Likya Haber Gazetesi, Kalkan, Kaş Antalya Haberler
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

EN ÇOK OKUNANLAR

HABER ARA


Gelişmiş Arama

BU GÜNÜN MANŞETLERİ...

manşetler

SON DAKİKA HABERLERİ....

EKŞİ SÖZLÜK...






CANLI TV İZLE...

YAKINDA...

ÖZELLEŞTİRMELERE HAYIR!

ALEXA

Alexa Certified Traffic Ranking for www.likyahaber.net

SİTEYE GELENLER

free counters

ÇEVRİMİÇİ

Türkiye ona her yıl 2 milyon dolar ödüyordu

Türkiye ona her yıl 2 milyon dolar ödüyordu

Tarih 05 Aralık 2010, 02:15 Editör Özer YILMAZ

Antalya'nın Kaş ilçesine bağlı Kalkan beldesindeki villasında yılın bir bölümünü geçiren Eski ABD Kongre Üyesi Stephan J Solarz, Washinton'da öldü.


Türkiye ona her yıl 2 milyon dolar ödüyordu


Antalya'nın Kaş ilçesine bağlı Kalkan beldesindeki villasında yılın bir bölümünü geçiren Eski ABD Kongre Üyesi Stephan J Solarz, Washinton'da öldü.

Hürriyet USA’nın verdiği habere göre, 70 yaşındaki Solarz'ın bir süre önce yakalandığı yemek borusu kanserine yenik düşerek kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdiği öğrenildi. Bir çok uluslararası kuruluşta yöneticilik yapan Solarz, hazırladığı raporlardan dolayı ‘raporların efendisi’ olarak da anılıyordu.
1974-1992 yilları arasında Demokrat Parti'den New York milletvekili seçilen Solarz, yaklaşık 10 yıldır eşi Nina Solarz'la birlikte yılın bir bölümünü Kalkan'daki villasında geçiriyordu. Türk siyasetinin yakından tanıdığı bir isim olan Solarz'ın, başta Turgut Özal olmak üzere Süleyman Demirel, Bülent Ecevit Mesut Yılmaz, Tansu Çiller ve Başbakan Erdoğan'la yakın ilişkileri bulunuyordu. Yahudi kökenli olan Solarz, Yahudi soykırımını canlı tutmayı amaçlayan ve Ortadoğu konusunda İsrail merkezli politikalar üreten Washington’daki Musevi Ulusal Güvenlik İşleri Enstitüsü (JINSA)’nın da danışma kurulu üyesiydi. 1994’te Başkan Clinton döneminde dağılan Sovyet cumhuriyetlerinde yapılacak Amerikan yatırımlarını desteklemek amacıyla kurulan Asya Fonu’nun başına getirilen Solarz, 150 milyon dolarlık bu fonu uzun süre yönetmişti. Adı bir ara Ankara Büyükelçisi olarak anılan Solarz’ın, eşinin adının karıştığı yolsuzluk iddiaları nedeniyle koltuğunu kaptırdığı öne sürülmüştü. Ayrıntılar için: (http://www.acikgazete.com/yazarlar/yusuf-yavuz/2009/10/02/kalkanli-solarz-neden-ankara-ya-abd-buyukelcisi-olamadi.htm?aid=31489)
AKP’nin Kürt açılımına tam destek verdiğini açıklayan Solarz, 2009 Temmuz ayında bir Kürt raporu yayınlayan Uluslararası Kiriz Grubu’nun ( ICG) ikinci başkanlığını da yürütmüştü.




TÜRKİYE'NİN LOBİCİSİYDİ
Uzun yıllar Türkiye'nin ABD'deki lobi faaliyetlerini de yürüten Solarz, eski senatör Robert Livingston'la birlikte "Consultant Solarz Associates" şirketi aracılığıyla Kıbrıs ve Ermeni meselesi hakkında lobicilik yapıyordu. Türk devleti lobicilik faaliyetleri için Solarz'ın şirketine her yıl 1. 800 milyon dolar ödüyordu.
Türkiye ve dünyadaki siyasi tartışmaları Kalkan'daki villasında yakından izleyen Solarz'ın adı, 2007'de ABD Kongre üyelerinin Patara'daki Likya Birliği Parlamentosu'nda toplanması girişimi ve geçtiğimiz Ocak ayında ortaya çıkan Kalkan Kalamar Koyu'ndaki usulsüz villa inşaatı tartışmalarıyla da gündeme gelmişti.


