Hele Kaş'ta neredeyse her noktaya dalış yaptım. Derinlerin yerçekimsiz ortamının büyüsü, ilk başlarda yetiyor da artıyordu bile. Denizden çıktığımda daha önce hiç hissetmediğim bir rahatlama ve huzur hali çöküyordu üzerime.
Yazın bu sıcak günlerinde biraz denizlerimizden ve sualtından bahsedelim. Bu sulu yazı, belki biraz serinlemenize yardımcı olur!
Dalışa yeni başladığım zamanlarda, usta dalgıç olan arkadaşlarım hep en güzel yerlerde daldırdılar beni. Hele Kaş’ta neredeyse her noktaya dalış yaptım. Derinlerin yerçekimsiz ortamının büyüsü, ilk başlarda yetiyor da artıyordu bile. Denizden çıktığımda daha önce hiç hissetmediğim bir rahatlama ve huzur hali çöküyordu üzerime. Ancak dalış seferlerim artmaya başladıkça, mavi derinliklerin canlıları ilgimi çekmeye başladı ve ne yazık ki aslında sualtımızın balık açısından çok da zengin olmadığını öğrendim. Bunun sebebini araştırmaya başlayınca da ilginç sonuçlara ve bunun için çaba gösteren insanlara rastladım.
Türkiye'nin sualtı dünyası, birkaç bölge hariç kumul alanlardan oluşuyor. Bu kumul alanlar Tayland, Filipinler, Kızıldeniz gibi bol kayalıklı ve mercanlarla dolu denizlere nazaran daha az sualtı manzarası ve balık popülasyonu barındırıyor. Birkaç bölgede bulunan ilginç kaya ve mercan oluşumlarını bir kenara bırakırsak, genel olarak sualtımız bu vaziyette.
Doğal habitatı korumak
Kumul alanlar, balıkların üremesi ve korunması için çok da elverişli ortamlar değil. Bu durumda açık hedef olan balıklar sayıca çoğalamıyor. Hele ülkemizde maalesef büyük teknelerle yapılan trolle balık avcılığıyla, zaten az olan balık sayısı neredeyse yok olma noktasına geldi.
İşte bu noktada yapılan çalışmaların en ilgi çekici olanı, yapay resif yaratma çalışmaları. Aslında basit bir mantıkla ortaya konan yapay resif çalışmaları artık bilinçli olarak yapılıyor ülkemizde. Yüzyıllar önce Japon balıkçıların denize attıkları kayaların etrafında balıkların biriktiğini keşfetmesiyle, dünyanın ilk yapay resif çalışmaları da başladı. Tabii o zamanki amaç, şimdikinden çok farklı. Şimdi balıkları korumaya yönelik yapılan bu çalışmalar, o zamanlar daha iyi ve kolay balık avı için yapılıyordu. Ancak bu bilgi, yine Japonya'da 1970’lerde yapılan ilk sualtı koruma çalışmalarına da ilham verdi.
Balık sayısını arttırma ve koruma çalışmaları çerçevesinde başta Japonya, ABD, Fransa ve İtalya olmak üzere her yıl birçok çalışma yapılıyor. Türkiye'de de ilk yapay resif çalışması, 1983’te Ege Üniversitesi Hidrobiyoloji Araştırma Merkezi tarafından İzmir Körfezi’ne beton ve metal yapıların bırakılmasıyla başladı. Bu tarihten itibaren de yapay resifler, bazı üniversite ve enstitülerin çabalarıyla, özellikle bilimsel çalışma amacıyla yapıldı.
Bu çalışmaların, balıkları ve sualtı doğal habitatını koruma çalışması dışında da yararları olduğu anlaşılınca, yapay resif yaratma çalışmaları hızla arttı. Artık sık sık haberlerde denize batırılan gemi ve uçak haberlerini görmeye başladık.
