Likya Haber Gazetesi, Kalkan, Kaş Antalya Haberler
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

EN ÇOK OKUNANLAR

HABER ARA


Gelişmiş Arama

BU GÜNÜN MANŞETLERİ...

manşetler

SON DAKİKA HABERLERİ....

EKŞİ SÖZLÜK...






CANLI TV İZLE...

YAKINDA...

ÖZELLEŞTİRMELERE HAYIR!

ALEXA

Alexa Certified Traffic Ranking for www.likyahaber.net

SİTEYE GELENLER

free counters

ÇEVRİMİÇİ

KAŞ'TA PATARA 'HAŞLAMASI'

KAŞ'TA PATARA 'HAŞLAMASI'

Tarih 13 Ocak 2011, 14:51 Editör Özer YILMAZ

Patara dosyasında ilk bölümü dün yayınladık.


KAŞ'TA PATARA 'HAŞLAMASI'

SEN DÜĞMENİ İLİKLE HERODOT'UN ÖNÜNDE

SEN DÜĞMENİ İLİKLE HERODOT'UN ÖNÜNDE


Patara dosyasında ilk bölümü dün yayınladık. (Okumak için tıklayın)

Solarzla yaptığımız görüşmenin ardından bu söyleşiyi ve konuyla ilgili bir haberi yayına hazırlamak üzere çalışmalara başlıyorum. Amacım Patara kazı ekibinden de konuyla ilgili bir görüş almak ve söyleşinin yanısıra bir de haber hazırlamak. 29 Ekim günü Antalya'dan ortak bir dostumuzla Kaş'a gelen Patara kazı Başkanı Prof. Fahri Işık ve eşi Havva Işık'la çalıştığım işyerinde kısa bir sohbet etme olanağı buluyoruz. Aynı günü akşamı da yine birlikte 29 Ekim kutlamalarına katılıyor, ortak dostlarımızla aynı masada uzun uzun sohbet ediyoruz. Bu arada Fahri Işık'a Patara'daki gelişmelerden söz ediyorum. New York Times'ta yer alan haberden, kutlamalardan ve yapılacak çalışmalardan ayrıntılar soruyorum. Önce heyecanla projeden söz eden ve bunun Patara ve Türkiye için ne denli önemli bir fırsat olduğundan söz eden Prof. Işık, kendisine ABD'li eski senatör Solarz'la görüştüğümü ve bununla ilgili bir haber hazırlığı içinde olduğumu söyleyince heyecanını yitiriyor. Kendisinden de konuyla ilgili bir görüş almak istediğimi belirtiyorum, "şimdi daha erken. Bu devletin projesi, meclisle birlikte yapılacak kutlama. Zamanı gelince konuşuruz" şeklinde bir yanıt veriyor. Bir kez daha yineliyorum görüş alma konusundaki düşüncemi. Ancak yine benzer bir yanıt veriyor Işık...

PROF. ŞAHİN'DEN ÇARPICI 'FEDERASYON' DEĞERLENDİRMESİ

Bu görüşmenin ardından hazırladığım habere konuyla ilgili bir uzmanın değerlendirmesini katmak istiyorum. Bu amaçla Likya bölgesini ve tarihini bilen bir kaç kişiyle görüşmek için kısa bir araştırma yapıyorum. Kendisine ulaştığım bir iki uzman bu konuda görüş vermekten kaçınıyor. Ancak o dönemde Akdeniz Üniversitesi Eski Çağ Dilleri ve Kültürleri Bölümü Başkanı olan ve kendisini o güne kadar yalnızca yayınlarından bildiğim Prof. Dr. Sencer Şahin, bu konuda görüş vermeyi kabul ediyor. Prof. Şahin'e ayrıntıları aktarıp, "Türkiye’nin federatif sisteme fazlasıyla hassas olduğu ve bunu varoluşuna tehdit olarak algıladığı bir dönemde birilerinin kalkıp eski Anadolu uygarlıklarından biri olan Likya Federatif devlet sistemini, Türkiye üzerindeki emelleri belli olan bazı çevrelerin eline tarihi deliller oluşturacak şekilde referans göstermesi, ya cehaletle ya da art niyetle açıklanabilir" şeklinde özetlenebilecek değerlendirmesini aldıktan sonra haberi ve söyleşiyi yayına hazırlıyorum. Haberin yayınından önce son bir kez Prof. Fahri Işık'a eşinin telefonundan ulaşmaya çalışıyorum. Haberle ilgili görüş verip vermeyecekleri yönündeki soruma Prof. Havva Işık, "biz söyleyeceğimizi söyledik" yanıtını veriyor...