ilgili haberler için tıklayınız;
http://www.likyahaber.net/haber/haber_detay.asp?haberID=740
http://www.likyahaber.net/haber/haber_detay.asp?haberID=785

ABD KONGRESİNİ PATARA’DA TOPLAYACAKTI
Solarz, 2005 yılında ABD Anayasası'nı yazanların Patara'dan esinlendiği ve Amerikan Senato binasına benzerliği iddiasıyla, Patara kazılarında ortaya çıkarılan ve Likya Birliği parlamento binası olduğu öne sürülen Patara Bolevterion'unda ABD Kongre üyeleriyle TBMM üyelerini bir araya getirmeyi hedeflemişti. Ortaya atılan iddialar ve tartışmalar üzerine Kalkan'daki evinde sorularımızı yanıtlayan Solarz, projesinin ayrıntılarından söz etmişti. Solarz, iki ayrı başlıkta yayınladığımız röportajda, Patara ve Kalkan'daki gelişmelerden Ortadoğu ve Orta Asya'daki siyasi gelişmelere uzanan düşüncelerini dile getirmişti.



İŞTE SOLARZ'LA 20 EKİM 2005 TARİHİNDE KALKAN'DAKİ VİLLASINDA YAPTIĞIMIZ VE ÇOK TARTIŞILAN O RÖPORTAJ...

*Sayın Solarz, kaç yıldır Türkiye’de ve Kalkan’da yaşıyorsunuz?
-S. J. Solarz: Buraya ilk olarak 1999’da geldik. Arazi aldık, ama bu eve 2001 yazında taşındık.

*O tarihten beri burada mı yaşıyorsunuz?
- Hayır. Washington’da yaşıyoruz. Ama her yıl ilkbahardan itibaren 10 haftayı burada geçiriyoruz
*New York Times'da yayınlanan haberde sizin de görüşlerinize yer verildi ve sizin; "Anayasamızın kurucu atalarına ilham veren, dünya tarihinin ilk federasyonunun parlamento binasının evime 15 dakika mesafede olduğunu öğrenmek aklımı başımdan aldı" dediğiniz yazıldı.
- Beni büyüleyen şey, sadece evimden 15 dakika uzaklıktaki dünyanın ilk federasyonunun bulunması değil. Bu federasyonun, bizim anayasamızı yazanlara ilham kaynağı olması ki biz onlara 'Kurucu Atalarımız' deriz. Patara'da yapılan kazılarda bulunan binalardan birinin, bizim Amerikan federal sistemimize bir anlamda ilham kaynaklığı etmiş bir parlamentonun binası olması beni çok heyecanlandırıyor. Çok ilginçtir ki, bu parlamento binası, bizim kongre binamıza benzer şekilde, yarım daire biçimindeydi.

 * Bu bilgiyi ilk kez ne zaman öğrendiniz?
- Bu bilgiyi 2004'te, sanırım ilk kez Prof. Işık ve ekibiyle tanıştıktan sonra Patara'ya yaptığım ziyaretlerden birinde öğrendim. Bunu Amerika'da pek az kimse biliyor, sanırım Türkiye'de de pek az biliniyor. Oysa bu, ABD ile Türkiye'yi daha da yakınlaştıracak çok önemli bir bilgi. Kazı bölgesini, tiyatroyu gezmiştim ama burada bir parlamento binasının olduğundan habersizdim. Washington'da bir araştırma yaptırdım. Anayasa Kurucular Meclisi'ndeki tartışmalar sırasında buraya atıfta bulunulduğunu öğrendim. Kurucular Meclisi, anayasayı bir taslak olarak hazırladığında, bunun geçerlilik kazanması için eyalet temsilcilerinin dörtte üçünün onayından geçmesi gerekmekteydi. Bu temsilcilerden bir kısmı, çok çeşitli gerekçelerle bu anayasaya karşıydı, bu yüzden, anayasayı savunanlar, çeşitli gazete yazıları ve makalelerle kamuoyuna anayasanın yararlarını ve önemini izah etmeye çalışmıştı. Ayrıca Patara'daki bu Likya Birliği parlamento binası, siyasi sistemimizin mirasının, İngiliz Parlamentosu ve monarşisinin bir uzantısı olmadığının göstergesi. Biz bunu -o zamanın monarşisini- biraz tiranca buluyoruz. Bireylere, onlara oy hakkı tanımadan çeşitli vergiler dayatan bir sistem.

