| |||||||||||||||||||||
EN ÇOK OKUNANLARSON YORUMLANANLARHABER ARASON DAKİKA HABERLERİ....EKŞİ SÖZLÜK...CANLI TV İZLE...YAKINDA... |
TMMOB'DAN ÇEVRE PANELİ21 Şubat 2011, 12:29 Özer YILMAZ TMMOB MUĞLA'DA "ENERJİ POLİTİKALARI, HİDRO ELEKTRİK SANTRALLER, ÇEVRE" KONULU PANEL YAPTI TMMOB'DAN ÇEVRE PANELİ TMMOB MUĞLA’DA “ENERJİ POLİTİKALARI, HİDRO ELEKTRİK SANTRALLER, ÇEVRE” KONULU PANEL YAPTI Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği Muğla İl Koordinasyon Kurulu (İKK) tarafından 19 Şubat Cumartesi Günü Muğla İl Özel İdaresi Salonunda “Enerji politikaları, hidroelektrik santraller, çevre” konulu panel düzenlendi. Panel TMMOB Muğla İKK Sekreteri Hayri Madanoğlu’nun konuşmasının ardından TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı’nın açış konuşmasıyla başladı ve Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Eski Başkanı Hüseyin Ülkü tarafından yönetildi. Muğlalıların yoğun ilgi gösterdiği panelin öncesinde Karadeniz yöresindeki köylülerin hidroelektrik santral (HES) karşıtı mücadelelerinin anlatıldığı “Vatandaş Mustafa” filmi gösterildi ve filmin yönetmeni Remzi Kazmaz bir konuşma yaptı. Panele konuşmacı olarak Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümünden Prof.Dr. Beyza Üstün, Pamukkale Üniversitesinden Doç.Dr. Harun Kemal Öztürk, Elektrik Mühendisleri Odası Enerji Çalışma Kurulu üyesi Kemal Bekir Ulusaler, Jeoloji Yüksek Mühendisi Tahir Öngür katıldılar. TMMOB Başkanı Soğancı açış konuşmasında Birlik olarak HESlere karşı çıkma nedenlerini anlatarak gerekçelerini açıkladı. HES projeleriyle ilgili olarak ortaya konan 125 bin MW elektrik üretme hedefinin gerçekçilikten uzak olduğuna dikkat çeken Soğancı, şu an resmi kayıtlı 1938 HES projesi gerçekleşse bile yaklaşık olarak 70 bin MW elektrik üretilebileceğini vurguladı. Bu projelerle amaçlanan enerji üretim hedefine ulaşılamayacağının yanı sıra çevreye de büyük zararlar verildiğini belirten Soğancı, havza bazında planlama yapılmasının gerekliliğine dikkat çekti. Projelerle ilgili ÇED (çevresel etki değerlendirme) raporlarının bilimsellikten uzak hazırlandığını, gerekli denetimlerin yapılmadığını, kamu yararı gözetilmediğini açıkladı. Soğancının konuşmasında dikkat çektiği önemli bir konu da, 0.5 MW altındaki 10 bin dolayında mikro HES projesinin hiçbir denetim olmaksızın yapılacak olmasının yol açacağı sorunlardı. Soğancı konuşmasını “dereler özgür aksın diye ses çıkaran herkes örgütümüzün sesidir” diye bitirdi. İlk sözü alan Prof.Dr. Beyza Üstün HES projelerinin su havzalarının ticarileştirilmesi sürecindeki yeri ve önemi üzerinde durarak, bu projelerin uygulananlarının ülke genelinde yol açtığı yıkımlardan örnekler verdi. Prof. Üstün, suyun küresel şirketler tarafından ticari amaçla kullanılmasının önünün, 1990’lardan sonra görülmeye başlanan uluslar arası kuruluşların kararlarıyla açıldığını belirtti. Bugün ülkenin enerji kaynaklarının dışa bağımlı olduğu gerekçesiyle yerli ve yenilenebilir enerji kaynağı olarak HES projelerine ağırlık verilmesinin yanıltıcı olduğunu, bu projelerin de yine şirketler tarafından yapıldığı sürece enerji üretiminde dışa bağımlılık sorununun üstesinden gelinemeyeceğini vurguladı. Dünyada su politikalarının küresel sermaye çevrelerince belirlenmeye çalışıldığını belirten Üstün, 2006 yılında 5. Dünya Su Forumunun İstanbul’da yapılmasının gerçeklerini anlattı ve ülkemizde su havzalarına saldırının bundan sonra arttığına dikkat çekti. Küresel