| |||||||||||||||||||||||
EN ÇOK OKUNANLARSON YORUMLANANLARHABER ARASON DAKİKA HABERLERİ....EKŞİ SÖZLÜK...CANLI TV İZLE...YAKINDA... |
TİYATROYA GİDİYORUZ...02 Aralık 2011, 11:30 Özer YILMAZ FATSA'NIN BİR FİKRİ VAR BU PAZAR TİYATROYA GİDİYORUZ... (04.12.2011 Pazar günü Saat; 19.30 da, Fethiye Belediyesi Kültür Merkezi'nde) Fatsa'nın Bir Fikri VarGerçekçi olup imkansızı istediler Fatsa'yı yarattılar.
Çözme yumruğunu, unutma sözünü Bir kere söylenen, bir daha söylenir! (1)
Oyunun adı; “Fatsa’nın bir Fikri var!” Şimdi okumakta olduğunuz yazı, bu tiyatro oyununun hikayesidir.
Arkadaşım Yaşar Aydın “Bu oyunu yazmak nereden aklına geldi, anlatır mısın?” diye sorduğunda korkudan ayaklarımın bağı çözüldü. Neyse ki kastettiği şey “sözlü değil, yazılı anlatımmış” Sözlüye kalkmayı küçükken de sevmezdim; iki lafı bir araya getirip cümle kuramazdım. Hoş, hâlâ da öyle ya. Şimdi haklı olarak “Bu arkadaşın çocukluk anılarından bize ne?” diye düşünebilirsiniz. Korkmayın, yazının devamını okuyunca kendi hikayemi değil, toplumsal bir hikayeyi anlatmaya çalıştığımı anlayacaksınız. Ama müsaadenizle biraz daha çocukluktan devam edeceğim.
İlkokul sıralarında hepimize ezberletilmiştir; Her bölgenin bir iklimi, her yörenin ünlü bir simgesi vardır. Küçükken, ben de, Karadeniz’in her mevsim yağış aldığını, çayıyla, fındığıyla ve kömürüyle ünlü olduğunu öğrenmiştim. Ama kimse bana, iklimlerle simgelerin de tıpkı haritalar gibi coğrafi ve siyasi olarak ikiye ayrıldığını söylememişti.
BÖLGEMİZ; KARADENİZ
İKLİMİ; İSYAN SİMGESİ; DEVRİMCİLER Neyse ki Milli Eğitim müfredatında yer almayan bu bilgiye büyüyünce ulaşabildim: Meğer, siyasi olarak Karadeniz’in iklimi isyan, simgesi de devrimcilermiş!
Türkiye’nin yakın tarihini okumaya başlayınca başka şeyler de öğrendim; Maden işçisinden tütün ve fındık üreticisine, toplumun emekçi kesimlerinin grevlerle, işgallerle, mitinglerle yazdığı bir tarihi var Karadeniz’in. Ayrıca, Mustafa Suphi’den, Mahir Çayan’a, Cihan Alptekin’den Fikri Sönmez’e, Ayşe Makar’dan Sinan Kukul’a, Yusuf Ziya Örün’den Metin Lokumcu’ya farklı dönemlerde yaşamış, farklı siyasi çizgilerde yürümüş binlerce yiğit devrimcisi.
O yörede yaşanmış bir de Fatsa deneyimi var ki; asıl konumuz bu: Yalnızca tüm Türkiye solunun yüz akı değil, dünya siyasi literatürüne de geçmiş bir olgu. (2)
Ben, Fatsa’nın devrimci geçmişini ilk olarak üniversite yıllarımda Karadenizli devrimci arkadaşlarımdan duymuştum.
Fatsa’nın hikayesi gerçekten de ilginçti; devrimci mücadele, halkın yönetime katılması, bir halk önderinin belediye başkanı seçilmesi, fındık mitingleri, tefeci ve karaborsacılığın önlenmesi, gelişmelerden korkan iktidarın nokta operasyonu…. Sanki anlatılan bir masal, Fatsa’nın devrimci belediye Başkanı Fikri Sönmez ve arkadaşları da Maksim Gorki romanlarından fırlamış bir karakterdi.
Duyduğumda beni çok etkileyen Fatsa’nın hikayesi bir süre sonra benim için hemen her gün üzerine konuşulan bir konu haline geldi. Çünkü, eşim Sedat Göçmen de Fatsa -Devrimci Yol Davasından yargılanıp uzun yıllar cezaevinde yatmıştı . Onun anlattığı olaylar ve kişilerle dolu anekdotlar yıllarca zihnimde birikti.