* Sizin Patara kazılarının 'gayriresmi' patronu olduğunuz da yazıldı, New York Times'da...
- Ben değil, eşim Nina. Bayan Nina, 'Patara Hamileri' adlı, Patara'daki kazıları mali olarak destekleyen bir grup kurdu. Amacımız Patara'nın patronu olmak değil; hamisi, destekçisi olmak. (Eşi Nina söze giriyor) - Bildiğiniz gibi bu kazılara para lazım. Kazıların kaynağı Akdeniz Üniversitesi ile Türk hükümeti tarafından sağlanıyor. Bütçeleri çok küçük. Biz de, ABD'de ve buradaki dostlarımız arasında bu kazı için para toplayabileceğimizi düşündük, böylece kazılar devam edebilecekti.


 

'İKİ ÜLKE YAKINLAŞACAK'
* Kongreyi, ABD Anayasası'nın kabulünün 220. yılının kutlanacağı 2007 yılında Patara'da da kutlamalar düzenlenmesi için sponsor olmaya ikna etmeyi düşündüğünüzü belirtmişsiniz. Nasıl bir kutlama düşünüyorsunuz?
- Kongreden ve hükümetten birer heyeti, 2007 yazında buraya getirmeyi, onları Türk parlamenterler ve üst düzey yetkililerle bir araya getirmeyi, böylelikle iki ülke arasındaki yakınlaşmayı pekiştirmeyi umuyoruz. Patara'daki tiyatroda o akşam bir konser düzenlenmesi için uğraşıyoruz. Türk ve Amerikan milli marşları da çalınacak; tabii arkeologlar bulabilirse Likya milli marşını da çaldırırız!

* 2007'de Patara'da düşündüğünüz kutlamalara kongre sponsor olmayı kabul ederse, bunun Türkiye- ABD ilişkilerine nasıl yansıyacağını düşünüyorsunuz?
- Çok yardımcı olacaktır. Çünkü bu olay ABD ve Türkiye basınında çok ses getirecek. Ayrıca, ortak bir tarihsel mirası paylaştığımız, ilişkilerimizin görünenden çok daha eskilere dayandığı iki tarafça da idrak edilecek. Türkler, bu topraklarda yaşayan eski Likyalı atalarının Amerikan siyasi hayatının şekillenmesinde nasıl büyük bir esin kaynağı olduğunu öğrenince çok şaşıracaklar. Amerikan halkı da mevcut siyasi sistemimizin bu bölgede yaşayan insanların deneyimlerine ne çok şey borçlu olduğunu öğrenecek.

ABD IRAK'TAN NE ZAMAN ÇEKİLECEK?

* Clinton döneminde, ABD’nin Ortadoğu politikaları konusunda önemli girişimleriniz oldu. Sizce Ortadoğu’da gelinen noktada ABD istediğini aldı mı?

- Asya’da ABD’nin hararetle desteklediği önemli gelişmeler yaşandı; örneğin Filipinler’de, Güney Kore’de, Tayvan’da ve Endonezya’da diktatörlük rejimlerinden demokrasiye geçildi. Fakat Asya’da hâlâ yüz yüze olduğumuz ciddi durumlar var. Biz tabii etrafımızda olan her şeyi kontrol altında tutabilecek durumdaki bir imparatorluk değiliz. Örneğin, ABD K. Kore’deki nükleer silah üretiminden son derece rahatsız; bunu bölgenin barışı ve istikrarı için bir tehlike olarak algılamakta. Yine Çin’in aralarındaki görüş ayrılıklarını gidermek için Tayvan’a karşı güç kullanmamasını arzuluyoruz. Her şeye rağmen son yirmi yıl içinde Asya’da genelde çok olumlu gelişmelere tanık olduk. Ortadoğu ise tabii daha karmaşık bir tablo. Irak’ta çok belalı bir durumla karşı karşıya olduğumuz aşikar. Bu durum, Irak halkının istikrarlı bir demokrasiye sahip olmasını tehdit etmekte. Bir Filistin Devleti’nin kurulup İsrail ile yan yana, barış içinde yaşaması, bazı Filistin kaynaklı terör eylemleri ile tehlikeye girmekte. Suriye Lübnan’dan çekildi, ki bu tabii çok olumlu bir gelişme. Ama Lübnan’daki istikrarsızlıkta hâlâ parmakları var. Son Hariri suikasti bunu gösteriyor; yakın bir zamanda bu suikastle ilgili BM soruşturmasıyla bu konuda daha çok şey öğreneceğiz. Türkiye’de çok olumlu gelişmeler yaşandı. Türkiye AB ile üyelik müzakerelerine başladı. Bu süreçte ülkenin yararına pek çok iktisadi, siyasi reform gerçekleştirildi. ABD ile ilişkiler, Irak’la ilgili bazı hususlar haricinde, bence gayet sağlam bir noktada.
Yani bölgede olumlu ve olumsuz pek çok gelişme yaşandı. Ama şu bir gerçek ki Irak’ta kalıcı, sağlam bir demokrasinin hayata geçmesi ve Irak’ın toprak bütünlüğünü kollaması, hem ABD’nin hem de Türkiye’nin çıkarınadır. Hem bu konuda, hem de İsrail ile Arap dünyası arasının düzeltilmesi ile ilgili, ABD ile Türkiye’nin yan yana çaba harcadığını düşünüyorum.

