Likya Haber Gazetesi, Kalkan, Kaş Antalya Haberler
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

EN ÇOK OKUNANLAR

HABER ARA


Gelişmiş Arama

BU GÜNÜN MANŞETLERİ...

manşetler

SON DAKİKA HABERLERİ....

EKŞİ SÖZLÜK...






CANLI TV İZLE...

YAKINDA...

ÖZELLEŞTİRMELERE HAYIR!

ALEXA

Alexa Certified Traffic Ranking for www.likyahaber.net

SİTEYE GELENLER

free counters

ÇEVRİMİÇİ

Türkülerimizden Korkuyorlar..

Türkülerimizden Korkuyorlar..

Tarih 27 Mayıs 2012, 22:19 Editör Özer YILMAZ

Merhaba,

Haklarına, özgürlüklerine ve geleceklerine sahip çıkarak Türkiye'nin her yerinde alanları dolduranlar,


Merhaba,

Haklarına, özgürlüklerine ve geleceklerine sahip çıkarak Türkiye’nin her yerinde alanları dolduranlar,

 

Merhaba!

Grevsiz toplu sözleşme, toplu sözleşmesiz sendika olmaz diyenler,

 

Hepinizi Kamu Sen ve KESK adına saygı ile selamlıyoruz.  

Hükümetin kapı kulları değil, taleplerine sahip çıkan emekçiler olduklarını haykıranlar,

Kavgam, ekmeğim için; sevdam, ülkem için diyerek, her türlü tehdide gülerek bakıp, kutlu mücadelemizin er meydanına koşan, cefakâr, vefakâr kamu görevlisi kardeşlerim, çok kıymetli basın mensupları,

Hoş geldiniz, şeref verdiniz.

Bugün buraya gelmek, haksızlıkların, hukuksuzlukların; alın terimizi, emeğimizi çalanların karşısına bir abide gibi dikilebilmek her babayiğidin harcı değildir.

Memurları, emeklileri enflasyona ezdirmedik deyip, ülkenin kaymağını yandaş çevrelere dağıtanları gördünüz.

Günlerce, bu sözde sendikaların ve siyasetçilerin büyük bir nimetmiş gibi anlattığı, toplu sözleşme tiyatrosunu izlediniz.

Siz hep sustunuz ve beklediniz.

Şimdi sıra sizde; şimdi herkes susacak; siz konuşacaksınız.

Bütün haksızlıkları, yüzsüzlükleri; yalancıların suratlarına çarpacaksınız.

 

 

Bugün Türkiye’nin dört bir yanında kamu emekçileri olarak, sadece kendisi için değil, insanca bir yaşamı hak eden herkes için grevdeyiz. Yine alanlarda omuz omuzayız.

 

İş bilmez iktidarın başarısızlıkları, kötü niyetli yöneticilerin beceriksizlikleri yıllarca sırtımıza yüklendi.

Oysa bizler, vatandaşlarımızın doğduğu andan başlayarak, hayatının her anında, her alanında hizmet üretmekteyiz.

Ancak yöneticiler tarafından her fırsatta hizmet üretmemekle, yan gelip yatmakla suçlanan da biziz. Öğretmenler, sağlık çalışanları olarak her gün şiddete maruz kalan da biziz.

Farklı statülerde istihdam edilerek haklarının geriletilmesine “dur” demek için,

Onuru, haysiyeti, kariyeri ve kaybettiklerini geri almak için,

Milli eğitim bakanının öğretmeni itibarsızlaştırma çabasına dur demek için,

Kamu çalışanına uygulanan şiddete dur demek için,

Hak için, adalet için, daha güzel yarınlar için iş bıraktık.

 

Değerli Dostlar

 

Bugün kamu emekçileri olarak bizimle dalga geçenlere, 2012’nin Türkiye’sinde bizi hala kapı kulu olarak görenlere en iyi cevabı vermek için grev hakkımızı kullanıyoruz. “Grev hakkınız” yok tehditlerini boşa çıkaran yüz binlerce kamu emekçisi bugün tüm Türkiye’de hayatı durdurmuş durumda. Dağın fare doğurmasını bekleyenler dışında herkesin, kamu emekçilerinin, işçilerin, emeklilerin yürekleri bugün bizimle çarpıyor. 