sermaye kuruluşlarının ülkelerdeki su havzalarının özelleştirilmesinde kamunun engel olması durumunda gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğine ilişkin kararlar aldığından örnekler vererek, 2000 yılında Lahey kararlarına dikkat çekti. HES kurmak amacıyla akarsuların borular, tüneller ve kanallar içine alınmasının suyun Kimliğini değiştirdiğini vurguladı. Hava ve toprakla teması kesilen suyun içindeki oksijen ve minerallerin yok olduğunu, canlıları besleyemediğini ve hastalık saçar hale geldiğini Fırat Havzasındaki barajların yapılmasından sonra suya bağlı hastalık artışlarını örnekleyerek anlattı. Üçüncü konuşmacı Doç.Dr. Kemal Öztürk HES gerçeği ve çevresel etkileri üzerinde durdu. HESlerle ilgili olumlu düşünceler dile getirdi ve plansız yapılmasından kaynaklı sorunlar barındırmalarına rağmen bu projelerin iyileştirilmesiyle uygulanır hale gelebileceğine işaret etti. Doç. Dr. Öztürk enerjinin reddedilemeyeceğini, enerji olmasaydı şu anki toplantının bile düzenlenemeyeceğini, ilkel topluma döneceğimizi belirtti. Doğaya her müdahalenin sorunlar yarattığını anlatan Öztürk, HESlerin diğer enerji üretim yöntemlerine göre en az zararlı projeler olduğunu, başlangıçtaki yatırım tutarları büyükse de işletme masraflarının çok düşük olduğunu açıkladı. Toplumda önemli bir HES karşıtlığı bulunsa da ortak yol aranabileceğini ve bir ortak akla ulaşılabileceğini vurguladı. Daha sonra EMO adına söz alan Kemal Bekir Ulusaler Enerji politikaları üzerinde durdu. Ulusaler bu projelerin kapitalizmin krizini hafifletmek için gerçekleştirilmek istendiğini vurgulayarak, HESler çerçevesinde yaşanan çelişkilerin piyasayla halk arasındaki kavgadan kaynaklandığı belirtti. Dünyada kapitalist ülkelerin enerji sorunlarına kendine göre çözüm geliştirdiğini, Türkiye’de de egemen sınıfların eldeki olanaklara göre çözüm peşinde olduğunu ve bu çerçevede toplumun piyasa ekonomisinin vicdanına terk edildiğini belirtti. Ulusaler şu an HES piyasasındaki çok sayıda şirketin piyasa ekonomisinin olumlu yanı gibi sunulmasının yanıltıcı olduğunu ve kısa süre sonra bu alanda hızlı bir tekelleşme yaşanacağını vurguladı. Son konuşmacı olarak söz alan Tahir Öngür elektrik gereksinimi ve su gücü üzerinde durdu. HES çerçevesinde yaratılan yanlış düşüncelerin toplumu kandırmak için yaygınlaştırıldığını, Türkiye’nin sanıldığı gibi çok büyük bir enerji gereksinimi bulunmadığını anlattı. Buna göre ülkenin enerji gereksiniminin Avrupa Birliğinin Türkiye’yle ilgili projeksiyonlarından birkaç kat fazla gösterildiğini belirtti. Benzer biçimde enerji tasarrufuna yönelik önlemler alınmadığını, elektriği verimli biçimde kullanma konusunda enerji zengini olan Amerika Birleşik Devletlerinden bile daha savurgan olduğunuzu anlattı. Öngür HESlerin söylenildiği gibi temiz enerji kaynağı olmadığını, ortalama büyüklükteki bir barajda çürüyen organik maddelerin bir kömür santralinden daha çok metan gazı çıkarttığını söyledi. Öngür’ün dikkat çektiği önemli bir konu da HES kurulan derelerin denizle birleştiği noktalardaki su dengesinin bozulması sonucu ovaların tuzlanmasına yol açtığıydı. Bu nedenle son 30 yılda Çukurova’nın denize yakın olan bin 500 metrelik şeridinin kullanılamaz hale geldiğini belirtti. Dinleyicilerin sorularının yanıtlanmasından sonra panel sona erdi. Fotoğraf: Levent SARI Haber: Mehmet POLAT - Fethiye Bu haber 2791 defa okunmu?tur.
|
DOST SİTELER...
ÖNEMLİ LİNKLER...
GOOGLE TERCÜME |