 

*Geçtiğimiz günlerde Irak’ta yeni anayasa oylandı ve kabul edildi. Saddam’ın yargılanmasına başlandı ve hala direniş sürüyor.. ABD ordusu size göre Irak’tan ne zaman çekilecek?

-II. Dünya Savaşı’nın bitmesinden 60 yıl sonra, Almanya ile Japonya’da hâlâ ABD askerleri vardı. Bununla, 2063’te Irak’ta da hâlâ ABD askerleri bulunur demek istemiyorum. Herhalde çok daha önce çekilmiş oluruz. Hatta umarım yakın bir tarihte çekilirler. Fakat Başkan Bush, ABD birliklerinin demokratik Irak hükümeti ne zaman isterse o gün bölgeden çekileceğini açık bir şekilde dile getirdi. Irak hükümeti de, dış kaynaklı cihat saldırılarıyla başa çıkmak için ABD birliklerinin bir süre daha kalmasını istediğini açıkladı. Sanırım bir süre daha orada kalacağız. Irak halkı direnişçilere karşı kendi silahlı kuvvetlerini yeterince oluşturuncaya dek. Sanırım aylardan ya da on yıllardan değil, yıllardan bahsediyoruz (yani ne birkaç ayda olur ne de on yıllarca sürer; birkaç yılda çekilirler.)

*Sizce Irak’a yeterince demokrasi yerleştirildi mi?

- Bence Irak’ta demokrasinin inşa edilmesi süreci Patara’da parlamento binasının kazılması sürecine benziyor. ( Patara kazısı, Eşen çayının getirdiği alüvyonlar nedeniyle, kazdıkça yeniden kumlara gömülen bir sürecin içine girdi. Uzmanlara göre, henüz yüzde beşlik bir bölümü gün yüzüne çıkan Patara’nın tamamen kazılması, yüz yıldan fazla sürecek. Y. Yavuz) Çok ilerleme kaydedildi ama iş henüz tamamlanmış değil. Anayasa hazırlandı ve sanırım halkın büyük çoğunluğu bunun lehine oylayacak. Oylama sonucunda anayasanın reddedileceğini sanmıyorum. Eğer oylamada anayasa kabul edilirse, Aralık ayında meclis seçimleri yapılacak. Yeni yılda da yeni hükümet kurulacak. Saddam’ın yargılanmasında da umarız bağımsız bir hukukun işlediğine tanık oluruz. Bence, Arap dünyasının en katı yönetimlerinden birinin demokrasiye doğru böyle adım adım ilerlemesi son derece olumlu bir gelişmedir. Elbette Irak hâlâ çok gergin. Sünniler, Şiiler ve Kürtler arasında görüş ayrılıkları mevcut, zaman bize halkın kalıcı bir demokrasiye ne kadar sahip çıkacağını gösterecek. ABD ile Türkiye elbette demokratik bir Irak’ı görmek istiyor. Çünkü, demokratik bir Irak, önceki tiranlığın aksine komşuları için bir tehdit olmaktan çıkacaktır. Saddam Hüseyin ile Baas’çılar komşularına defalarca saldırmış, onlara karşı kitle imha silahları kullanmıştır. Demokratik bir Irak, öncelikle Irak halkının çıkarınadır. İkinci olarak da, ABD ve Türkiye halklarının çıkarınadır.

