| |||||||||||||||||||||
EN ÇOK OKUNANLARSON YORUMLANANLARHABER ARASON DAKİKA HABERLERİ....EKŞİ SÖZLÜK...CANLI TV İZLE...YAKINDA... |
Bir kent nasıl öldürülür?30 Eylül 2009, 14:54 Özer YILMAZ Bir kent nasıl öldürülür? Bir kent nasıl öldürülür? Akdeniz’de kimliğini ve kültürel dokusunu koruma savaşımı veren son kalelerden biri olan Kaş, son 5 yıldır büyük bir yapılaşma ve rant baskısı altında. Bunu defalarca dile getirdik. Ancak, korkarım yüzlerce kez daha dile getirilmesi gereken gelişmelere gebe Kaş. Kentin dağlık ve sarp araziye sıkışması, bir yandan bu kontrolsüz gelişmeyi frenlerken bir yandan da dünyanın en güzel coğrafyalarından biri olan Kaş ve çevresi rant ve yağma tehdidiyle karşı karşıya. Kaş’ın ilçe merkezi yanında, korunması ve geleceğe aktarılması hayati önem taşıyan çok sayıda arkeolojik ve doğal değerleri bulunuyor. Son yirmi yıldır yapılaşma tehdidinden en fazla etkilenen Çukurbağ Yarımadası ve Limanağzı gibi büyük bölümleri 3. Derece Doğal Sit Alanı olan bölgelerle, günümüzde ve yakın gelecekte yapılaşma baskısıyla karşı karşıya bulunan Sıcak Yarımadası çevresi, Kaş- Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi ve ilçe merkezine yakın bölgelerdeki 2B arazileriyle tarım alanları ve zeytinlikler için alarm zilleri çalıyor. Bu ayrıntıları aktarmamın nedeni, ülke genelinde büyük tartışmalara neden olan 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı çalışması. Çevre ve Orman Bakanlığı’nca hazırlanan “Antalya-Burdur Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı” başlıklı plan açıklama raporunda, 2025 yılı hedef alınarak; plana konu olan bölgenin tarihi, kültürel ve doğal değerlerini koruma - kullanma dengesi gözetilerek sürdürülebilir kalkınmasının amaçlandığı belirtiliyor. Ancak planın hazırlanış tekniği ve sürecine ilişkin eleştiriler bu amacın sorgulanması gerektiği kanısı uyandırıyor. Plan korumayı değil, uygulamayı amaçlıyor! 100 binlik plan, kabaca kâğıt üzerindeki bir santimin bir kilometreyi kapsaması anlamına geliyor. Bir bakıma üzerinde yaşadığımız zeminin/coğrafyanın en geniş biçimde ele alınarak planlanması, küçük ölçekli yerel planlara da bir veri tabanı oluşturması amaçlanıyor. Bu noktada gelen eleştirilerden en önemlisi, planın korumaya değil, “uygulamaya” dönük olduğu yönünde. Ayrıca planlama öncesinde yeterli inceleme yapılmadığı, planın masa başında hazırlandığı ve ilgili kurumların görüşünün alınmadığı da gelen eleştiriler arasında. Plana yönelik olumlu eleştirilerden bir ikisini de aktarmak gerekirse, planın bugüne kadar ortaya çıkan karmaşaya bir son vereceğinden tutun da, uluslar arası ilgili sözleşmelere göre doğru düzgün bir veri tabanına kavuşacağımıza, AB uyum sürecine yapacağı olumlu etkiye kadar gidiyor. Gelecek için planlayıp, bugün ‘ulufe’ olarak dağıtmak Son Nokta Dergisi, 5- 11 Eylül 2007 tarihli sayısında Antalya’da askıya çıkarılan 1/100 binlik plana itiraz eden Şehir Plancıları Odası Antalya Şubesi’nin itiraz gerekçelerini yayınlamıştı. Şehir Plancısı Mine Tak’a göre 100 binlik planın çevre