Yaşamdan kopuş ve tüm sevdiklerinden uzaklaşma. Boşvermişliğin ötesinde giderek sığlaşan hayat felsefenizin sizi yalnızlığa iten açmazlarındaki çaresizliğin yarattığı derin karamsarlık duygularının bunaltıları. Her şeyden kaçarak yazgıların gölgesine sığınmak ve tükeniş senaryolarının baş rol oyunculuğunu üstlenmek. Umutsuzluğun penceresinde kaygılar içinde kaybolup gitmek.
İşte büylesine bunalım ve hüzünle dolu hayatın anaforlarından büyük bir direnişle kurtulabilmek ve yaşama yeniden yepyeni, dopdolu duygularla sımsıkı sarılıp doyasıya sevmek, inanın ki yeryüzünde sahip olabileceğiniz en değerli hazinedir. Bizler bu coşku, heyecan ve sevgi dolu duyguları denizlerin o dostluk kokan sularındaki gizlerde keşfettik.
Çevremizi sarmalamış bunca muhteşem güzellikteki doğa görüntülerinin arasına serpiştirdiğimiz sevgilerimizin, umutlarımızın ve bizi hiç yalnız bırakmayan pembe düşlerimizin yarattığı fantastik panoramanın havasıyla, ufkun ağırlaşarak kızıla bulanmış mağrur yüzlü şafak vaktine doğru serin bir sonbahar günü son yağmur damlaları arasında Kaş limanından vira demir diyoruz. Sanki tarihin derinliklerine mitolojik bir yolculuk yapacakmışız gibi hepimiz çok heyecanlı ve yüreğimize sığmayan titrek bir mutluluğun yarattığı inanılmaz huzuru içindeyiz. Düşlerimizi aşan duygu dünyamızın doruklarında yaşıyoruz.
Denizlerin kainata açılan bu gizemli penceresinden hayata yeniden merhaba diyebilmek insana olağan üstü bir yaşam gücü ve hiç kaybetmek istemiyeceğiniz bir huzur veriyor. Binlerce yıllık geçmiş tarihin izleriyle kaplı Dünya harikası Kaş'ın pırıl pırıl masmavi sularında, mitolojik tanrıların gölgesinde yol alırken uzak denizlere doğru, korsan düşler sarıveriyor birden içimizi.
Erken gelen sabırsız bir günbatımının alacakaranlığında, sırlarımızı paylaşıyoruz mavi tenli dostumuzun sevgi dolu yüreğinde. Bir avucumuz çoban yıldızını kucaklamış diğer avucumuzda ise Poseidon'un dalgalarla dans eden güzeller güzeli deniz kızları. Ne çılgınca esen rüzgarlara nede azgın dalgalara hiç aldırış etmiyoruz. Bizi bekliyor sabırsızlıkla tarihin sırlarla dolu otantik şehri Kekova. Karadan, denizden ve her yerinden binlerce yıllık geçmişin derin izleri fışkırıyor insanı büyüleyen. Kendinizi müthiş bir hayal dünyasının içinde buluyorsunuz ve sanki burada o eski devirlerin insanları ile karşılaşacakmışsınız gibi çok farklı ve heyecan dolu duygular içinde oluyorsunuz.
Ay tanrıçası Luna geceleri bir başka parlaklıkta doğuyor Kekova'nın üstüne. Ayrıcalıklı ışıklarıyla aydınlatıyor denizinin maviliklerini. Çiğ taneleri bile daha özenle ve iri düşüyor Kekova'nın üstüne. Güvertemiz üstüne dökülen damlalar dalından kopan bir yaprak gibi salına salına düşüyor. Hava gecenin ayazı, yağmur sonrası etrafa yayılan çiçeklerin, otların ve toprağın o misler gibi kokusu denizi okşayarak bize ulaşıyor. Gökyüzü ışıl ışıl parıldıyor, doğa derin bir sessizlik içinde bütün ihtişamını sergiliyor. Parlayan karanlığın sonsuzluğa yelken açan mabedinde gibiyiz. Cennetin karanlığı bu olsa gerek. Çevremizdeki her güzellik hayal dünyamızı zorluyor. Kekova'dan Evren'e uzanan bu müthiş görüntüler kervanı içinde olabilmenin ayrıcalığını yaşıyoruz.
Serin bir Sonbahar gününde Kaş'ın ve Kekova'nın o eşsiz güzellikteki koylarında, turkuaz renkli sularının üstünde bütün bir günü yaşamak inanınki çok harika bir duygu, inanılmaz keyifli ve o kadar da zevkli. İnsan bu güzellikler içinde yeni doğmuş gibi oluyor. Buralarda bütün kaygılarınızdan ve güncel yıkıntılarınızdan uzak mutluluğun, sevginin, huzurun ve aşkın tanımını yeniden yorumluyorsunuz. Yaşama bir başka gözle bakmaya başlıyor ve bir çok alışkanlıklarınızı da hayatınızdan çıkarmaya karar veriyorsunuz. İşte bütün bu olumlu gelişmeler de hayatınızda yeni bir sayfanın satırbaşlarını aralıyor.