  Solarz'ın evinde Atatürk fotoğrafları vardı

SOLARZ, YAKIN DOSTU SOROS VE KADİFE DEVRİMLER HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORDU?



*Geçtiğimiz yıl ve bu yılın başlarında; Gürcistan, Ukrayna, Özbekistan ve Kırgızistan’da siyasi çalkantılar yaşandı. Bir kısmında seçimler iptal edildi ve siyasi literatüre “ Turuncu Devrim” , “Kadife Devrim” gibi yeni tanımlamalar eklendi. Bu ülkelerin adı hep George Soros ve “Kuantum Fonu” ile anılır oldu. Sizce bütün bunlar komplo teorilerinden mi ibaret?

- Komplo kuramlarına inanmıyorum. Bu saydığınız ülkelerde gerçekleşen olaylar tamamen bu ülke halklarının özgür olma, baskılardan kurtulma, demokrasiye kavuşma arzularından kaynaklanmıştır. Demokrasi için mücadele eden bu insanlar, Soros’tan ya da diğerlerinden yardım almış olabilir; ama övgüyü hak eden bizzat bu insanların kendileridir. Zaten ipler Bay Soros’un elinde olsaydı; Belarus’ta, Özbekistan’da ve Türkmenistan’da da devrim yaşanırdı; ama sadece Gürcistan, Ukrayna gibi ülkelerde yaşanması, o ülkelerin kendine özgü şartlarının etkili olduğunun ve o ülkelerin halklarının belirleyici olduğunun kanıtıdır.

*Önümüzdeki günlerde, yani 6. Kasım’da Azerbaycan’da da seçimler yapılacak. Haydar Aliyev döneminde Aliyev’e yakın duran isimlerden biri olan Resul Guliyev, bildiğiniz gibi Yeni Azerbaycan Partisi’nden istifa etmişti ve ABD’de sürgünde yaşıyordu. Guliyev, geçtiğimiz günlerde ülkesine döndü ve ortalık karıştı. Şu anda Ukrayna’da gözetim altında tutuluyor. Bütün bunlara bakınca Azerbaycan’da da şaibeli bir seçim ve ardından, Ukrayna ve Gürcistan’da olduğu gibi bir “Kadife Devrim” yaşanır mı?

-Sorunuzu yanıtlayacak kadar Azerbaycan’ın siyasi durumuna vakıf değilim.

*Türkiye’ ye gelirsek; ABD’nin Kuzey Irak politikası, iktidardaki AKP’yi ana muhalefet partisi CHP’yi endişelendiriyor. Başbakan Erdoğan, dün partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamada, PKK teröründeki tırmanışı gerekçe göstererek, “ Sabrımız tükendi, gereğini yaparız” dedi. ABD’li yetkililere yönelik olarak yapılan bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Bence Başbakanın PKK ile ilgili duyguları son derece anlaşılabilir, kaygılarını paylaşıyorum. ABD hükümeti PKK’yı terör listesine aldı ve örgütün kaynaklarını kesmek için çeşitli önlemler uygulamakta. Örgütü uluslararası platformda izole etti. Dolayısıyla Ankara ile Washington arasında PKK’nin yapısı ve ona karşı harekete geçilmesi konusunda bir görüş ayrılığı yok. Tabii esas soru, Irak’taki ABD birliklerinin Kuzey Irak’taki PKK varlığına karşı askeri bir harekata girişip girişmeyeceği. Amerikan Ordusu yaptığı açıklamalarda, Türkiye’nin kaygılarına tamamen katıldığını, ama Irak’ın geri kalanında denetimin sağlanması ve terörist unsurların ortadan kaldırılması ile bilfiil uğraşıldığını, ancak bu iş tamamlanınca PKK’ya karşı harekete geçilebileceğini belirtti. Kişisel olarak PKK’ya karşı birliklerimizin en kısa sürede harekete geçmesini dilerdim; böylece Türk devleti ve halkının kaygılarını paylaştığımız en somut şekilde ortaya konmuş olurdu. Ama tabii Amerikan Ordusu’nun öncelikleri de gayet anlaşılır.

