç yaşanmaktaydı. En küçük kıpırdanışın, farklı bir soluk alışın dahi komünistlikle suçlandığı ve ezildiği günlerde Sabahattin Ali ezilen insanların acılarını, sömürülmelerini anlatmak yolunu seçti. Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz ile birlikte Makro Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa dergilerini çıkardı. Bu dergilerin sırasıyla “Paşa ismini taşımaları ve bu yolla İsmet Paşa’ya hakaret ettikleri gerekçesiyle” kapatıldı. Sabahattin Ali’ye yeniden cezaevi yolu göründü. Genç yazar uğradığı haksızlıklara bir makalesine serpiştirdiği cümlelerle isyan ediyordu; Kısa yaşamının devamında aklının ucundan geçirmediği boyutta “tehlikeler” yaşatılacaktı Sabahattin Ali’ye, hatta yaşama hakkını gasp edecek boyutta tehlikeler… TOPLUMCU YAZAR İDİ, TOPLUMCU ŞAİR İDİ… Devlet beyinlere tek tip elbise giydirmeye kararlıydı, beynini tek tip elbiseye uydurmayan, sistemi eleştiren komünist ilan ediliyor ve ilanı takiben “yok etme” süreci başlatılıyordu. TOPLUMCU OLMANIN BEDELİ AÇLIKTI, ÖLÜMDÜ… Henüz 25 yaşında işkencelerle, sorgularla, cezaevleriyle tanışan, öğretmenlik hakkı elinden alınan, eserleri yasaklanan Sabahattin Ali çaresizlik içinde kıvranıyor, kırgınlığı dizelere dökülüyordu; “Başım dağ saçlarım kardır / deli rüzgarlarım vardır / ovalar bana çok dardır / benim meskenim dağlardır / şehirler bana bir tuzak / insan sohbetleri yasak / uzak olun benden uzak / benim meskenim dağlardır.” Hiçbir şey, hiçbir şey! Ya da Abdi İpekçi’yi, Uğur Mumcu’yu, Hrant Dink’i ve daha nicelerini yok etme hakkını kendinde görenlere olanların aynısı oldu. Ne mi oldu? Tetikçiler yargılandı, derin devlet organizasyonları ise sürüyor hala… Filiz Ali vardı ya, hani küçücük kız, Sabahattin Ali’nin sarılıp da, öpmeye doyamadan vedalaştığı, şimdilerde 60 yaşını aşmış kızı. Geçtiğimiz günlerin gazetelerinin baş sayfasına büyük fotoğrafla manşet olmuş elinde babasının resmi, babasının “tanıdığı katilini” arıyor, yanında Abdi İpekçi’nin, Uğur Mumcu’nun kızları… Sabahattin Ali’nin “Hapishane Şarkısı” nın dizelerini mırıldanıyorum resme bakarken; “Göklerde kartal gibiydim / kanatlarımdan vuruldum / mor çiçekli dal gibiydim / bahar / bahar vaktinde kırıldım / yar olmadı bana devir… Fatih AydınOdatv.com Bu haber 1890 defa okunmu?tur.
|
DOST SİTELER...
ÖNEMLİ LİNKLER...
GOOGLE TERCÜME |