‘Yapay resif’ çalışmalarının birçok yararı var. Bunlardan en önemlileri, doğal habitatı korumak ve yavru balıkların beslenmesi ve barınması, yasadışı trol balıkçılığının engellenmesi ve dalış turizmini geliştirmek.
Yapay resifler yaratma çalışmaları, özellikle sualtı habitatlarının (deniz çayırları, deniz canlıları, vs.) korunmasında ve çoğalmasında önemli bir yöntem. Yavru balıkların barınması ve beslenmesine büyük fayda sağlayan bu çalışmalar sayesinde birçok noktada neredeyse yok olmak üzere olan balık popülasyonu önemli ölçüde arttı. Birçok bilimsel çalışmaya da imkân tanıyan bu çalışmalar, sualtıyla ilgili çalışma yapan bilim adamlarının gözetiminde yapılıyor.
Trollerle mücadele
Ülkemizde birçok konuda olduğu gibi ne yazık ki balık avlamada da yasadışı yollara başvuranlar var. Yasaların çiğnenmek için hazırlandığını düşünen bu sivri zekâlıların (!) trollerle avlanması, sualtımızda yapılan en büyük kıyım. Sualtının taranarak talan edilmesi birkaç kişiye para kazandırırken, bölgedeki habitatın neredeyse tamamen yok olmasına sebep oluyor. Doğanın milyonlarca yılda oluşturduğu çevreyi açgözlülerin saldırılarından korumanın en başarılı yolu ise yapay resif çalışmaları. Bir tarafta milyonlarca lira değerindeki trollere ve ağlarına zarar veren yapay resifler, diğer tarafta sualtında bekçilik görevi de görüyor.
Dalış turizmini geliştirmek
Son zamanlarda özellikle Bodrum, Kaş ve Fethiye’de tekne ve uçakların batırılmasının asıl amacı ise bilimsel çalışmalardan farklı olarak sualtı turizmini de geliştirmek. Sualtı doğası pek de zengin olmayan denizlerimize yeni bir dalış noktası yaratma çabaları, özellikle Kaş’ta başarılı sonuçlar verdi. C47 uçağı ve Sahil Güvenlik botunun batırıldığı Kaş’ta, her gün onlarca dalgıç bu noktalara dalış yapıp ülke turizmine milyonlarca lira kazandırıyor. Bu noktaların, bilhassa yeni başlayan kişilerin de dalış yapabileceği yaklaşık 20 metre derinlikte seçilmesi, dalgıç sayısını arttırıyor.
Tatil fotoğraflarının sosyal medyada paylaşılmasıyla artık milyonlarca kişiye bir anda ulaşmak mümkün. Bu sebeple birçok ülke, ilginç yapay resifler yaratmaya çalışıyor. Bir nevi ‘sualtı eğlence parkları’ diyebileceğimiz bu çalışmaların sonucunda çekilen fotoğraflar, bir anda milyonlarca kişiye ulaşabiliyor. Hem de tek bir kuruş reklam ve tanıtım çalışması yapmadan... Yeni gelişen bu turizm anlayışının en etkileyici pozlarına sahne olan yapay resiflerin önemli bir gelir kapısı olacağını da unutmamak gerek. Hem de doğal hayatı koruyarak...
Yapay resif nedir?
Yapay resif, hassas ekosistemlerin korunması ve balıkçılığın geliştirilmesi amacıyla kaynakların üretimini arttırmak ve desteklemek için tasarlanıp zemine yerleştirilen özel yapay barınaklardır. Kısacası, denizde bulunan doğal kayalık ve mercan resiflerinin taklit edilmesidir. Çevre açısından güvenli, ekonomik ve dayanıklı olan beton, çelik gibi malzemelerin kullanılıp hazırlanmasıyla ya da gemi, araba, uçak gibi artık kullanım dışı olan büyük araçların çevreye zarar verecek aksamlarının çıkarılarak denize bırakılmasıyla oluşturulur.
Bu haber 2794 defa okunmu?tur.