| |||||||||||||||||||||
EN ÇOK OKUNANLARSON YORUMLANANLARHABER ARASON DAKİKA HABERLERİ....EKŞİ SÖZLÜK...CANLI TV İZLE...YAKINDA... |
'HABER...' HOŞ GELDİN...!16 Eylül 2009, 00:22 Özer YILMAZ FORUM -haber@likyahaber.net FORUM haber@likyahaber.net “HABER…” HOŞ GELDİN…. Turizm sezonunun tırmanışa geçtiği şu günlerde pek dolaşmam ortalıkta. Vaktini kollar inerim denize. Fazla oyalanmadan da tekrar dönerim evime gerisin geriye. Kitaplar, dergiler, notlar, derlemeler derken akıp gider zaten zaman. Bu ülkede düşünür olmanın sosyolojik külfeti biraz tuzludur okuryazar beyinler için. Düşünmek, söz etmeyi hak getirdiğinden, ‘sadece söz etmeyi belleyenler’ kesinlikle hoşlanmazlar düşünen insanlardan. Oysa, bendeniz, dinlemeye, anlamaya çalışırım şu döne duran dünyada olup biteni araştırıp, irdeleyip, didikleyip anlatmaya koyulanları. Vaktimi Onlara ayırmayı yeğleyip, kendimce, verdikleri emeklerinin değerini karşılamak isterim bana bahşedilen zamanın bir kısmını onlara sunmakla. Kimi zaman, o inişlerimde dost ziyaretlerinde bulunmadan edemem, insan olmanın dışına sarkmadan esnaflık eden sevdiklerime! Onların çalışma saatlerine denk gelen bu ziyaretlerimde ziyadesiyle özen göstermeye gayret ederim, mesailerinde kendilerini oyalamamaya. Bir taşımlık eski usul kahvenin telvesi kurumadan bir çuval dolusu sohbet lezzetini sırtladığım gibi, giderilmiş özlem hafifliğiyle dönmüşümdür evcağızıma, kasabada kayda değer olup bitenler beyin defterimde. İşte, Gazeteye kabaca bir göz gezdirdikten sonra dikkatimi üstteki logoya yöneltip baktım, yerel bir yayındı. Kaçıncı sayısı olduğunu anlamak için de gayret ettim ama ne yazık ki yakın gözlüğümü yanıma almadığımdan onu okumayı becerememiştim. Yardımıma, bize kahve pişirip getiren arkadaşımın yamağı yetişti ve bakarak 2.sayısı olduğunu söyledi. İçimi, birden, komşumun yeni doğmuş çocuğunu kucağına alan insanları saran o heyecan dalgası kapladı ve taptaze bebeciğe herhangi sarsıntıyı yaşatmaktan ürken bir tavıra eş bir özenle gazetenin sayfalarını şöyle bir çevirip iç düzenlerine bakındım. O arada tabii ki gayri ihtiyari, her ilk çıkan gazete veya dergiyi elime alışımda yaptığım gibi yayın künyesine baktım. Olur a bir aşina isme rastlarım umudunun yanı sıra sinsi bir tuzak da yok değildi hani bu gayretkeşliğimde. Yaprakları sola doğru kaldıran parmaklarım, beynimle ortak bir “hımmmm” nidasının temposuna koşut davranıp, derin bir “acaba” sorusunun su yüzüne çıkışına hız kazandırma gayreti içerisindeydi: sanki o künye, ait olduğu yayımın içyüzünün rengini belli edecekti bendenize. Sözüm ona, künyede yer alacak bildik isimler doğrultusunda yürütülecek fikirlerden hasıl olacak varsayımlarla gazetenin hangi amaçla yayın hayatına başladığına dair beynimde bir öngörü oluşmalıydı! Bunun bir ‘önyargı’ tuzağı olduğunu bile bile insan kendini alamıyordu yılların alışkanlığından kendisini beri! “Bu künye filancanın ekibidir canım, onun şu doğrultudaki çıkarlarına zemin oluşturma, buna destek olma üzere atılmış bir adım olduğuna bahse girerim…” diye, ahkâm keserek kendi bilgiçliğine değer biçmek, bu camiada sıkça rastlanan bir tavır, bir tepkidir. O bakımdan, bu tuzağa düşünsel olarak dahi kapılmamayı kendime telkin ederek künyenin yazılı olduğu bölümü buldum. Gene, dostumun yamağı sayesinde öğrendiğim hiç tanımadık simaların çıkardığı bu ‘bebek gazetenin’ ömrü nasıl bir seyir arz edeceğini düşüne dururken logonun yanı başındaki bir fotoğraf dikkatimi çekti: Kolunun altındaki içi gazete dolu kabı sıkı sıkı kavramış kısa pantalonlu fıkara görünümlü çocuk öteki eli ile tuttuğu gazeteyi ileri doğru uzatmış satış amaçlı bağırıyordu. Bu fotoğraf, bendenizde ilginç bir kompozisyon çağrıştırdı: fakir görünümlü çocuğun geleceği adeta çift anlamlı olarak elindeki gazeteleri satışına bağlıydı. Birincisi, belki de