| |||||||||||||||||||||
EN ÇOK OKUNANLARSON YORUMLANANLARHABER ARASON DAKİKA HABERLERİ....EKŞİ SÖZLÜK...CANLI TV İZLE...YAKINDA... |
Yaşasın Eğitim Sen !14 Nisan 2012, 01:13 Özer YILMAZ 28-29 Mart'ta Neden Grev Yaptık?
28-29 Mart'ta Neden Grev Yaptık?Eğitim sisteminin ihtiyaçlarından çok, iktidar partisinin siyasal-ideolojik hedeflerine uygun olarak gündeme gelen ve zorunlu eğitimi 4+4+4 şeklinde kademelendiren kanun teklifinin yasalaşması sürecinde son aşamaya gelindi. Yasa teklifi Meclis Genel Kurulu’na gelene kadar yaşanan bütün gelişmeler, düzenlemenin eğitim süresini uzatmaktan çok, eğitimde yaşanan ticarileştirme ve dinselleştirme uygulamalarının önünü tamamen açmaya yönelik olduğunu göstermiştir. Bu temel gerçek bugün, düne göre çok daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmış durumdadır. Düzenleme ile zorunlu eğitimin 4+4+4 şeklinde kademeli olarak 12 yıla çıkaracağı iddia edilse de uygulamada çeşitli sorunları beraberinde getirmesi kaçınılmazdır. Türkiye’de öğrencilerin okula devam süresi fiilen 6,5 yıldır. Söz konusu kademeli zorunlu eğitim uygulaması hayata geçirilirse bu sürenin daha da azalması söz konusu olacaktır. Düzenlemenin içeriğine baktığımızda; - Kanun teklifinde yer alan, “ilköğretim devlet okullarında parasızdır” ifadesi komisyon görüşmelerinde metinden çıkarılarak ilköğretimin tamamen paralı hale getirilmesinin ilk adımları atılmıştır. - Yıllardır okulöncesi eğitimi yaygınlaştırmak için çalışmalar yapılmasına rağmen, yasa teklifinde okulöncesi eğitim zorunlu eğitimin dışında bırakmıştır. - Daha önce 4. sınıftan sonra getirilmek istenen “açık öğretim” sistemi, tepkiler üzerinde 8. sınıf sonrası, son 4 yıl için öngörülmüştür. Teklifin yasalaşması durumunda 8. sınıftan itibaren ciddi anlamda “örgün eğitimin” fiilen ortadan kalkması tehlikesi bulunmaktadır. - İlk 4 yılın “ilkokul”, ikinci 4 yılın “ortaokul” olarak tanımlanması nedeniyle, sınıf öğretmenlerinin en az yüzde yirmisinin “norm fazlası” haline gelmesi ve bakanlık tarafından başka görevlerde görevlendirilmesinin önü açılmıştır. - Düzenleme ile getirilen ilkokulun 4 yıl olacağı algısının toplumun bir bölümünün kafasında yaratacağı algı, ikinci 4 yıllık sürede çocukların mesleki yönlendirme bahanesiyle örgün eğitim ile olan bağının zayıflatılmasına yol açabilecektir. Çocukların 9 yaşından sonra mesleğe yönlendirilecek olması yönlendirme sınavı, özel ders gibi uygulamaların daha erken yaşlarda başlamasına neden olacaktır. - Çocuk işçiliğinin ve çocuk gelinlerin ağırlıklı olarak 13, 14, 15 yaşında olduğu düşünüldüğünde mevcut düzenleme ile hem mesleki eğitim adı altında “çocuk işçiliğinin” önü açılmakta hem de “çocuk gelinler” uygulaması, bizzat iktidar tarafından kademeli zorunlu eğitim uygulaması ile açıkça desteklenmektedir. - Zorunlu din dersinin kaldırılması ve anadilinde