kirliliğini önleme ve doğal kaynakları koruma amacı taşıması gerekiyor. Ancak Mine Tak, planda uygulama kaygısına öncelik verildiğini dile getirerek böyle bir planda uygulama olamayacağını çünkü ölçeğin buna izin vermediğinin altını çiziyordu. Mine Tak’ın altını çizdiği en önemli nokta ise, 100 binlik planın 1/ 25 binlik plan tekniğiyle hazırlandığıydı. Bu, aslında yirmi yıl sonrası için planlayıp, yarın kullanılacakmış gibi uygulamaya geçmek anlamına geliyor. Bir bakıma gelecek için sakladığın kıyıları, ormanları ve tarım alanlarını, siyasi ‘ulufe’ olarak bugün dağıtmak da denebilir. Kaş’ın 1/ 100 binlik plandaki yerine gelirsek; Antalya Burdur planlama bölgesinde yer alan Kaş’ın 2025 yılına ilişkin öngörülen verilerine baktığımızda yukarıda söz ettiğimiz rant baskısına adeta devlet eliyle kapı aralandığını söylemek abartılı olmaz. Ayrıca planlama aşamasında yapılan akıllara zarar hataların kasıtlı mı yoksa aymazlıktan mı kaynaklandığını ayırt etmek gerçekten çok güç. Öyle ki, geçtiğimiz Haziran ayında Antalya’da ortaya çıkan skandalda, plana, birinci derece SİT alanı olan Perge Antik Kenti’ne “Aksu Organize Sanayi Sitesi” projesi iliştirilmiş ve bu gelişmenin ardından konu meclisin gündemine taşınmıştı. Planda, bölgenin planlamasında, “ekonomik, sosyal ve fiziksel gelişmesi öngörülürken doğal, tarihi ve kültürel değerler ile bölgenin ekolojik yapısının korunması esas alınmaktadır. Bunun yapılabilmesi için bölgenin sosyal, demografik, fiziksel ve ekonomik olarak düzenli ve dengeli gelişmesi sağlanması, kamu yatırımları bölgenin ekonomik ve sosyal yapısına göre dengeli bir şekilde dağıtılması sağlanmıştır” deniliyor. Kaş’a bugünkünün beş katı yeni bina mı dikilecek? Oysa Kaş için öngörülen 15 yıllık projeksiyon, yukarıda altı çizilen kavramların tamamının göz boyamaktan başka bir amacı olmadığını gösteriyor. Zira bugün 7 bin civarında nüfusu olan Kaş’ın 100 binlik plandaki 2025 nüfusu 30 bin olarak öngörülmüş. Ülkenin hiçbir bölgesinde bu denli nüfus artış hızı görülmüş şey değil. Tek başına 30 bin kişilik bir Kaş öngörüsü bile bu planın şimdiden ranta hizmet ettiğini açıklamaya yetiyor. Bu narin kent için çok değil, 15 yıl sonrası için öngörülen 30 bin nüfus, bu günkü her şeyin beş katına çıkması demek! Bugünkünün beş katı konut, bir o kadar otomobil, o kadar zeytin, harnup; makilik kıyımı demek. Kısaca kent yaşamındaki gündelik hayatın bütün gereksinimlerini beşle çarpmak demek. Bodrum Bitez Belediyesinin imardan sorumlu yetkilileriyle yaptığımız görüşmeden de benzer sonuçları çıkarmak mümkün. İlginçtir, 2025’te Bitez için de 30 bin nüfus öngörüyor plan. Sanki benzer durumdaki yerleşimlerin gelecek planlaması fotokopiyle çoğaltılmış gibi! Kalkan 15 bin, Gömbe 6 bin 300 Plana Kaş ölçeğinde yakından bakıldığında ortaya çıkan tabloyu yorumlamak çok daha kolaylaşıyor. Planda, Kaş ilçe merkezi ve beldelerinin 2025 yılına göre nüfus ve gelişme alanları şöyle sıralanmış: Kaş ilçe merkezinin 2000 yılı nüfusu 6.361 olarak verilirken, 2025 yılı nüfusu 30.000 olarak öngörülmüş. 