 

Diyaloga direnen, müzakereye kapalı, verdiği sözü yerine getirmeyen bir iktidarla neyin konuşulacağını, hangi konuların karara bağlanacağını kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.

Toplu sözleşme ve grev hakkı, kamu görevlilerinin uluslar arası sözleşmelerden doğan Anayasal hakkıdır.

Ancak yıllar süren mücadelemiz sonucunda yapılan düzenlemede grev hakkı görmezden gelinmiş, toplu görüşmenin bile gerisinde bir sistem getirilmiştir.

Bu yolla, toplu sözleşme sistemi sulandırılmış, sürüncemede bırakılmış ve gücümüz, kırılmak istenmiştir.

 

12 Eylül 2010 referandumu öncesinde kamu emekçilerine  “artık sizler de toplu sözleşme yapacaksınız, haklarınızı koruyacaksınız” diyenler, her zaman olduğu gibi sözlerinde durmamıştır. Referandum sürecinde “nikah masasında bile böylesine iştahla “EVET” demedik” diyenlerin kamu emekçilerinin karşısına çıkıp özür dilemesi gerekmektedir. 

 

Kamu görevlilerimizin acil çözüm bekleyen yüzlerce sorunu varken, Kamu İşveren tarafının dalga geçercesine, bazı kamu görevlilerimize yoğurt, süt gibi gıda maddesi yardımı yapılması önerisi, toplu sözleşme görüşmelerinin “cacık”a çevrildiğini de bütün açıklığıyla gözler önüne sermiştir.   

 

Değerli Dostlar,

 

Sadece adı toplu sözleşme olan bu sistemin yürümeyeceği zaten başından belliydi.Grev hakkının olmadığı bir toplu pazarlık sistemi olur mu? İşverenin, çalışanına hangi konularda talepte bulanabileceğini belirlediği, son kararı kendisinin verdiği bir toplu pazarlık sistemi dünyanın neresinde var?

 

İşveren sadece sizi dinleyecek, hatta dinliyor gibi gözükecek. Sonra da “sana verdiğimle yetin daha fazlasını istemeye hakkın yok. Grev yapmaya da hakkın yok” diyecek. Uluslar arası hukuktan doğan anayasal hakkımız, Grev hakkımız, yasal güvence altına alınmayacak. Son söz 11 üyesinin 6 sı hükümet tarafından atanan Hakem Kuruluna verilecek. Buna da toplu pazarlık denilecek. Dünyanın neresinde görülmüş böyle bir toplu pazarlık?

 

Bizler, toplu sözleşme öncesinde, o masada memurun ve emeklinin gözü, kulağı ve sesi olacağımızı, kimsenin toplu sözleşme masasında pazarlanmasına müsaade etmeyeceğimizi söylemiştik.

Bu sözümüzü tuttuk. İşte meydan; işte memur; işte Türkiye Kamu-Sen işte KESK işte diğer konfedarasyonlar.

 

Sendikaları, kamu emekçilerini yok sayan bu sistemde başlatılan görüşmelerde hükümet dalga geçercesine 4,5 milyon kamu emekçisine ve emekliye 2012 yılı için önce %3+3, 2013 yılı için %2+3 maaş zammı teklif etmiştir. Ocak ayından beri zam vermeyen bu hükümet cumhuriyet tarihinden peri görülmemiş bir pervasızlığa imza atmıştur. Üstelik komisyon toplantılarında gündeme getirdiğimiz ekonomik, sosyal, özlük ve demokratik sorunlara ilişkin hiçbir öneri sunmamış,  sendikaların tüm taleplerini görmezden gelmiştir.