*Türkiye’nin ABD ile olan ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Bence ilişkilerimiz paradoksal şekilde hem güçlü hem de sorunlu. İki ülkenin; Irak’ta, Ortadoğu’da, Balkanlar’da ve Afganistan’da, teröre karşı verilen genel savaşta örtüşen çıkarları söz konusu. Bu yüzden iki ülke liderleri karşılıklı işbirliği içinde çalışarak dünyanın bu farklı bölgelerindeki ortak çıkarları kolluyor. Sorunlara gelince, tabii Meclisinizde yapılan oylamayla, Türkiye’den ikinci bir cephenin açılmasının reddedilmesi, özellikle Savunma Bakanlığımızda büyük hayal kırıklığı yarattı. Bir çok Türk de bu savaşı yanlış bulmakta. Sorunlar, Türkiye’de daha ziyade halk seviyesinde. ABD’de ise yönetim seviyesinde yaşanmakta. Devlet Başkanı ve Başbakan seviyesinde, Bakanlar seviyesinde iki ülke ilişkilerinin önemi gayet kavranmış durumda ve birlikte çalışma arzusu hakim. Bence ilişkilerimiz gayet sağlam, ilerde de daha da güçlenecek.


ERMENİ LOBİCİLİĞİ HAKKINDA NE SÖYLEMİŞTİ?

*Türk kamuoyunda; Kıbrıs, Ruhban Okulu, Ekümeniklik ve Ermeni meselesiyle ilgili kaygılar var. Siz bunları nasıl yorumluyorsunuz?

- 1915’te neler olduğuna dair Türklerin ve Ermenilerin görüşleri taban tabana zıt. Ermeniler bunu soykırım olarak tanımlıyor, Osmanlı bünyesindeki Ermenilerin katledildiğini düşünüyor. Türkler ise, Ermenilerin bir devlet kurmak amacıyla Rus ordusuyla işbirliğine girdiğini ve bölgede on binlerce Türk’ün öldürüldüğünü, çıkan çatışmalarda Ermeni köylerinin yanı sıra birçok Türk köyünün de zarar gördüğünü savunuyor. Dolayısıyla, Türkler, Rus ordusunun ilerlememesi ve bölgedeki Türk halkının güvenliği için Ermenilerin Doğu’dan tahliye edilmesine mecbur kalındığını söylüyor. Bu tahliye sırasında pek çok talihsiz ölümün yaşandığını, ama bir halkın toptan katledilmesinin amaçlanmadığını savunuyorlar. Örnek olarak da İstanbul, İzmir ve diğer illerdeki Ermenilere bir zarar gelmeyişini gösteriyorlar. Başbakan Erdoğan’ın, tarihçi ve bilim adamlarından oluşan bir grupla bu olayların incelenmesi yönünde Ermenistan’a yaptığı teklif son derece önemli bence. Böylece tarihsel olgulara bakılarak belki ortak bir noktaya ulaşılabilir.Tabii Ermeni görüşünü savunan Ermenistan Diaspora’sı ABD’de ve diğer ülkelerde kendi lehine lobi faaliyetlerinde bulunuyor. ABD Kongresi’nde henüz bir “soykırım” kararı çıkarmayı başaramadılar ama bunun için çaba harcıyorlar. Ama Kongre’de pek çok üye buna karşı.

*ABD’de bulunan Ermeni lobisine karşı sizin de aralarında bulunduğunuz senatörlere, Türkiye lehine çalışma yürütülmesi için, Türk hükümeti tarafından ödenek ayrıldığı iddia ediliyor. 10 Ekim 2000’de Washington Times’da bu konuda bir haber yayımlandı. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

- Sorunuzu tam olarak anlayamadım.

*Sizin de aralarında olduğunuz bir grup senatöre, Ermeni lobisine karşı Türkiye lehine lobicilik yapılması için Türk hükümeti tarafından para ödendiği iddiası.

-......

AKP VE ERDOĞAN'I NASIL GÖRÜYORDU?

*Son olarak, iktidardaki AKP’nin yürüttüğü Türk dış politikasını nasıl görüyorsunuz? İslami referansları ve kökleri AKP’yi batı ile olan ilişkilerinde nasıl etkiliyor sizce? ...