eğitim taleplerini karşılaması yönündeki toplumsal talepler gözardı edilmiş, zorunlu din derslerine ek olarak, seçmeli din dersleri getirilmesinin önü açılmıştır. ¨ Arapça, fıkıh ve Kur’an derslerinin ikinci 4 yılda seçmeli hale getirilmesi sağlanarak, bütün okullarda fiilen imam hatip modeline geçilmesinin önü açılmak istenmektedir. - İlkokul ve ortaokulun, “bağımsız binalarda” gerçekleşeceği iddia edilse de okulların bu uygulama için yeterli altyapı ve donanıma sahip olmadığı gerçeği gözardı edilmektedir. - 4+4+4 şeklindeki kademeli eğitim sisteminin piyasa ile ilişkilendirilmesi, meslek okulu açacak firmalara öğrenci başına destek sunulması ile eğitim sisteminin sermayeye ucuz işgücü sağlar duruma getirilmesi amaçlanmaktadır. - Düzenleme sonrasında meslek liseleri özel sektöre devredilecek, meslek lisesi açan patronlara kamu kaynaklarından öğrenci başına para verilerek mesleki eğitimin özel sektör eliyle yürütülmesi sağlanacaktır. - Bir taraftan uzun vadede seçme sınavlarının ve dershanelerin kaldırılacağı iddia edilirken diğer taraftan kademeli eğitim uygulaması ile çocuklarımızın daha erken yaşlarda dershaneye gitmeleri teşvik edilmektedir. Pedagojik olarak ciddi sakıncalar içeren 4+4+4 kademeli zorunlu eğitim uygulamasını meşrulaştırmak için ileri sürülen 8 yıllık kesintisiz eğitimin “28 Şubat ürünü” olduğu iddiası, hem gerçekleri çarpıtmaya hem de kamuoyu desteğini kazanmaya yöneliktir. İlköğretimin “zorunlu” ve “kesintisiz” süresinin uzatılması ve öncelikle sekiz yıla çıkarılması için ilk somut çalışmalara 1973’te başlanmış ve konuyla ilgili o dönem bakanlık bünyesinde bir çalışma grubu oluşturulmuştur. 1981–1982 öğretim yılında üç ilde pilot uygulamaya geçilerek sekiz yıllık kesintisiz eğitim uygulaması yapılmıştır. Uygulamanın olumlu sonuçlar vermesiyle 1990’dan sonra sekiz yıllık eğitim çalışmaları hızlandırılmıştır. Dolayısıyla 8 yıllık kesintisiz eğitimin 28 Şubat ürünü olduğu iddiaları gerçek dışıdır. 4+4+4 modelini hayata geçirmek için herhangi bir müfredat hazırlığı söz konusu olmadığı gibi, yeterli altyapı çalışmaları yapılmadan ve eğitim sisteminin ihtiyacına uygun bir düzenleme gündeme getirilmemiştir. Okulların fiziki altyapı ve donanım yetersizliği yaşanan sorunları daha da arttıracak ve eğitim sisteminde kelimenin tam anlamıyla büyük bir kaos yaşanacaktır. Demokrasi, 4-5 yılda bir seçimlerle işbaşına gelen hükümetlerin seçildikten sonra dilediği gibi hareket etmesi değildir. Demokrasi, oy çokluğuna dayanarak keyfiyet uygulamak değildir. Demokrasi, aynı zamanda halkın önemli kararların alınma süreçlerine çeşitli şekillerde katılmasıyla; seçilmiş hükümetlerin bu süreçlerde eleştiriye tahammül göstermesiyle; düşünce ve ifade özgürlüğünün, örgütlenme hakkının sınırlarıyla da ölçülür. AKP iktidarı bu tür ölçütlerden bihaber olduğunu bir kez daha gösterdi.