okul giderlerini karşılamak için gazete satıcılığı yapan afacan ne kadar çok satarsa araç-gereç alma olanağı daha da artacak, ayaklarını daha güçlü yere basabilecekti. Söz konusu fotoğraftan çıkarttığım ikinci anlam ise, nedense her bakımdan daha önemli göründü bana: ait olduğu toplulukta gazete okuru çoğalıp genişledikçe, kültür ve bilinç düzeyi de artarak sağlam bir platformda aydınlık bir perspektif doğrultusuna üretken bir gelecek inşa edebilecekti… Pratikteki savsaklamalar çoğu zaman teorilerin doğruluğunu bulandırsa da, yaşamın bizatihi kendi doğrusunun ne olduğunu toplumun görünümü ile gösterir ve de hissettirir! Bilginin ve bilgilenmenin ne denli önemli olduğunun somuta yansıdığı ve hatta son çeyrek yüzyıla adını kazıması, bir başka gerçeğin altını çizmesi bakımından da dikkat çekicidir. Bilgi alış-verişine kapalı tutulan toplumların aldıkları mesafe ile buna açık toplumların eriştikleri hedefler günümüz dünyasında gayet net olarak meydandadır! Söz konusu toplumlar arasındaki gelişim farkı incelendiğinde elde edilen veriler, aradaki makasın nedenlerini de ortaya koymaktadır: bilgilenme alışkanlığına sahip toplumların yeryüzü nimetlerinden yararlanma oranları diğerlerine nazaran kat be kat fazla olup, yaşam standartlarında çarpıcı yükseklikler mevcuttur. Bu saptamaları yerellik bazına indirerek, kendi toplumumuzdaki sistem doğrultusunda Kaş ve Kalkan yöresinde ele aldığımızda görülecektir ki, varılan sonuç itibariyle 20 yıllık dönem topyekün ve sosyal, kültürel ve ekonomik bir kalkınma hamlesinden ziyade kimilerinin refah düzeyini pompalayıcı bir seyrediş olmuştur. Bu anlamda bilginin, (aynı zamanda) haber alıp vermenin niteliğiyle yöre insanına ulaşması başka bir makalenin konusu olacak kimi nedenlerden ötürü engellenmesinden dolayı ya da o işleyişin mekanik (!) kimi arızaları yüzünden seyredişi sağlıklı olmamış, olamamıştır! Yörede ekonomik bir genişleme boy göstermişse de sosyal gelişim güdük kalmış, olaya sadece ‘para kazanma’ amaçlı bakıldığından, insan yaşamı için fevkalâde önem arz eden sağlık, eğitim gibi alanlarda ilerleneceğine tam tersi bir gerileme kaydedilmiştir. Bize göre bu çarpıklığın ve çelişkinin bu boyutlara ulaşmasındaki en büyük etken, bir frenleme mekanizmasının işletilememesidir! Gene bize göre, o frenleme mekanizması, bu toprakların bağrından çıkacak bir ‘yerel gazete’dir. Yerel bir basın organının aslî görevi, yerel ve idarî yöneticilerle yönetilenler arasındaki saydamlığı sağlamakla birlikte, bu topraklarda yaşayan insanları hem bilgilendirmek, hem de olup bitenlerden haberdar etmek suretiyle bu toplumun ufkunu genişletmektir. Sosyal Yönetim Bilimlerinde kabul gören bir anlayışla Kaldı ki bu girişimlerin kraldan fazla kralcı tutumları, halktan ziyade kendi çıkarlarını gözetici tavırları, Teke Yarımadası kamuoyunda böylesi atılımlara karşı temkinli yaklaşmayı, öylesi organlardan kuşkulanmayı bir refleks olarak kendini hissettirir. Zaten ‘cılız’ olan gazeteye gereksinim olgusu bilincinin söne durmasında o olumsuz gayretlerin yadsınmaz etkileri mevcutken, üstüne üstlük Artı Haber fiyaskosunun patlak vermesi, bu alanda boşluk görenleri nasıl hüsrana uğrattığını tahmin etmek güç olmasa gerektir. İkinci sayısı elimdeki Bunlar, fidanın ağaca dönüşebilmesi arzumun bendenize dile getirttiği kaygılardı sadece. Çünkü, Teke Yarımadası’nda yaşayan ve bu yarımadanın son çeyrek yüzyılında ola gelen her sosyal girişimini çok yakından izleyen ‘mürekkep tutkunu’ birisi olarak yerel gazetenin olmazsa olmazlığına kesinlikle inanmaktayım… Dolayısıyla bu arkadaşları sevinçle kucaklar, “Hoş geldin bebek…” demeyi boynuma farzı bilerek Likya Haber’e, “…yaşamak sırası şimdi sende!” derim. Ahmet SIRRI - Gazeteci Kaş-ANTALYA Bu haber 1306 defa okunmu?tur.
|
DOST SİTELER...
ÖNEMLİ LİNKLER...
GOOGLE TERCÜME |