 

Görüşmelerin son gününde sadaka teklifine birkaç kuruş daha ekleyen hükümet 2012 teklifini %3,5 + 4, 2013 teklifini de %3+3 olarak yenilemiştir. Günde ancak bir simit parasına denk gelen, maaşlarımızda aylık olarak ortalama 45-50 TL artış öngören teklifleriyle kamu emekçilerine, emeklilere verdikleri değeri bir kez daha göstermişlerdir.

 

Şimdi “dağ fare bile doğmadı” diye sitem edenlere sormak gerekiyor. Ne oldu, yüzde yarımlık artışlardan sonra dağ fare doğurdu mu? 4688 sayılı yasanın grevsiz ve toplu sözleşmesiz çıkması için hükümete koltuk değneği olmanıza değdi mi? Gücünüzü kamu emekçiklerinden almak yerine sırtınızı iktidara yaslamanıza değdi mi?

 

Değerli Dostlar,

 

Milyonlarca insanla dalga geçen teklifini “bütçe olanakları bu kadar, mali disiplini bozamayız”  diyerek savunan hükümetin ileri sürdüğü hiçbir gerekçe kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır.

 

Toplusözleşme görüşmeleri göstermiştir ki, ortada sadece sınıfsal bir tercih vardır. Hükümet tercihini kamu emekçilerinden, emeklilerden yana değil, bugüne kadar olduğu gibi sermayeden yana kullanmıştır. Son teşvik paketinde patronlara bir seferde 3 milyar TL teşvik paketi açıklanması bunun ispatıdır. İşsizlik sigortası fonundaki paraların patronlara aktarılması bunun ispatıdır.

 

AKP hükümeti, her zaman olduğu gibi, patronlara gelince “bonkör”, kamu emekçilerine gelince “cimri” olmayı sürdürmektedir. Her fırsatta ekonomik büyüme rakamları ile övünenlerin bu büyümden pay istediğimizde birden küçülmeleri bu yüzdendir.

 

Biz yıllardır memurların, işçilerin talepleri karşısında “hepimiz aynı gemideyiz. Sizin taleplerinizi karşılarsak halk mağdur olur, gemi batar” masallarını duymaktan artık bıktık. Evet bazılarının gemicikleri olsa da aynı gemideyiz. Ancak bu gemide birileri özel kamaralarda lüks bir hayat sürerken, çalışanların kazan dairesine kapatılmasına artık yeter diyoruz. Geminin yol almasını sağlayan, kazan dairesinde can havliyle çalışan emekçilerin geminin batmasıyla tehdit edilmesini kabul etmiyoruz.

 

Ya taleplerimizin karşılanması halinde halkın mağdur olacağını söylemelerine ne demek gerekir?  Kimdir bu halk?

 

Halk, bu ülkenin açlık sınırına yakın yoksulluk sınırına uzak bir yaşama mahkum edilen kamu emekçileri değil midir?

 

Halk, yıllarca emeği sömürdükten sonra unutulan, sefalete itilen emekliler değil midir?

 

Halk, kar hırsı yüzünden gerekli önlemler alınmadan çalışmaya zorlandığı için binlercesi iş cinayetlerine kurban edilen, kıdem tazminatlarına bile göz konan işçiler değil midir?

 

Halk, açlık sınırının 1.050 TL olduğu koşullarda 751 TL’ik kölelik ücretinin reva görüldüğü milyonlarca asgari ücretli değil midir? 

 

Halk, yaşam alanları HES’lerle talan edilen, gübre, mazot parası bulamadığı için tarım yapamaz hale getirilen köylüler değil midir?

 

Halk, sırtına binen vergi yüküyle can çekişen küçük esnaf değil midir?

 

 

Değerli Dostlar,

 

Halka yabancı olanlara, halkı tanımayanlara sesleniyoruz. Halk biziz. Halk burada. Bu halk kendisini mağdur edenleri, yok sayanları biliyor. 

