"Cevap veriyorum..." diyordu en sevdiğim şarkısında. İyi de soruyu soran kimdi? Bu adam kime veriyordu o cevabı. "Aşağılık pazarlıkların" diyordu, "adı anılmayacak benimle" diyordu, katillerin, kanın, zulmü artıranların karşısındaydı Ahmet Kaya.
Burada Vefa Yok Ahmet Ağbi!
“Cevap veriyorum” diyordu en sevdiğim şarkısında. İyi de soruyu soran kimdi? Bu adam kime veriyordu o cevabı. “Aşağılık pazarlıkların” diyordu, “adı anılmayacak benimle” diyordu, katillerin, kanın, zulmü artıranların karşısındaydı Ahmet Kaya. On iki on üç yaşlarında, şiire vurgun bir çocuktum. Söylediklerini anlamaktan öte seziyordum, o kadar. Evet, bu adam mahpuslardan ve acılardan çokça bahsettiği zaman teybin sesini kısıyordum. Tam kelimesi buydu, duymasındı kimse; yasaklı bir şey yapıyor olmanın heyecanı da vardı, bir hayat duruşunu keşfetmenin büyüsü de... İçime dokunan bir şey vardı sesinde, sözünde, sazında. Söz ile saz’ın bunca benzer kelimeler oluşundan ürküyordum; kendime bunlardan bir hayat biçtiğimi nereden bilebilirdim?
O, “başım belada”nın bela’sındaki a’yı uzatmaksızın söyledikçe daha da güzel oluyordu şarkı, “yasal mermisiyle bir komiser yaklaşıyordu” her dakika. Bir ilk gençlik heyecanı. Yüreğine yağmur çamur değmemişlerin sesiydi Ahmet Kaya! Sabahları uykulu gözlerle, aç karnına, yorgun; kuşların, doğduğu yere uçmasını hayal edenlerin, erkenden trenlere, otobüslere doluşup sabahları fabrikalara, işliklere, tarlalara, okullara, dairelere, yollara, hayata koşanların; alnının terini, değerinden eksiğine bozduranların, üretenlerin, varlığıyla hayata hayat katanların, yaratanların sesiydi o
Siz Yanmayın adlı şarkında “benim Türkiye’de yaşadığım çok zor günlerde, bir merhabasını istediğim, fakat o merhabayı benden esirgeyen, ulusal anlamda bu kaderi paylaştığım tüm arkadaşlarıma ve de dostlarıma ince bir sitemdir, umarım bunu anlarlar,” diyordun. Bence anlayamadılar.
Zira senin aramızdan ayrılışının onuncu yılında, büyük şeref duyduğum “Ahmet Kaya – Onsuz On Yıl” adlı etkinliğe davet edildim. Hatta hiç haddim değilken konuşmacı bile olmak istemiştim. Çocukluğuma, sana borcumu ödeyecektim. Sonradan öğrendim ki devletlü’de oraya gelecekmiş. Onların, senden bize kalan o güzel adam imgesini evcilleştireceklerini düşünüyorum. Sen öyle şeyhin şıhın dizinin dibinde el öpenlerin, tarihleri işbirlikçilikle, kanla yazılmış olanların, öğrenci arkadaşların isyanına sol muhalefet adına “yakışmadı” diyen sorumsuzların karşısına çıkarılacak adam değildin ki...
Bir zamanların vesayet düzenini yıkan yeni vesayetçilerin seninle barışacak gibi yapmaları bana dokunuyor. Sen ki Türkiye’nin en karanlık zamanlarında Kürtçe şarkı söylemekten bahsedebilmiş bir aslandın. Şimdi o aslan, sanki kediye boğduruluyor. Gönlüm razı değil, ağrıma gidiyor. Sen, 19 yaşında bir kızın karnındaki bebeğe tekme atanlar hakkında tek kelime edemeyip, üstelik de suçu senin ruh kardeşlerin olan öğrencilere atanların, çok satan gazetelerinde sahibinin köpeği yazarlarına yazılar yazdıranların karşısında, onlarla uzlaşacak ortamların adamı değildin.
Biz senin küslüğünü seviyorduk Ahmet Abi. O uzun paltonu, yine öyle a’sını uzatmadan “bela” deyişini, “bir ‘kiprit’ çakıldı mı ah yağmurluklu kız” deyişini; hani vardı ya Attila İlhan’ın şiiri: “tavana asılmış sosyalist saçlarından / ah sabah sabah omuzları kan içinde”, onu okuyuşunu seviyorduk. Sen hükümetlerle barıştırılacak adam değildin! Onların ellerinde saz yok. Onlar iktidar. İktidar soysuzlaştırır. İktidar içeriksizleştirir. İktidar anlamından, dikeninden ayırır. İktidar, hele de bu ülkede, her daim sanatın karşısında durur.
Ne bileyim, ben kendi halimce, seni, onlara yakıştıramıyorum. Niye mi? Nâzım’ın sözleriyle söyleyeyim, çünkü:
“Onlar ümidin düşmanıdır ... / akarsuyun, / meyve çağında ağacın, / serpilip gelişen hayatın /düşmanı” Çünkü onlar: “Bursa’da havlucu Recebe, / Karabük fabrikasında tesviyeci Hasana düşman, / fakir-köylü Hatçe kadına, / Irgat Süleyman’a düşman, / sana düşman, bana düşman, / düşünen insana düşman”dır.
Tüm kasetlerin; öyle cd, mp3 falan değil ha; tüm kasetlerin evde duruyor. Ben yarın akşam alırım iki şişe şarap, oturur evimde güzel güzel şarkılarını dinler, öyle anarım seni. Onlarla aynı yerde olmayı, bir süre daha midem kaldırmayacak galiba. Bin selam gözüm!
ONUR CAYMAZ Bu haber 1521 defa okunmu?tur.