Bu ülkenin öğretmenlerinin kanı aktı bugün Ankara sokaklarında ! Tüm engellemelere rağmen çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmayı sürdüreceğiz. Bizler, sendikal mücadelemizin, bu ülkenin gerçek anlamda demokratikleştirilmesi için verilen mücadelenin bir parçası olduğunun bilincindeyiz. Tarih tanıktır. TÖS’den, TÖBDER’den, Eğit-Sen’den devralınan bayrak, bugün bizim ellerimizdedir. Bu kadar önemli bir konuda, keşke diğer sendikalar da aynı tutumu gösterebilseydi. Kulaklarınız var, duyun, gözleriniz var, görün; toplumun çok büyük bir çoğunluğu, eğitim emekçileri, üniversiteler, toplum örgütleri, 4+4+4 diye sunduğunuz yasa önerisini kabul etmiyor. Ne bize sıktığınız biber gazınız, tazyikli suyunuz ve ne de coplarınız bu gerçeği değiştirmeye yaramaz.Önder SARAÇ Kaş Eğitim Sen BşkDostlar, Eğitim Emekçileri, Değerli Basın Mensupları Karanlığa Teslim Olmayacağız diyenler Merhaba ! 4+4+4 olarak bilinen İlköğretim ve Eğitim Kanunu ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikalarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’na karşı tepkilerimizi demokratik-meşru bir biçimde ifade edebilmek için Ankara’da yapacağımız basın açıklaması hukuk dışı bir biçimde engelleniyor. İçişleri Bakanı’nın dün yayınladığı genelgeyle iller adeta polis ablukasına alındı. Arkadaşlarımızın illerden çıkışı engelleniyor. Adana’da 85 arkadaşımız baskıyla, zorla gözaltına alındı. Antalya dahil Türkiye’nin her tarafından arkadaşlarımızın çıkışları engellendi, anayasal hak olan seyahat etme özgürlüğü ayaklar altına alındı. İllerden yapılan engellemeleri aşarak Ankara’ya doğru gelen arkadaşlarımız da Ankara’ya girişlerde engelleniyor. İstanbul gişeler çıkışı, Eskişehir Yolu’nda Ankara’ya 30. km Karayolları Tesisleri’nde Gölbaşı tarafında Jandarma tarafından yollar kesiliyor. İşte AKP’nin ‘ileri demokrasi’sinin geldiği nokta. Bütün baskı, yasak ve engellemelere rağmen meşru ve demokratik hakkımızı kullanacağız. AKP’nin bu yüzü yeni değildir. Defalarca bu yüzünü göstermiştir. Hopa’da, İstanbul’da, Ankara’da, Üniversitelerde bu saldırganlıklarını defalarca gördük. Yalnız halkımız KESK’in direngenliğini, kararlılığını da gördü. Kamu Emekçileri 4 Martta, 1 Aralıkta, 21 Aralıkta nasıl onurlu bir direniş gerçekleştirdi ise bugün de aynı kararlılıkla direnişini sürdürecektir. Değerli Kamu Emekçileri AKP Hükümeti, kamuoyunu uzunca bir süredir meşgul eden ve yoğun tepkilere neden olan yasal düzenlemeleri Meclis Genel Kuruluna getirmiştir. Gerek çocuklarımızın, ülkemizin geleceğini yakından ilgilendiren 4+4+4 kademeli eğitim düzenlemesi, gerekse sendikal alana yönelik önemli değişiklikler içeren düzenlemelerle ilgili olarak bugüne kadar yapılan bütün itirazlar kendi bildiğini okuyan iktidarca yok sayılmıştır. Her kademesi paralı hale getirilip piyasalaştırılarak emekçi, yoksul halk kesiminin çocukları için bir nevi kesintili halde olan mevcut eğitim sisteminin çözülmemiş yüzlerce sorunu bulunduğu bilinmektedir. Yıllardır öğretmen, derslik, bina açığını gidermeyen, ırkçı, gerici, anti demokratik ders