 

Bakmayın bilmezden gelmelerine, halkın kim olduğunu onlar da çok iyi biliyorlar. Onların orta vadeli planları da uzun vadeli planları da halkı, emekçileri yan yana getirmemek üzerine kuruludur. Emekçilerin bir araya gelmesinden öylesine korkuyorlar ki; 

 

 

 

 

Şafaktan korkuyorlar dostlar

Görmekten, duymaktan, dokunmaktan korkuyorlar.

Yağmurda çırılçıplak yıkanır gibi ağlamaktan,

Sımsıkı bir ayvayı dişler gibi gülmekten korkuyorlar.

Sevmekten korkuyorlar,

Tohumdan ve topraktan korkuyorlar.

Ne iskonto, ne komisyon, ne veda isteyen bir dost eli,

Sıcak bir kuş gibi, gelip konmamış ki avuçlarının içine.

Umuttan korkuyorlar 

Umuttan korkuyorlar dostlar umuttan,
Korkuyorlar, türkülerimizden korkuyorlar,

 

Şafaktan, sevmekten, türkülerimizden ve her şeyden önce umuttan korkanların bu korkusuna defalarca şahit olduk. Grevli toplu sözleşme, insanca bir yaşam talebiyle gerçekleştirdiğimiz bütün eylemlerimizde o korkuyu gördük gözlerinde.

 

Temel eğitimi bile paralı hale getiren, ekonomiye ucuz işgücü sağlamak için çocuk işçiliğinin önünü açan,  kız çocuklarını eve hapsetmeyi amaçlayan 4+4+4 yasasına karşı   eylemlerimizde ortalığı savaş alanına çevirenlerin gözünde aynı korku vardı.

 

Ama ne yaparlarsa yapsınlar, ne kadar korkarlarsa korksunlar, bugün Türkiye’nin dört bir yanında zulmün kayalarına vurmaya başlayan Grev dalgaları, emekçilerin birleşik gücünün önünü açıyor. Bugün grev önlüğü giyip halaya duranlar yarın tüm ülkeyi bayram yerine çevireceklerinin müjdesini veriyor.

 

Bizlere tek teminatı şiddet, baskı ve daha fazla yoksulluk olanlara karşı bizim teminatımız fiili meşru mücadele geleneğimiz olmaya devam edecektir.

 

Tüm emekçileri, işçileri, halkımızı, yoksulluğun, sefaletin, baskıların karanlık dünyasına karşı mücadele içinde birleşmeye ve geleceğimize hep birlikte sahip çıkmaya çağırıyoruz.

 

YAŞASIN EMEKÇİLERİN BİRLEŞİK MÜCADELESİ!

YAŞASIN GREVLİ TOPLUSÖZLEŞME MÜCADELEMİZ!

YAŞASIN İNSANCA BİR YAŞAM MÜCADELEMİZ!

 

                                            Eğitim Sen, Türk Eğitim Sen, SES, Türk Sağlık Sen

 

Bu haber 1726 defa okunmu?tur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

KAŞ HABERLERİ

Dört yılı bir kitapla anlattı

Dört yılı bir kitapla anlattı Kaş Belediye Başkanı Abdullah Gültekin, dört yıllık çalışmalarını bir kitapla kamuoyuna anlattı.

Vakıf yardıma koştu

Vakıf yardıma koştu Kaş Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı (SYDV) 2012 yılında ihtiyaç sahibi 2 bin 722 kişiye toplam 832 bin lira y...
********FARKIN NE****************23 Şubat 2014

HAVA DURUMU

Detaylı bilgi için resmin üzerine tıklayın.

ANKET

sence; KALAMAR TAVA MI MEZE Mİ?






Tüm Anketler

GOOGLE TERCÜME



Copyright © 2005-2012 www.likyahaber.net Tüm hakları acaip bir şekilde saklanmıştır. Kopye eden fena olur!... demedi demeyin... editör-özer yılmaz/elk.mühendisi-yıldız teknik üniv. POSTA ADRESİMİZ; haber@likyahaber.net
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapy: MyDesign Haber Sistemi


porno izle