Fatsa’yı dinledikçe okumak da istedim. Ama doğrusu bu ya, mahkemelerdeki savunmalardan derlenmiş birkaç kitap ile siyasi dergilerdeki teorik makaleler çok yeterli değildi. Zaten beni etkileyen de bu okuduğum yazılardan çok dinlediğim hikayeler oldu.
GERÇEKÇİ OLUP, İMKANSIZI İSTEDİLER; FATSA’YI YARATTILAR Ağlanacak da çok şey vardı. Kısa ama acısı uzun süren hikayeler; Nokta operasyonu, ölümler, işkenceler, ihanetler, yoksulluklar, ayrılıklar..
Gurur duyacak şeylerin sayısıysa kat be kat fazlaydı; Mücadele, eşitlik, demokrasi, cesaret, dayanışma, umut… Kısacası “başka türlü bir yaşam”
Artık yönetenler üretenlerdi; Fatsa’da insanlar, kendilerini ilk kez bu memleketin sahibi gibi hissetmişlerdi. Bu yeni yönetim biçimi, kendi yaşam biçimini oluşturmuştu. Hatta, kendi kültürünü, kendi ahlakını, kendi adaletini…
Şimdi kulağa imkansız gibi geliyor ama bunlar yaşanmıştı: Halk yerel yönetim kararlarında söz sahibi olmuştu. Köylüler daha önce karşılarında korkuyla titredikleri tefecilerin elinden senetleri alıp yakmışlardı. Öğretmenler, devrime öyle inanmışlardı ki devlet güvencesindeki işlerinden istifa edip örgütlü mücadele içinde yer alabilmişlerdi. Çoluklu çocuklu insanlar toplu bir kurtuluş için hesap kitap yapmadan mücadeleye atılabilmişti. Gencecik kızlar ve delikanlılar ölüme meydan okumuşlardı. 70 yaşındaki dedelerle nineler devrimci gençlerle omuz omuza yürümüşlerdi. İlkokul çocukları bile, hem kendi yaşamları hem de memleket meseleleri hakkında görüşlerini çekinmeden söyleyebilmişti. Kültür şenliği için Fatsa’ya gelen akademisyen, sanatçı ve gazeteciler gördüklerine inanamamıştı. Evet, şimdi kulağa imkansız gibi gelen tüm bu gelişmeler fazlasıyla gerçekti!
FİKRİ SÖNMEZ; KIYIDA RÜZGAR, DAĞLARDA PINAR Fatsa’daki en büyük başarılardan biri devrimcilerin adayı Fikri Sönmez’in belediye başkanlığı seçimini kazanmış olmasıydı. Ama Fatsa esas olarak bir belediyecilik projesi değildi; daha fazla bir şeydi: “başka türlü bir yaşamın örneği”. Fikri Sönmez, tutuklanıp mahkemeye çıktığında, “ben ne yaptımsa halkım için, halkımla birlikte yaptım” derken kendini savunmuyor aslında askeri cuntayı ve siyasi oligarşiyi mahkum ediyordu.
Evet, yoksulluğun, eşitsizliğin, ezilmişliğin, zulmün bir kader olmadığını Fatsa deneyimi göstermişti. Ve sırf bu nedenle bile yeniden hatırlanmayı, yeniden tartışılmayı fazlasıyla hak ediyor. Üstelik bu yalnızca Fatsa’nın değil, mücadelede yaşamlarını yitiren devrimcilere borcumuz.
İnsan bir konu hakkında çok şey dinleyince ve düşününce onu başkalarına da anlatma ihtiyacı duyuyor. Bir süre sonra ben de duyduklarımı, hissettiklerimi, düşündüklerimi farklı bir şekilde anlatmak istedim.
Peki ama nasıl?
Farklı bir şey yapmak istiyordum; Fatsa’nın devrimci geçmişini anlatacak ama kuru bilgilerle insanları sıkmayacak… Muhalif ruhu aktaracak ama hamasi laflar söylemeyecek.. En önemlisi bu hikayeyi kalabalıklarla buluşturacak… “Oldu olacak, şarkı türkü de olsun bari” diyebilirsiniz. Ben de demiştim.
İyi ki demişim! Çünkü, ortaya bir tiyatro oyunu çıktı ; Fatsa’nın bir Fikri var!