PATARA TARTIŞMALARI BAŞLIYOR

Haber, 8-9 Kasım 2005 tarihlerinde iki gün arka arkaya Yeni Çağ gazetesinde manşetten yayınlanıyor. Bir kaç gün içinde çeşitli köşe yazarları ve gazete haberlerine konu olan tartışmalar da başlıyor. Bu arada Kaş ve Kalkan bölgesinde yabancılara yönelik arazi satışlarının yaygınlaşması üzerine bu sürecin bölgede yaratacağı sosyal ve ekonomik sorunlara dikkat çekmek amacıyla Antalya'da kurulan Kalkan ve Atamülkünü Koruma Derneği'nin Başkanı, aynı zamanda Patara kökenli bir gazeteci olan Emine Karakitapoğlu, Patara kazıları hakkında Antalya Cumhuriyet Savcılığı'na bir suç duyurusunda bulunuyor. Karakitapoğlu, suç duyurusunda, Patara kazılarının bilimsel yöntemlerden uzak yapıldığı, tarihi eserlere zarar verildiği, üçü Türk, üçü de yabancı kökenli olmak üzere 6 bilimadamının kazılardan ayrıldığını iddia ettiği suç duyurusunun ardından basına verdiği demeçte, ABD Kongresi'nin Patara'da yapacağı duyurulan kutlamalara da değinir ve "kültürel alışveriş, turizm ya da küreselleşmenin gereği diye başlatılan bir çok sürecin, ciddi sosyal, ekonomik ve hepsinden önemlisi siyasi sonuçlarının olabileceği gözden uzak tutulmamalıdır" ifadelerine yer vererek gelişmelerden endişe duyduklarını belirtir.

Karakitapoğlu'nun kazıların bilimsel yöntemlerle yapılmadığı yönündeki bu girişimi ve ABD meclisiyle yapılması planlanan kutlamalarla ilgili açıklamaları tartışmayı daha da alevlendirir. Ancak Patara kazı ekibinden bu süre içinde önemli bir açıklama gelmez. Kısa süre sonra sessizlik bozulur ve Karakitapoğlu'nun bu girişimine kazı ekibi de karşı bir dava açarak yanıt verir.

KAŞ'TA PATARA 'HAŞLAMASI'

Sessizliği bozan asıl girişim ise kısa bir süre sonra, 15 Nisan 2006 tarihinde Kaş'ta düzenlenen Turizm Haftası etkinlikleri sırasında ortaya çıkacaktır. Turizm Haftası etkinlikleri çerçevesinde Kaş'ta 'Likya'nın kültürü' başlığıyla bir konferans verecek olan kazı ekibi, bir kaç gün önceden Kaş Kültür ve Turizm Müdürü Mustafa Aydın aracılığıyla haber gönderip, konferansta hazır bulunmamı 'özellikle' talep ederler. Konferans günü geldiğinde, Kaş'taki ilçe protokolü tam kadro salondadır. Ancak salonun kenarında bekleyen bir grup köylü de dikkat çekmektedir. Kazı ekibi, Patara'dan konferansın yapılacağı salona getirilen çok sayıda köylü ve Patara Muhtarı Arif Otlu ile birlikte salondaki yerlerini alırlar...

'CASUS İŞTE BUYMUŞ!'

