Doğaya saygı ve sahiplenme bildirgesi niteliğinde bir yazı.
Doğa dostu olan yazarınız mimara ve bu yazıya emek veren herkese teşekkürler.
ORHAN
'' BÜTÜN OLARAK ALGILAYABİLME
....Yaşam biçimimiz, teknolojik alet edevatların yaydığı binlerce yapay sinyallerle çevrelenmiş ve tüketim sersemliğini hortlatan aptallaştırma kutusu (tv), bireyin iki algısının dışında yaşama şansını, sinsice ortadan kaldırmıştır. Sadece iki algı yönümüze yönelik çalışırlar: Görme ve duyma. Tat ve koku alma, dokunma ve hissetme, manyetik iletişim ve empati kurma gibi algılar, geri planda kalmaktadır.
Bakir doğa ise, bütün duyularımızı besler; böceklerin ve kuşların sesi, çiçek ve güllerin kokusu, dere ve çayların şırıltısı, toprağın insan doğasında oluşturduğu samimi his, yeşilin renk cümbüşü gibi olgular bireyi olumluya götüren kuvvetli ve uyumlu güçtür. Bütün duyularımızı uyarır ve bu vesile ile kendimizi çok daha "bütün" hissediyoruz. Bu da bireyin kendisine olan özgüvenini, vicdanını, yaratıcılığını ve affediciliğini besler ''
Dopdulu bilgilerin standı gibi olan yazıya emek verenlere teşekkürler.
Yılmaz
Selam.
''İnsan, doğa içindeki olayları gözledikçe, karşılaştığı olaylara verdiği tepkilerde daha olgun ve merhametli olabiliyor. Sürprizleri daha hoşgörü ile karşılayabiliyor. Birey, kendisiyle barışık ve çözümü kendisinde arama yeteneğini geliştirebiliyor. İnsan doğa ile iç içeyken kendini çok daha iyi tanıyor, bir bütün olarak algılayabiliyor. Doğa birey açısından ayna görevini görüyor. Bireyin şartları gereği; birkaç saksı ile uğraşması, küçük bir bahçe oluşturması, eko-köy de yaşama isteği, ezeli dürtülerdendir. Dolayısı ile doğayı kucaklamamız şarttır.''
Güzel bir yazı.
Teşekkürler.
RUHU DOĞANIN KUCAĞINDA VAFTİZ ETMEK
"Doğaya özlemi; Uzaklaşmak ve varmak, keşfetmek ve doyuma ulaşmak, merak ve korunma. Uzaklaşma, günlük hayatın bütün sıkıntılarından uzaklaşmak anlamına gelmekte, sadece bulunulan ortam değil, hayata bakış açısı da değişmektedir. Doğa, bireyin araştırma yönünü, iyiyi ve güzeli sürekli aramasını, yararlı olanı kalıcılaştırmanı öğreten öğretmendir. Monotonlaşmadan, bilinenden uzaklaşmak, yeni bir hedefe ulaşma. Bir antik kente, doğal yaşamın sürdürüldüğü bir köye, her detayı ayrı bir güzellik olan nehir kıyısına ya da ulu bir zirveden bütün güzellikleri içselleştirmeye olabilir.
Bireyin doğa sayesinde kendisine kavuşması, doğanın insan için ne kadar büyük bir gereksinim olduğunu gösteriyor. Doğa ile kucaklaşmak, hafifletilmiş inziva etkisini de oluşturur. Bireyin kendi iç dünyasına yolculuk yapma ve kendine format çekmeye, ruhunu vaftiz etmeye de yardımcı olur.'' denmiş.
Kitabe gibi tespitlerinizi okurken, size ve yazıda-yayında emeği geçen her kese teşekkür etmek istedim.
Selam.
Yazınızdan çok faydalandım.
Özellikle;
SESSİZLİĞİN SESİ
"Çözüm olarak, doğadaki kıyı ve kayalıkları yalayan bir nehir, bir birinden farklı ancak ahenkli tepe/dağların ahengi(birde ağaçlar ile kaplı olsa) ya da doğal bir ortamda değişik canlıların otlandığı otlaklar, bireyin psikolojisinde huzur ve özgürlük hissini yaratır. Böylesi alanlarda birey; hoşgörülü, merhametli, aşkı, alçakgönüllü, hormonal dengeyi ve üç boyutlu düşünmenin hasadını toplar. Algılama yeteneğimiz gelişir, ruhumuzun hengâmesi diner, görebilme yeteneği gelişir, düşüncede odaklama ve daha birçok duyumuz da payına düşeni almış olur. Şehirde yaşayan bireylerin en çok ihtiyaç duyduğu şey; "sessizliğin sesi'nde doyuma ulaşmayı isterler. "Sessizliğin sesi'ni daha çok bakir doğada duyabiliriz.''
Katkısı olanlara teşekkürler.