Bu oyunu henüz 18 yaşındayken Fatsa dağlarında öldürülen Ayşe Makar’a ithaf ediyorum. Ama bu oyunda başta Fikri Sönmez olmak üzere Fatsa’yı yaratan bütün devrimciler var; emekleriyle ve ortaya koydukları güzelliklerle… Zaten aslına bakarsanız bu hikayeyi de aslında Fatsa’yı yaratan devrimciler yazmıştı. Ben yalnızca, bu hikayeyi kâğıda geçirmeye çalıştım.
Sürç-i lisan ettiysem affola!
AYŞENİN TÜRKÜSÜ (1) Çözme yumruğunu, unutma sözünü Bir kere söylenen, bir daha söylenir Zemheride üşümez, kor ateşte yanmaz o. 18 yaşında Ayşemiz bilir!
Yüreğinde sakladığın büyük bir sır gibi, Aklından çıkmayan ezberin gibi, Limana sığınan gemiler gibi Kemal’in yoldaşı Ayşe’miz gibi Çözme yumruğunu, unutma sözünü Bir kere söylenen, bir daha söylenir. (2) "Dünya Sosyal Forumu"nun doğduğu yer olan Porto Alegre’de 1989 yılından beri "katılımcı bütçe" yapılıyor. Bu uygulamanın 30 küsur yıl önce ilk kez Fatsa’da uygulandığını ve yabancı ekonomi profesörlerinin de bu deneyimi örnek gösterdiğini ilk okuduğumda çok şaşırmıştım.
........................................................................................................................................... 16. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivalinde Sahnelenecek olan "Fatsa'nın Bir Fikri Var" Oyunu Hakkında Bilgi: "Fatsa'nın Bir Fikri Var" - TAKSAV-Yenikapı Tiyatrosu Ortak Yapımı Yönetmen: Orçun Masatçı
Yazar: Dursun Ege Göçmen
Oyuncu Kadrosu: Medine Çam, Uğur Baran, Nazlı Masatçı, Özlem Öztürk
Oyunun Konusu:
Fatsa'da mevsimlik çalışan işçiler yaşadıkları sıkıntılar karşısında ustabaşlarına eskiyi hatırlatan bir oyun oynamaya karar verirler. Böylece İşçiler Fatsa'nın hikâyesini ustabaşına oynamaya başlarlar.
Bu yıl 5.si düzenlenen “Aydın Üstüntaş Geleneksel Anadolu Tiyatrosu oyun yarışması” seçici kurulu;, Prof.Dr. Sevda Şener, Prof.Dr. Nurhan Karadağ, Gülşen Karakadıoğlu, Yavuz Sepetçi, Sedat Demirsoy, Şahin Ergüney, Ebru Üstüntaş, Ali Kemal Tandoğan, Ferhat Ergun tarafından yapılan değerlendirme sonucu “Fatsa’nın Bir Fikri Var” oyunu ile Dursun Ege Göçmen değerlendirmeye layık görüldü.
“Ezilenlerin Tiyatrosu” kuramının yaratıcısı, Augusto Boal der ki; “Tüm tiyatrolar zorunlu olarak politiktir, çünkü insanın bütün faaliyetleri politiktir ve tiyatro da bu faaliyetlerden biridir.”
“Ben de yazdığım oyunda 30 küsur yıl önce bu memlekette yaşanan bir demokrasi deneyiminin, Fatsa’nın belediye başkanı halk önderi Fikri Sönmez’in ve “başka türlü bir yaşam” için mücadele edenlerin hikayesini anlatmaya çalıştım. Umarım Fatsa’nın hikayesi hiç unutulmaz.
Bu oyunu, daha 18 yaşındayken Fatsa dağlarında öldürülen Ayşe Makar’a armağan ediyorum. Selam olsun Ayşe Makar’a… Selam olsun Fikri Sönmez’e… Selam olsun Fatsa’yı yaratan o cesur insanlara…” der oyunun yazarı Dursun Ege Göçmen.
DURSUN EGE GÖÇMEN: Aydın’ın Söke ilçesinde doğdu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünü bitirdi. 1993 yılından itibaren çeşitli gazete ve televizyonlarda çalıştı. Halen bir televizyon kanalında editör olarak görev yapıyor. Evli ve bir çocuk annesi olan Göçmen’in çocuk edebiyatı alanında yayımlanmış beş kitabı var. not; KALKAN/KAŞ BİLET SATIŞ NOKTASI; 0.532.4337947 tam 10 tl., öğrenci 5 tl. Bu haber 2280 defa okunmu?tur.
|
DOST SİTELER...
ÖNEMLİ LİNKLER...
GOOGLE TERCÜME |