Amacı, turizm haftasında Likya'nın tarihi ve kültürel zenginliğini aktarmak olan konferansa ilk olarak kazı ekibinden Prof. Havva İşkan Işık başlar. Işık, duvara yansıttığı slaytlar eşliğinde yıllardır Patara'da çektikleri sıkıntıları, yapılan bütün çalışmaları dramatize eden bir üslupla anlatmaya başlar. Öyle ki, yaptıkları işin her ayrıntısını duvara yansıtan fotoğraflar eşliğinde dinleyenleri sorgulayan bir üslupta konuşmasını sürdüren Işık, konuşmasını Patara'yla ilgili haberlere ve bu haberleri yapan, konuyla ilgili yazı yazan gazetecilere getirir. Ve ağır hakaretler yağdırmaya başlar. Bu arada salonda bulunanlar şaşırmaya, homurdanmaya başlarlar. Bu arada salonda bulunan Patara köylülerinden bazıların birbirilerine beni işaret ederek "casus işte buymuş!" dediği yayılıyor kulaktan kulağa. Konuşmasını arada bir bağırarak, zaman zaman da salondakilere yönelik eleştirilerle, zaman zaman da 'dostlarım' şeklinde incelik dolu sözlerle sürdüren Işık'ın haleti ruhiyesini ortaya koymak açısından tartışmayla ilgili ilgisiz bir çok ayrıntıyla süslediği ifadelerinin önemli bölümlerini gazetecilerin video kayıtlarından aktarıyoruz:

SEN KİMSİN DE HEREDOT'TAN SÖZ EDEBİLİYORSUN!

"Herkes uzman olduğun alanda konuşsun. Uzmanlık alanına girmeyen konularda kimse ağzını açmaya cesaret etmesin. 'Heredot demiş ki...' Sen kimsin kardeşim 'Heredot demiş ki' diye başlıyorsun. Ne haddine senin! Düğmeni ilikle bir kere Heredot'un önünde... Heredot demiş ki, Likyalılar, Giritli olmayan Giritlilerdendir. Tabi Yunanca bilmiyor olabilirler onlar. Ben Yunancasından da okumuyorum. Türkçe çevirileri de var onun. Ne derdi Heredot; 'Likyalılar, Girit'ten gelmişlerdir' der. İşte bu kadar! Bu kadarını söylüyor. Ne döndürüp dolandırıyorsunuz?! Okuma yazmanız da mı yok sizin.

HEREDOT'UN KARŞISINA FAHRİ HOCA DİKİLDİ VE DEDİ Kİ...

Ve bu Heredot'un karşısına sevgili iftiracılar, siz dikilmediniz. Tarihin babası olan bu Heredot'un karşısına Fahri Işık Hoca dikildi. Yol kılavuz anıtını buldu, üzerindeki Trimili yazıtını okudu, ve dedi ki, 'Lİkyalıların anayurdu olan Tirimili, bugünkü Dirmil'dir. Heredot yalan söylüyor' dedi ve yazdı bunu. (Alkışlar...)

Sizin ne haddinize Heredot'la ağzınızı açmak! Siz ancak gidip kasaptaki etlerin nasıl bir kalitede olduğunu anlayabilirsiniz. Bizim işimize karışamazsınız. Haddinize düşmez çünkü. Öğrenmek mi istiyorsunuz? Hani kitap yazmamıştık ya dostlarım; (bu arada salondaki çantasından bir kitap çıkartıp eline alarak havaya kaldırıyor, dinleyenlere gösteriyor) hani biz hiç yayın yapmamıştık ya dostlarım; işte bu kitabın içinde yazıyor; Fahri Işık'ın Heredot'a karşı başkaldırışı!

SİZ KORKAKSINIZ, BİZ CESURUZ!

Utanın! Utanın! Erdem, ancak ve ancak bizden önce yaşayanlara sahip çıkarak sahip olunur demiştik, bunu tekrar ediyorum. Siz bu korkularla ülkeyi bu hale getirdiniz zaten. Kafanız asla dik değil. Herşeyden korkarak, herşeyde paranoya yaratarak, her şeyden komplo teorisi üreterek... Korkaksınız! Biz cesuruz! Biz çünkü çalışıyoruz. Biz cesuruz, biz çalışıyoruz! Emek üretiyoruz. Sizin gibi oturup bilmem ne köşelerinde dedikodu yaparak insanlara iftira üretmiyoruz.

BENİMLE AYNI DÜZEYDE DEĞİLSİNİZ

On yıllarca süren koruma çalışmalarından sonra Patara gördüğünüz hale gelmiştir. Sevgili dostlarım biz Patara'yı böyle biliyoruz, böyle anlatıyoruz. Hiç bir kişi, ne Yusuf Yavuz, ne Emine Karakitapoğlu'na karşı benim bu ülkeyi ne kadar sevdiğime, ne kadar koruduğuma ve neyi nasıl gördüğüme dair yapacak bir yorumum yoktur. Kendilerini benimle aynı düzeyde görmüyorum. Önce benim düzeyime gelecekler, benim bilgime sahip olacaklar, benimle bunu tartışacak konuma gelecekler, ancak ondan sonra kendilerini muhattap olarak alabilirim.