müfredatının değiştirmeyen AKP iktidarı, Halkın büyük bir bölümünün ve bilim insanlarının kaygılarına rağmen, yasal düzenlemeyi yapma pervasızlığını göstermektedir. AKP sadece eğitimi değil, sendikal alanı da kendi çıkarları doğrultusunda biçimlendirmek istemekte, bütün enerjisini örgütsüz, tepkisiz ve itaatkâr bir toplum yaratmak için harcamaktadır. Bu doğrultuda önümüzdeki birkaç gün içerisinde TBMM Genel Kurulunda görüşülecek olan Toplu İş İlişkileri yasa tasarısı ve 4688 Sayılı yasada değişiklikler öngören yasa tasarısı ile mücadeleci sendikalar etkisizleştirilmek istenmektedir. Bildiğimiz gibi, 12 Eylül referandumundan bugüne kadar geçen 18 aylık sürede, bu yasada değişikliklerin yapılması bekletilmektedir. Yasa tasarısının aylarca Bakanlar Kurulunda, komisyonlarında bekletilmesi sonucunda cumhuriyet tarihinde ilk defa, kamu emekçileri 4 aydır zamsız maaş almak zorunda bırakılmıştır. 4688 sayılı yasada yapılmak istenen değişiklikler, kamu emekçileri sendikal hareketini tamamen yandaş sendikalar üzerinden şekillendirmek üzerine kurgulanmıştır. Hatırlanacağı üzere, daha yasa tasarısı hazırlıkları sürerken Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bu kurguyu zaten açık bir şekilde itiraf etmişti. İktidarlarına oy toplamak için, 12 Eylül referandumunda boy boy gazete ilanı veren, il il dolaşan yandaş konfederasyon dışında kimseyi dikkate almayacaklarını açıklayan Arınç’ın herkese ileri demokrasi dersi! verdiği açıklamalar hafızalardaki tazeliğini korumaktadır. Bir kez daha söylüyoruz. Geçmişte olduğu gibi bugün de, “Oturun oturduğunuz yerde” diyenlerin talimatıyla hareket edenler olabilir. Ancak biz Eğitim Sen olarak, bugüne kadar kimsenin emriyle ve talimatıyla hareket etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz. AKP hükümeti hak ve özgürlüklerimizi yok sayan gerici, piyasacı ve otoriter politikaları uygulamakta ne kadar kararlıysa, bizim de haklarımız ve geleceğimiz için mücadele etmekte en az o kadar kararlı olduğumuzun bilinmesini istiyoruz. Sadece bizim sendikal hak ve özgürlüklerimizi değil, insanca bir yaşamı hak eden bu ülkenin bütün insanlarının haklarının gasp edilmesini hedefleyen yasa tasarlarının geri çekilmesi için, Değerli arkadaşlar AKP Baskıcı politikalarını bir kez daha hayata geçirmiştir. Onbinlerce Kamu Emekçisinin Ankara’ya girişini engellemiştir. Bu otoriter baskıcı saldırgan tutuma rağmen binlerce, onbinlerce Kamu Emekçisi yine bütün Türkiye’de alanlarda olmuştur. “Durmak yok yola devam” diyerek, emek ve halk düşmanı yasa tasarılarıyla, baskı ve şiddetle tüm toplumu tahakkümü altına almak isteyenlere karşı “yılmak yok mücadeleye devam” diyerek dimdik ayaktayız. Çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğinden kaygı duyan herkesi, AKP’nin giderek artan zulmü karşısında omuz omuza olmaya, sesimize ses katmaya çağırıyoruz. Yaşasın demokratik, laik, bilimsel eğitim mücadelemiz! Yaşasın Eğitim Sen ! Yaşasın KESK! Önder SARAÇ Eğitim Sen Kaş Temsilciliği
Bu haber 1555 defa okunmu?tur.
|
DOST SİTELER...
ÖNEMLİ LİNKLER...
GOOGLE TERCÜME |