-Türk siyaseti hakkında çok şey bilmiyorum; ama bildiğim kadarıyla Başbakan Erdoğan, partisini Almanya’daki Hıristiyan Demokrat Parti’nin Türk versiyonu olarak tanımladı. Dinsel duyarlılığa sahip bir merkez sağ parti olarak tanımladı. Belki partide İslami görüşleri daha ağır basan, hatta şeriat taraftarı kişiler olabilir, ama partinin ağırlıklı kesimi ve yönetici kesimi bu görüşü paylaşmamakta. Parti, AB hedeflerine gayet sahip çıkmış durumda. Zaten AB’ne yakınlaştıkça bu tür bir talep giderek olanaksızlaşır. Mevcut koşullara bakılırsa Türkiye’nin AB’ye girmesi en az on yıl sürecek; eğer bu süreden önce Türkiye’de bir şeriat düzeni ya da buna benzer bir dini sistem kurulmaya çalışılırsa, bu AB üyeliğinin suya düşmesi veya sürecin bir on yıl daha ertelenmesi anlamına gelir. Şahsen ben bu “takiye” (gizli gündem) teorilerini gerçekçi bulmuyorum. Hatta hükümetinizin icraatlarından; siyasi, ekonomik reformlarından çok etkilendiğimi söylemem gerek. Dış politikanızda, mesela Kıbrıs konusunda önceki hiçbir hükümetin yapmadığı ciddi değişikliklerde bulundu, ki bu övgüye değer. Dolayısıyla bence dinsel duyarlılığa sahip bir merkez sağ parti şeklindeki tanım gerçekçidir.

*Sayın Solarz, bizi Kalkan’daki bu güzel evinizde konuk ettiğiniz ve sorularımızı yanıtladığınız teşekkürler. Son olarak bir soru daha sormak istiyorum. Yabancıların yoğun olarak mülk almaya başladığı Kalkan’ın geleceğini nasıl görüyorsunuz?

-Doğru. Pek çok ülkenin vatandaşı Kalkan’dan ev alıyor. Türkiye, tarihte çok eski dönemlerden beri pek çok yabancıyı bünyesine alabilen bir ülke olmuştur. Türkiye’nin bütün bu doğal güzelliklerini ve misafirperverliğini yaşamak için birçok yabancı geliyor. Bu bence Türk ekonomisi için çok iyi bir gelişme; ülkeye ciddi miktarda para girişi sağlanıyor. Kalkan’ın bütün ekonomisi turizme dayanıyor; yarın bütün yabancılar evlerini satsa Kalkan’ın ekonomisi biter. Yabancılar emlakçılara, müteahitlere, bütün işyerlerine para ödüyor; yiyecekleri için köylülere para ödüyor. Kalkan’da belki 200 kadar lokanta var ve genelde müşterileri yabancılar. Dolayısıyla yabancıların varlığı Kalkan’ın ekonomisi için hayati önem taşıyor. Tabii burada pek çok Türk de yaşıyor; bizim gibi yabancılar bu sayede Türk dostlar edinebiliyor ve tabii çok çeşitli milletlerden insanlarla tanışabiliyoruz.


haber; yusuf yavuz-kaş



Bu haber 1759 defa okunmu?tur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

KALKAN HABERLERİ

Kalkan Karayoluna Kaya Düştü

Kalkan Karayoluna Kaya Düştü Kalkan-Fethiye D400 Karayoluna Lavanta Evleri kısmından kaya parçası düştü. Sabah 09.45 sıralarında meydana gelen k...

Kalkan'da Bağlama Öğreniyorlar

Kalkan'da Bağlama Öğreniyorlar Kalkan Beldesi, Çavdır ve Sarıbelen köylerinde bağlama kursu açıldı. Kurslara aralarında mimar, öğretmen, ev kadını...
********FARKIN NE****************23 Şubat 2014

HAVA DURUMU

Detaylı bilgi için resmin üzerine tıklayın.

ANKET

sence; KALAMAR TAVA MI MEZE Mİ?






Tüm Anketler

GOOGLE TERCÜME



Copyright © 2005-2012 www.likyahaber.net Tüm hakları acaip bir şekilde saklanmıştır. Kopye eden fena olur!... demedi demeyin... editör-özer yılmaz/elk.mühendisi-yıldız teknik üniv. POSTA ADRESİMİZ; haber@likyahaber.net
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapy: MyDesign Haber Sistemi


porno izle