SİZİ TARİH DEĞİL BEN YARGILARIM!

Biz bunun gibilerini çok gördük. Hiç bir şey üretmeyen, vatana millete hiç bir hayrı dokunmayan, dernekleri kendi çıkarları için kullanan, şov yapan, başkalarını karalamayı, onlara iftira atmayı ilke haline getiren insanlarla biz bininci kez karşı karşıyayız. Biz dürüstlüğümüzle, alnımızın açıklığıyla ve yaptığımız işin şeffalığıyla ayakta kaldık. Bu dün de böyleydi, bugün de böyle.Ben 1988 yılından beri Patara'ayım. (Bu sırada slayta bir çocuk ve kadın bir fotoğrafı yansıtılıyor) Bu aile mücadele etti Patara için. Siz otururken! Siz yan gelip yatarken! Ve çocuğumu her zaman ikinci plana ittim ben Patara için. Siz otururken, siz keyif yaparken! Siz bunun hesabını bana veremezsiniz. Ve bizi suçlayamazsınız! Tarih sizi yargılar. Tarihe bile zaman kalmaz sizi ben burada yargılarım!"

PİREF ÖKKEŞ'İN 'BATAR HA!' KORKUSU

Işık'ın konuşması salonda gerilimi oldukça arttırır. O konuşmanın yarattığı etki bir kaç gün sonra, 29 Nisan 2006 tarihli Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisi'nde Piref Ökkeş'in diline dolanacak, Piref Ökkeş o haftaki köşesinde 'Batar ha!' başlığıyla şunları yazacaktı: “ Sayın Piref Ökkeş Hocam, Kaç zamandır kafamı kurcalayan bir sorunla yemeden içmeden kesildim. Şöyle birkaç günlüğüne kafamı dinleyeyim diye Kaş kıyılarına doğru bir yolculuk yapayım dedim. Hem birkaç kitap karıştırır hem de çay bahçelerinde avarelik eder şu bahar yorgunluğunu atarım diye düşündüm. Hay demez olaydım. Efendim lafı uzatmadan maruzatıma geleyim. Kaş’ın henüz patates kızartması kokmayan sokaklarında gezinirken, Belediye hoparlöründen gelen sesle irkildim. Turizm Haftasını şenliklerle, kutlamalarla karşılayan yöneticiler, bir de bilimsel konferans tertip etmişler. Ne de güzel düşünmüşler. İşte bu bilimsel konferansın anonsunu Belediye hoparlöründen duyunca elime kağıt kalem alıp Belediye Salonunun yolunu tuttum. Salonu cıvıl cıvıl çocuklar, gençler, bakımlı hanımlar ve beyler doldurmuş.

BUGÜN PATARA İÇİN NE YAPTIN?

Patara’da filizlenen ve taa Amerikalara kadar uzandığı savlanan demokrasi ve kültür hakkında konuşmak üzere büyük bir incelik içinde kürsüye gelen hanım konuşmacı, ( Kendisine bilimadamı dedi nedense?) salondakileri selamladıktan sonra avaz avaz bağırmaya başlamaz mı? Bütün salonda bir patırtı, şaşkınlık... Allah sizi inandırsın ben böyle bilimci görmedim Hocam. Elindeki mikrofonu arada bir salonda oturanlardan birine doğru sallıyor; “şerefsizler, namussuzlar!” diye haşladıktan sonra “Ey Kaş halkı, bu gün Patara için ne yaptınız ha!” gibi cümleler kuruyordu. Sonra slayt makinesine doğru sesleniyor, “değiştir çocuğum” komutları veriyor ve elinde kazma kürek çalışan insanların olduğu bir takım resimleri duvara yansıtıyor ve yine bağırıyordu. “ Ey cahiller, siz nasıl yüce Herodot’un adını ağzınıza alıyorsunuz, siz kim oluyorsunuz da Runik Alfabeden söz ediyorsunuz? İşte ispatı. Şu fotoğraflara iyi bakın da utanın! Siz daha dünyada yokken biz buralarda taş taşıyor, kum çekiyorduk!”