Evet sahiden de; "Doğurgan doğa özgürleşmeden, doğurgan dişinin ve ortağı olan erkeğin özgürleşmesi gerçekçi olmaz."
Herkese mersi.
Selam
Yazınızda geçen; ''Ağaç-fide ve yeşillik ile uğraşmanın, olumlu psikolojik etkilerinin yanında, tansiyonu dengeleme, stresi azaltma ve sinir kaslarını gevşetme gibi etkileri de bulunmaktadır. Doğa, bireye aslının ne olduğunu çeşitli şekillerde hatırlatıyor. İnsanın bu farkındalığı kazanması, onun köklerini hatırlamasını da sağlıyor.'' ve ''Yatan hastalarda; vadiye, ağaçlığa, dereye, denize pencereleri bakanlar, pencereleri sanayi bölgesine, garlara, mezarlıklara ve beton binalara bakan hastalara oranla, daha az bakım ihtiyacı duydukları, daha az ağrı/acı hissettikleri, refakatçilerine daha az sıkıntı yaşattıkları ve daha çabuk iyileştikleri gözlemlenmiştir.''
çok beğendiğim tespitler.
Değerli belirlemeler ile dopdulu bir yazı.
Tespitlerinizin ve başarılarınızın devamını dilerim.
Yasin KOÇ
Elinize dilinize sağlık.
Çok değerli bilgiler.
Emeği geçenlere teşekkürler.
EVET ''GENLERİMİZ İLE DOST OLAN SESLER ''..
Doğa ve doğayı hissetme anlamında yazınızdan faydalandım.
Katkısı olan herkese teşekkür ediyorum.
Beğendim.
Habere ve araştırmaya emeği geçenlere teşekkürler.
Selam
Mimar ve özellikle de 'organik mimari' alanlarında yaptiğiniz açılımları daha evvel bilirdum ancak doğa ile bu kadar ilgilendiğinizi ve 'organik mimari'de olduğu kadar başarılı olduğunuzu bilmiyordum.
Sahiden çok hoşuma gitti.
Özellikle de şu tahlil:
'' SESSİZLİĞİN SESİ
"Çözüm olarak, doğadaki kıyı ve kayalıkları yalayan bir nehir, bir birinden farklı ancak ahenkli tepe/dağların ahengi(birde ağaçlar ile kaplı olsa) ya da doğal bir ortamda değişik canlıların otlandığı otlaklar, bireyin psikolojisinde huzur ve özgürlük hissini yaratır. Böylesi alanlarda birey; hoşgörülü, merhametli, aşkı, alçakgönüllü, hormonal dengeyi ve üç boyutlu düşünmenin hasadını toplar. Algılama yeteneğimiz gelişir, ruhumuzun hengâmesi diner, görebilme yeteneği gelişir, düşüncede odaklama ve daha birçok duyumuz da payına düşeni almış olur. Şehirde yaşayan bireylerin en çok ihtiyaç duyduğu şey; "sessizliğin sesi" nde doyuma ulaşmayı isterler. "Sessizliğin sesi"ni daha çok bakir doğada duyabiliriz.''
Yüreğinize sağlık.
Nevin Burdurlu
''SESSİZLİĞİN SESİ''
'Bireyin doğa sayesinde kendisine kavuşması, doğanın insan için ne kadar büyük bir gereksinim olduğunu gösteriyor. Doğa ile kucaklaşmak, hafifletilmiş inziva etkisini de oluşturur. Bireyin kendi iç dünyasına yolculuk yapma ve kendine format çekmeye, ruhunu vaftiz etmeye de yardımcı olur.' belirlemenizi ve aslında yazınızı zevkle okudum.
Umarim doğayi anlama ve doğaya karşı farkındalık oluşturacak yazılar devam edecek.
Doğamız ve bünnyemiz ciddi hasarlar görmüş anca çoğumuz yeterince farkında değiliz.
Şu tespitinize ;
( 'BİREYİN GÜCÜ, GÖRÜNENİN ÇOK ÖTESİNDEDİR
Birey yeteneklerinin ufuklarını ve de sonsuzluğunu keşfedebilse, bireyin görünmeyen yanı, görünen yanından daha engindir.
Savım; birey istediği takdirde; evrensel enerjiyi harekete geçirerek, elektronik olmayan bir iletişim ağı kurabilir. Bu ‘İçten isteme'ye bağlıdır. Bu yetenek her insanda vardır, ama istek olmadıkça yetenek uyanmaz. İnsan kendini beş duyu ile kısıtlamadığı takdirde, "içten isteme" yi harekete geçirerek, uzaktan kumandalardan ve cep telefonlarından daha hızlı ve daha sağlıklı (hiç kimsenin şifrelerini kıramayacağı ve de şifrelerine giremeyeceği kalitede) iletişim kurabilirler.' )
az sayıda da olsa artık düşünebilen insanlar, ciddi bir şekilde kafa yoruyorlar.
Bu güzel yazınız için ve bu haberde emeği geçenlere teşekkürler.
Saim.