MEDENİYET...
Gümrük kapısından bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış.
FIKRALARLA GÜLELİM…
MEDENİYET…
Gümrük kapısından bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış. Gümrük görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamış. Önce İngiliz'in valizine bakmışlar. İçinden 7 adet don çıkmış. "Niye 7 tane?" diye İngiliz'e sormuşlar. O da "Haftanın yedi gün var. Hepsi için bir tane. Pazartesi, Salı, Çarşamba..." demiş. "Vay be! Helal olsun medeniyete, temizliğe bak adamlardaki." Sıra Fransız'ın valizine gelmiş. açmışlar bakmışlar 8 tane don. "7'yi anladık da niye 8?" diye sormuşlar. Fransız "Pazartesi, Salı, Çarşamba... Her gün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye yedek aldım" demiş. "Vay be! Adamlardaki temizliğe medeniyete bak!" demiş görevliler. Sıra Temel'e gelince açmışlar bakmışlar tam 12 adet don. "Vay be! Ne varsa bizim insanımızda var. Şu medeniyete, şu temizliğe bak!" Sormuşlar "Neden 12 adet?" Bizimki cevap vermiş "Ocak, Şubat, Mart,......"
ÇALIŞANI…
Odanın birine 1 kadın, 1 ütü ve 1 gömlek koymuşlar.
5 dakika içinde gömleği ütüleyip, kadınla beraber olan kişi kazanacakmış.
Japon, almış ütüyü eline gömleği bir güzel ütülemiş. Kadına sıra gelince süre bitmiş.
Çıkışta :Bizde prensip budur demiş: Önce is gelir.
Fransız girmiş ve hemen kadına saldırmış. Ütüye sıra gelince süre bitmiş.
Çıkışta:Bizde prensip budur demiş:Önce aşk gelir.
Türk girmiş.Girer girmez vermiş kadına ütüyle gömleği, o ütülerken kadının işini bitirmiş ve kazanmış.
Çıkışta: Bizde prensip budur demiş: Çalışanı .... :))
SİNEKLER….
Dokuz yaşındaki oğlan çocuğu elinde raket, gözünü pencere camında çiftleşmekte olan sineklere dikmiş..
- ''Anneee!!'' diye çağırmış..
- ''Sineklerin erkeği olur mu?''.
Anne bu masum sorudan kuşkulanmadığı için;
- ''Olur yavrum'' cevabını verince, çocuk sorusunu ikilemiş
- ''Peki sineğin dişisi olur mu?''.
Kadın o zaman soruların çetrefilli bir yere gideceğini sezip, yan çizmiş;
- ''Olmaz evladım'' deyince...
Çocuk elindeki raketi hırsla sineklerin üzerine yapıştırmış;
- ''İbneler!''.
İNSANIN HER ZAMAN ÖĞRENECEĞİ BİR ŞEY VAR HAYATTAN…
Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şey den şikayet etmesinden bıkmıştır.
Bir gün çırağını tuz almaya gönderir.
Hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyler.
Çırak, yaşlı adamın söylediğini yapar ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başlar.
”Tadı nasıl?” diye soran yaşlı adama öfkeyle "acı" diye cevap verir.
Usta kıkırdayarak çırağını kolundan tutar ve dışarı çıkarır.
Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürür ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyler.
Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken ayni soruyu sorar: “Tadı nasıl?"
"Ferahlatıcı" diye cevap verir genç çırak.
"Tuzun tadını aldın mı?" diye soran yaşlı adamı, "hayır" diye cevaplar çırağı.
Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturur ve şöyle der ;
"Yaşamdaki acılar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Acının miktarı hep aynidir. Ancak bu acının şiddeti, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Acın olduğunda yapman gereken tek şey acı veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış…"
Bu güzel nasihat sayesinde çırak bir ay sonra ölür, meğer göl kenarındaki fabrikanın zehirli atıkları göle boşalıyordur. Bunun üzerine Hintli yaşlı usta çok düşünür. Uzun düşünmesinin ardından şöyle der:
"Hassi.......ir"
Bu haber 1246 defa okunmu?tur.