SİZİ GİDİ FANİLER SİZİ

Salonu dolduran tüm faniler gibi ben de o biçim tırstım haliyle. Bağır çağır, bir saatlik hışımdan sonra tam “bilimle iyice terbiye olduk, yüce rabbim kimseyi bilimle terbiye etmesin” derken ikinci konuşmacı geldi kürsüye. İkinci bilimci Hoca da lafı öncülünün kaldığı yerden alarak aynı biçimde sürdürdü haşlamasını: “ Benim duvarlarım Atatürk resimleriyle doludur, siz kim oluyorsunuz da bilimden bahsediyorsunuz? Sizi gidi faniler sizi!” Salondakilerin bir çoğu garip hareketlerle bu haşlama faslına alkışlarıyla eşlik ediyor ne olup bittiğini anlamadan her hakaret faslından sonra bilimle sınanmanın rahatlığını yaşıyorlardı. Bilimin halkı böyle muhakeme edeceğini kırk yıl düşünsem aklıma getiremezdim. Ah Ökkeş Hocam, inanın bütün salondakiler gibi ben de yerin dibine girdim. O yüce bilimcilerimizin böylesi zorluklar yaşadığını bilseydim her sabah kendi kendime sorardım; “Ey fani, bu gün Patara için ne yaptın?” 

DEMOKRASİ BÖYLE BİR ŞEYMİŞ DEMEK

O gün kafama dank etti Hocam. Meğer ne kadar cahil cühela bir halk olmuşuz. Düşünün taa Amerikalardan, Washingtonlardan elin oğlu Patara’yı keşfediyor, “burası bizim atalarımızın demokrasi mabedidir” diye methiyeler düzüyor... Biz şuracıkta burnumuzun dibindeki bu değerin farkına varamamışız. Meğer konferans bunun için yapılıyormuş. Demek demokrasi böyle bir şeymiş. Bilimciler halkı karşısına alacak ve avazı çıktığı kadar bağırarak haşlayacak.

DEMOKRASİ PAT DİYE PATARA'DAN GELİRSE

Çocukların yüzlerini görmeliydiniz Ökkeş Hocam. Hepsinin gözlerinde Patara’nın nasıl bir demokrasiye kaynaklık ettiğini görmenin üzüntüsü vardı. Benim asıl sorum şu; bir dostum Patara adının, tepeden bakınca bir hançeri andıran yapısından dolayı “ Batar ha!” kelimesinden türeyerek Patara’ya dönüştüğünü anlattıydı. Siz bilimciler şu fani halkı bu konuda aydınlatırsanız sevineceğiz hocam. Bu patırtının Patara ile bir ilgisi var mı? Yoksa demokrasi pat diye Patara’dan geliverirse şu ülkenin hali nice olur?" 


15 nisan 2006 patarakonferansı



15 nisan 2006 tarihinde patara için verileceği söylenen konferans, sözlü saldırı aracı olarak kullanılacaktı


Çizer sunder erdoğan patara konferansını böyle çizdi

DEVAM EDECEK...

haber: Yusuf Yavuz-kaş

Bu haber 1594 defa okunmu?tur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

KÖYLERİMİZDEN HABER

Kaş'a giderken Kaza...

Kaş'a giderken Kaza... Antalya'nın Kaş İlçesi Palamut Köyü'nde oturan Sami Karagül, yakını 35 yaşındaki Yusuf Karagül ve 36 yaşınd...

Cenneti korumak için

Cenneti korumak için WWF Türkiye'nin yürüttüğü Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi Deniz Yönetim Planı ve Uygulaması projesi tamaml...
********FARKIN NE****************23 Şubat 2014

HAVA DURUMU

Detaylı bilgi için resmin üzerine tıklayın.

ANKET

sence; KALAMAR TAVA MI MEZE Mİ?






Tüm Anketler

GOOGLE TERCÜME



Copyright © 2005-2012 www.likyahaber.net Tüm hakları acaip bir şekilde saklanmıştır. Kopye eden fena olur!... demedi demeyin... editör-özer yılmaz/elk.mühendisi-yıldız teknik üniv. POSTA ADRESİMİZ; haber@likyahaber.net
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapy: MyDesign Haber Sistemi


porno izle