2000 yılı nüfusuna göre Kalkan 2.543, Gömbe 2.533, Kınık 4.374, Ova 4162, Yeşilköy 2690 olarak kayıtlara geçirilirken, bu beldelerin 2025 yılı için öngörülen nüfusları ise; Kalkan 14.400, Gömbe 6.300 ve Yeşilköy 4.800 olarak sıralanmış. Kınık ve Ova beldelerinin 2025 yılı haneleri ise boş bırakılmış. 2025’te Kaş tarım kenti mi olacak? Planda, 2025’te Kaş ve beldelerinde 62 bin 321 kırsal, 15 bin 326 da kentsel olmak üzere toplam nüfus 82 bin 647 olarak öngörülmüş. Bu nüfusun sektörlere göre dağılımı ise; tarım, 34.080, hizmetler ( Turizm vb.) 9.332 ve sanayi 173 kişi olarak sıralanmış. Bu rakamlara bakıldığında Kaş için öngörülen gelecek tasarımının, tarım ve kırsal ağırlıklı olması bir yana turizme biçilen rolün de kıyı yağmasını arttıracak ikinci konut ve kayıt dışını körükleyen villa turizmine yönelik olduğu düşünülebilir. Bir bakıma “rantçılar sahile, yerliler yaylaya” durumu ortaya çıkacak. Bölgedeki büyük ölçekli arazilerin miras paylaşımı yoluyla el değiştirmesi ve bu arazilerin ‘siyaseten nüfuzlu’ arazi spekülatörlerinin eline geçmesi, bu sürecin ilk işaretleri olarak da yorumlanabilir. Peki bunca rant iştahıyla yatıp kalkan bir iktidarın muhterislerine karşı Kaş’ın doğası, kimliği, kültürel dokusu ve dahası kaynakları bu yükü kaldırmaya yeterli mi? Bu su bu kadar çamuru kaldırır mı? Bakan Eroğlu: ‘Plan, 2012’de tamamlanacak’ 100 binlik plana yönelik ülke genelinden yükselen eleştirilere karşın, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, geçtiğimiz Nisan ayında yaptığı açıklamada, “Hedefimiz 2012 yılı sonuna kadar eylem planı gereğince Türkiye’nin 1/100 binlik planlarının tamamını yapmak” demişti. Planın askıya çıkarıldığı birçok belde ve köyde, bir ay askıda kalması gerekirken bir hafta- on gün gibi sürelerle askıda tutulması ve planlama yapılan alanlarda yaşayan yurttaşlara yaşadıkları bölgenin geleceğine ilişkin ayrıntılı bilgi verilmemesi; planın “oldu-bitti”ye getirilmesi ayrı tartışılması ve eleştirilmesi gereken ayrıntıları oluşturuyor. Her yurttaşın anayasal ödevi… Planın seyriyle ilgili durumu özetleyerek toparlarsak, 2007 yılında çıkarılan plana Mimarlar Odası Antalya Şubesi dava açmış ve planın yürürlüğü durdurulmuştu. Bakanlığın yeniden hazırladığı plana ikinci bir dava açan Mimarlar Odası Antalya Şube Başkanı Osman Aydın’a ikinci davanın seyrini sorduğumuzda aldığımız yanıt, “dava sonucunu bekliyoruz” oldu. Eldeki veriler doğrultusunda bakıldığında yeni planın da iptal edilmesi büyük olasılık. Ancak, meslek odaları ve STÖ’lerin bu konuda başlattığı hukuki mücadele sürecek olsa da ortada bir gerçek var ki, siyasi tasarımını ülkenin bütün kaynaklarını paraya tahvil etme üzerine oturtan AKP iktidarının bu konuda geri adım atmaya hiç niyetli olmadığıdır. Bu durumda her yurttaşa üzerinde yaşadığı coğrafyanın geleceğine ilişkin alınacak kararlarda anayasal hakları çerçevesinde sürece katılma ve mücadele etme ödevi düşüyor. haber: YUSUF YAVUZ Bu haber 1714 defa okunmu?tur.
|
DOST SİTELER...
ÖNEMLİ LİNKLER...
GOOGLE TERCÜME |